wagaman

Durum: 285 - 0 - 0 - 0 - 06.02.2023 03:50

Puan: 5102 - Sözlük Kezbanı

14 yıl önce kayıt oldu. 1.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 15

hormonlu domateste dark bear'ın neden ödül verdiğini anlayamamak

hadi egomu bir kenara bırakıp yazayım.

cinim evenme'ciğim

bak şimdi bu aşağıdaki ödül sahipleri ödüllendirilirken tiye alınıyorlar timam mo

just a spoiler

2015 ödülleri ve sahipleri şöyle;

eğitim - ihsan karaman
yayıncılık - "kızları kız erkekleri erkek gibi yetiştirmek" psk. banu yaşar, zafer yayınları (domatesleri bende)
sansür - zorlu center
kurum - tdk
spor - fenerbahçe
medya - engin ardıç
siyaset - recep tayyip erdoğan
eğlence - niran ünsal
beynelmilel - isviçre

hormonlu domateste dark bear'ın neden ödül verdiğini anlayamamak

asıl komik olan kaos gl ve queer fest de katkıda bulunan birinin hormonlu domates sahiplerinin ödüllerini neden almadıklarını anlayamıyor olması değil mi?

homofobiye karşı sokakta soyunan çift

brezilya için belki güzel bir eylemdir ama sadece eylemdir... neyi değiştirir ki bu eylem? verilere göre hala brezilya'da her dakika bir lgbti bireyi nefretle öldürülüyor ve birisi çıkıp bunu malzeme yaparak resimler çekmiş kış ortası soğuk işlek bir caddede. vurucu ve etkili bir haber ama brezilya bu küçük eylemle kendi gerçeklerini keşfedip ne kadar ilerler orası belli. bunu istiklal'deki 2015 pride' daki rezillikle nasıl bağdaştırılır bilemedim hani tam da hürriyet.com.tr vari alakasız bir haber alakasız bir üslupla sunulmuş. net olarak belirtmek istediğim şey şu : genel olarak kabul görmek ve yasal bir kazanım elde etmek için soyunarak savaşacaksak bunun sonucu sadece daha fazla nefret uyandırıp daha çok ölüme sebep olmak olur. nitekim bu yılki pride sonrası hepimiz bunu gördük yaşıyoruz. brezilya farklı bir ülke, şartları ve sonuçları da farklı elbette. ne de olsa daha ileri bir demokrasidir bizden. ama türkiye olarak resme bakıldığında ve benzeri bir kaç demokraside de olduğu gibi haklar savaşarak değil siyasetçilerin o yasal hakkı veya özgürlüğü vermesinden doğacak rantı ve oylara yansıması ile gerçeklik buluyor. örnek olarak kürt siyasi hareketinin filizlenmesi ilerlemesi ve nihayetinde iktidarın bundan bir şekilde faydalanmayı bilmesi diyebilirim. ortada bir savaşın zaferi değil siyasilerin ayak oyunları var. lgbti de türkiye'de büyük olasılıkla bu şekilde haklar kazanacaktır yani akademik ilerleme şemaları bunu öngörüyor ve bu bağlamda kıyımlar olmadan yaşayabilmek için akılcı davranmamız lazım herkesin de bu konu da sorumluluğu var... dahası öngörüleri değil de sonuçlarına bakalım lgbti hakları cumhuriyet tarihinde hiç gündeme gelmedi ve gelemiyor olmasının bir nedeni de lgbti üstünden para veya imtiyaz kazanan kesimdir, nihayetinde sonuca giden değil muhalif olan bir yapı var. konuyu dağıtmadan türkiye gerçeklerine muhafazakar yapıya eğilmeden girişimler ancak daha çok nefretle sonuçlanır. doktrini bilmek adına kabul görmek için sevilmek yani uslu çocuk rolünü oynamak değil akılcı hamleler yapmak lazım diyorum. gerçek aktivizm olsa olsa kopyala yapıştır ithal mantıkla değil kendi toplum gerçeklerine uygun alternatif akılcı çözüm getirici tavırlarla olur.

kültürel aidiyet

en temelde 'ben ve öteki’ olarak ifade edilen ayrımda; aidiyetin sosyal olması, bize onun başkalık (farklılık) olgusu ile beraber var olduğunu gösterir. aidiyetin sosyalliği, bizi aidiyet olgusunun iki temel ayağı olduğu sonucuna götürür. aidiyet olgusu içinde bir ait olan ve haliyle ait olunan vardır. aidiyet bunların bir bileşimidir. kimliklenen yani ait olan bazen bir bireyken bazen de toplumun kendisidir. aksine kimlikleyen her defasında sosyal birimlerdir. hiçbir birey kimliklenme sürecini salt bireysel yeti ve kazanımlarıyla gerçekleştiremez. aidiyet olgusu ve kimliklenme süreci çok yönlü, dinamik ve sürekli bir oluşumdur. bu da kimlik oluşum sürecini etkiler. toplumsal etkinin sonucunda kimlik oluşumunda insanlar genelde çoğul aidiyetlere sahiptirler, yani kimlik çoğuldur. kimlik olgusunu nihayetinde verilen ve kazanılan olarak sınıflandırmak mümkündür. süreklilik’ dinamiklik ve çoğulculuk bir araya gelince verilen kimlikler devinim içerisindedir. böylece toplumsal kimlik bireyde mutlak bir belirlenim gücüne sahip değildir. kimselik yalnızca toplum tarafından verilmiyor ve doğanın da kimi belirlenimleri söz konusu diyebiliriz; 'kadın-erkek-çocuk-yaşlı’ gibi… biyolojik ve sosyolojik belirlemenin yanında anlam boyutunda; ekonomik boyutta 'kimselik’ belirlenmesi yapılıyor demek günümüz deyimlerini de es geçmemek olur. derrida’nin deyişiyle, bütün aidiyetler farklarıyla beraber vardır. kendisinin başkası olmayan hiçbir kültür ya da kültürel aidiyeti yoktur. *

günün sözü


çabalar acı vermeye başladığında,
kendisini zorlamaya devam edebilen adam,
kazanacak adamdır.

roger bannister

günün sözü


yanında huzur bulduğunuz.
rahat davrandığınız.
kahkaha attığınız.
muhabbetine doyamadığınız.
bol kahve tükettiğiniz insanlar.
servetinizdir.

alttaki yazara soracaklarım var

bankacibear sevgilim yok üstelik akıllı telefonum da yok...

emre aslında göbek adımdı sonradan isim değiştirdim o yüzden göbek adı önemlidir

hey alttaki en son zaman outdoor takıldın?

bugünün bir saniye daha uzun olması

international earth rotation and reference systems service tarafından dünyanın kendi ekseni etrafındaki hızının yavaşlamasından dolayı gün süresine bir saniye eklenmesinden ibarettir. yani bugün 23:59:60'dan sonra yeni güne saatlerimiz geçecektir. 1820 den beri gün süresi tanımlanmış durumda ve bu o zamandan beri günün iki saniye kadar uzamasıyla eklemeler yapıldı. en son 30 haziran 2012'de ekleme yapılmış.

doğruluğun ölçütü nedir

doğruluğun gerçekliği olmadığı ve genel geçer bir cevabı barındıramayacağını modern yaklaşımlar saptamış durumdadır. mesela gündemimizi meşgul eden soyunarak protesto hakkında doğruluk gerçeklik ve benzeri bir takım açılımları naçizane kendimce yapmak isterim... öncelikle siyasi hayatta, yasal hak talep etme süreci oldukça sancılı geçtiğini tarihten örneklerle kolayca saptayabiliriz ve dahası hayatta hiçbir şey siyasi bir talebin teorik edinimlerini pratik eylemlerle desteklemek kadar zor değildir ve siyasal hak kazanımlarının bu kadar uzun sürede gerçeklemesinin bir nedeni de budur. ahlak deyimi insani bir terimdir ve asla kesin bir forma büründürülemez. var edildiği toplumda ete kemiğe bürünür ve bu zaman içinde elbette değişir. siyasi hak talep eden kesim sonsuz özgürlükler olamadığından sınırlandırıldığı bir alanda bir özgürlük ister ve bunu isterken içinde yaşadığı toplumun ahlağını baz alarak davranmak zorundadır, bunu parlamenter siyasi geleneği olan demokrasiler için deneyimledik tarihte defalarca, yoksa yasa koyucu erki etkilemesi ve söz sahibi olması ancak bolşevik devrimi gibi bir askeri-siyasi darbe veya devrim ile mümkündür. farz edelim ki lgbti kesim ülkemizde eşitlik ve birçok alanda iyileştirme isterken mücadelesinin referansı ne olmalıdır? görünür olmak bizler için çok önemli * yani hayatında çevresi tarafından tam anlamıyla bilinmeyen moda deyimle out olmayan birilerinin ahlak ve doğruluk kime göre diyebilir, ama samimiyetimle inandığım şey toplum nezlinde kabul edilebilir ve saygı uyandıran bir resim mücadelemizin kabulü açısından kolaylıklar sağlar. bu durumda seviyeyi istanbul cihangir gibi semt bireyleri değil de annelerimiz babalarımız dahası oy çoğunluğu olan taşraya göre ayarlamak akıllıca olacaktır. yani lafın kısası o beğenmediğiniz ahlağını örfünü adetini küçümsediğiniz köylüye derdinizi anlatmak zorundasınız ve doğrular çoğunluğun doğrusudur bu ülkede maalesef. kamplaşmak ve işi yokuşa sürer gibi batı'dan ısmarlama queer teoriler toplumca kabul görmez, kabul görecek olsaydı yaklaşık yüz yıllık cumhuriyet tarihimizde medenileşme hareketi ve inkılaplar toplumca karşılık görürdü. bakınız bizi yönetenlere ne kadar da ilkelerden uzak ve yeni osmanlıcı bir tutumları var. işin açığı hepiniz de biliyorsunuz seçimlerde aldıkları oyları yani cevabım halkın genelinin üzerinden doğrular belirlenirse hak talepleri karşılığını daha kolay bulur ve bu doğrular kültürden kültüre göre değişir. toplum mühendisliği sorunu kesinlikle şablonlar üzerinden yapılmıyor. mesela berlin' de veya nyc'da olan bir uygulama burada işlemeyebilir hatta çok fena geri tepebilir.

onur yürüyüşünü eleştirememek

bursa chp il delegesi trans kadın arkadaşım öykü evren özen'in eleştirileri ile ilgili bu yazıyı okumanızı dilerim.

http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/on...

2015 onur yürüyüşüne polis müdahalesi

istanbul'daki tüm lgbti dernekleri veya vakıflarının yöneticilerin hele ki komitedekilerin derhal istifa etmesini dilerim. haftalardır zaten böyle olacağına dair endişeler söyleniyordu ve geçen haftaki trans onur yürüyüşünden sonra beklentiler daha kötü bir müdahelenin yaşanması idi ve ürküyordum. yandaş medya iyice hedef gösterir olmuştu, ölüm görmedik en azından ama onuru ve pride'ı kutlamak için gelen insanlara neler döndüğünü komite ve dernek yöneticileri söylemeliydi... şimdi sanki bir savaş kazanmış gibi davranmalarını anlamıyorum, ya birine bir şey olacak diye aklım çıktı tüm gün.

olympe de gouges

burjuva devrimi’nin bayrağında 'eşitlik, özgürlük, kardeşlik’ yazıyordu, ama kardeşlik ’erkek kardeşlik’ idi, burjuvazinin “insan” soyutlaması da, yüzlerce yıllık bir geleneği sürdürerek, kadını dışlayan bir nitelik taşıyordu. çünkü 17. ve 18. yüzyıllarında aydınlanmacı ve rasyonalist filozoflarının idealindeki “akıl insanı” da erkekti ve büyük fransız devrimi’nin ünlü belgesi olan insan ve yurttaş hakları bildirgesi bu anlayışla kaleme alınmıştı. fransız devrimi’ne büyük umutlar ve özverilerle katılan devrimci kadınların en radikal temsilcilerinden biri olan olympe de gouges, 1791 yılında kadın ve yurttaş hakları bildirgesi’ni işte böyle bir hayal kırıklığı ve mücadele bilinci içinde ilan etti. ancak, erkek egemenliğine başkaldırının bedelini, giyotine gönderilerek pahalı ödedi: ”devrimci mahkeme”, onu ,”kadınlara yarışmayacak şekilde politikayla ilgilendiği için” ve “diğer kadınlara da ibret olsun diye” ölüme mahkum etmişti. 19. ve 20. yüzyılda kadınların eşitlik mücadeleleri yoğunlaşarak devam etti ve en azından yasal kazanımlara yol açıldı.

ilgilenenlere yazının tamamı http://emreakpek.com

demet demir

sosyalist çizgisinden ödün vermeyen bir trans amazon olarak, heykeli dikilecek kadınlardandır... lgbti derneklerinde fon icat oldu, aktivizm bozuldu; lgbti mücadelesi şirketleşmiştir diyen eski topraktır.

http://t24.com.tr/haber/devrimci-trans-k...

cemil ipekçi

bir demecinde türkiye'de eşcinseller sadece ruj sürme ve seks hakkı istiyor beyanında bulunmuş alemeti-harika kişidir.

ota boka zirve yapmak

harvey milk

katledilişinin ardından bugün, yaşadığımız dönemin en büyük gücünde sebep olduğu yasal hak eşitliğinde fikri zemin hazırlayışını unutmamak gerek. yaşamlara damgasını vurmuştur. boşuna ölmemiştir. amerikan yüksek mahkemesi eşcinsel evlilikleri 5 lehte 4 aleyhte oyla onayladı obama love wins (aşk kazandı) dedi. tüm bu elli yıllık hikayenin sonunda sonu gelmez bir ilham kaynağı olmuştur.

günün sözü

zayıf insanlar intikam ister,
güçlü insanlar affederler,
zeki insanlar ise umursamazlar.

günün sözü

hayatı renklendirmek

okumazsan, sana gösterilmek isteneni görürsün.
biraz okursan, aslında dünyanın ne kadar da çirkin bir yer olduğunun farkına varırsın.
çok okursan, dünyayı daha iyi bir yer yapabilme umuduna kavuşursun.

günün sözü


ani bir mutluluk anında aniden mutsuzlaşıyorsanız,
bilinçaltınızda ya bir korku,
ya da özlediğiniz biri vardır.

freud
  • /
  • 15

ayısözlük 2023 birinci istanbul zirvesi

tek kelime ile efsoydu benim için. kimse gelmeyince yalnız kaderimin elinden tuttum, ve karşıya altınplaka gittim. hiç şaşmaz çok dans ettim, çok eğlendim. bir sürü hetero adamla tanıştım. bir ikisine alıktım. 13e doğru yoruldum, çıkıp bir şeyker tıkındım. o sırada grindrdan avusturyalı seksi bir elemanla konuşmaya başladım, anlaştık da. önce sikiş sonra raks ettik. avrupalı sevmem ama efendi, oryantalist olmayan biri çıktı. sabaha doğru da evime vardım. bunların hepsini siz gelmeyen orospulara borçluyum. evet hem üzüldüm hem de mutlu oldum. teşekkür ederim.

ayılıkla uzaktan yakından alakası olmayan yazar

ben sözlüğe en son gireli bi bin sene kadar olmuş. * bu gece durduk yere aklıma sözlük geldi niyeyse.

"hele hele yazar olduğum zamanlar neler yazmışım, bakayim kendimden utanacak mıyım:((" diye kontrol ederken bir cümlem dikkatimi çekti.

neden bu cümle ile bir tekrar hoş buldum başlığı açmayayım ki dedim... ayı sözlükteyim ama ayı tipolojisine beden kitle endeksi dahil uymuyorum. kıllarım azıcık. sakalım bile çıkmıyor ayol :(((

kim ayı kim değil çıksın ortaya kardeşim. anonimiz zaten.

deprem gündemi’nin kaygı bozukluğunu tetiklemesi

çok acı şeyler yaşıyoruz milletçe. sorumlulardan sebeplerinden bahsetmeyeceğim çünkü söylenecek çok şey var.
değinmek istediğim nokta; hali hazırda mental rahatsızlıkları bulunan,gündemle birlikte tetiklenen veya yaşananlar akabinde geliştiren kişiler için durumun vehameti. psikolojik rahatsızlıklar ülkemizde çok da önemsenmiyor malumunuz. 99 depremini yaşamış olanlar, yakınlarını kaybeden veya enkaz altından kurtulan pek çok kişi şuan ekran başında anksiyete,panik atak gibi rahatsızlıklarla savaşıyorlar. keza deprem bölgesinde yakınları bulunan,yakınlarını kaybeden veya depremzedeler de aynı şekilde. türk psikologlar derneğinin instagram profilinde, konuyla ilgili psikolojik destek çalışmasına rastladım. eğer televizyonda izledikleriniz,sosyal medyada karşınıza çıkan görsel ve videolar sizi tetikliyorsa,deprem bölgelerinde yaşıyorsanız, yaşananlardan az ya da çok bir şekilde etkilendiğinizi düşünüyorsanız lütfen ivedi şekilde psikolojik destek isteyin yetkililerden. “insanlar ölüyor, tek dert bu mu?” diye düşünmeyin. psikolojik sağlığınız, aynı zamanda fiziksel sağlığınızı da etkileyen bir faktördür ve kesinlikle göz ardı edilmemesi gerekir.

nonteist eşcinsellerin müslüman eşcinselleri hor görmesi

kimse kusura bakmasın müslümanım diyorsan islamiyetin getirmiş olduğu ve şahsa yüklediği tüm sorumlulukları üstlenip o yaşam stiline bürünmen gerek sen dini görevlerini ve yasaklarını yerine getirmiyorsan müslümanım deme buda bi saçmalık , bu görüşüm sadee islamiyet adına değil tüm dinler adına bişeyi tam yapmıyorsanız ben buyum demeyin .

Toplam entry sayısı: 285

vegan

sol siyasetin aşamaları olduğunu elbet hepiniz biliyorsunuzdur... benim evrimimin son halkası vegan olmak oldu. on beş yıl kadar önce sosyal demokratım derdim sonra sosyalistim dedim. devam eden sürede radikal sola ve anarşiye vardım. artık yeşilciyim ve hayvan sömürüsünü red etmenin olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu anladım. etik meselelerden devşirdim vegan olmayı. uzun uzun okumalar yaptım. tıp, biyoloji, ekonomi, siyaset, insan ve hayvan hakları, tarım politikaları ve etik gibi disiplinlerin son vardığı nokta vegan yaşam günümüz için en barışçıl ve doğaya en az zarar veren yaşam şeklidir. vegan bir insanın neden olduğu karbon salınımı yıllık bazda etobur birine göre yedi kat daha az. insan bedeni vegan bir kökenden evrimleşti diyen ortak bir genelleme hakim. aslında savaşçı insan doğası, ki bu özümüzde olmayan bir doğadır, ortak atalarımızın etobur beslenmeye başlaması ile şekillenmiştir. bir de avcılık yapmadan ve çiğ et yiyemeyen tek etobur insan türüdür ve bu yine doğal beslenmemiz olmadığı fikrini doğruluyor.

sevil atasoy

kesinlikle akademik bir söylem. dinleyiniz lütfen. yaşam hakkına dair ve lgbti hakları konusunda aşkın cümleler duyacaksınız.



sevil atasoy, kriminalist

"doğa, eşcinsel davranışı defaatle gösteren bir sistem" diyen prof. dr. sevil atasoy, lgbti hakları konusunda yaptığı konuşmada ülkemizin ve bireyler olarak hepimizin tek tek alması gereken çok yol olduğunu belirtiyor. sadece eksik yasaları değil, zihniyetimizi değiştirmemiz gerektiğini anlatırken, bizden de bir ricası var: herkesin yaşama ve istediğini sevme hakkını kabullenip bunu diğer insanlara anlatmamız.
prof. dr. sevil atasoy, alman lisesi ve istanbul üniversitesi kimya fakültesi'nden mezun oldu, biyokimya alanında uzmanlık ve tıp bilimleri doktorası yaptı. cerrahpaşa tıp fakültesi'nde öğretim üyeliğinin yanı sıra, 1980-1993 arasında adalet bakanlığı adli tıp kurumu kimyasal tahliller ihtisas dairesi başkanlığını, istanbul üniversitesi adli tıp enstitüsü'nün 1987-2005 yılları arasında müdürlüğünü yürüttü ve 2009'a kadar öğretim üyeliğini sürdürdü.

2005-2009 arası, hürriyet gazetesinde haftalık adli bilim yazıları kaleme aldı. 2005-2010 arasında birleşmiş milletler uluslararası uyuşturucu kontrol kurulu'nun başkanlığını üstlendi. ayrıca, mağduriyet projesi'nin yürütücüsü, kanıt adlı televizyon programının konsept sahibi ve hikâye danışmanı, teşvikiye laboratuvarı, ıfss ve s. atasoy-ekinci danışmanlık şirketlerinin sahibidir. halen üsküdar üniversitesi rektör yardımcısı ve suç önleme merkezi müdürü olarak görev yapmaktadır.

nazım hikmet ran

dünyası dünyam varlığı bir şenlik benim için...sanırım sanatının suyunu hayatım boyunca yudum yudum içeceğim. nazim'dan bir alıntı olunca o günüm başka bir şey oluyor. en çok ümidini seviyorum. doğrularına olan inancı veya siyasi değeri hiç ön planda olmadı benim için...

misafirine hazırladığı ikramların içine attıran adam

belki de misafirlerine attıramıyordur, napsın züğürt tesellisi.

dışarıdayken aniden gelen zevk suyu

uyaran birşeyler varmış demek ki sulandın kardeş...

homofobiye karşı sokakta soyunan çift

brezilya için belki güzel bir eylemdir ama sadece eylemdir... neyi değiştirir ki bu eylem? verilere göre hala brezilya'da her dakika bir lgbti bireyi nefretle öldürülüyor ve birisi çıkıp bunu malzeme yaparak resimler çekmiş kış ortası soğuk işlek bir caddede. vurucu ve etkili bir haber ama brezilya bu küçük eylemle kendi gerçeklerini keşfedip ne kadar ilerler orası belli. bunu istiklal'deki 2015 pride' daki rezillikle nasıl bağdaştırılır bilemedim hani tam da hürriyet.com.tr vari alakasız bir haber alakasız bir üslupla sunulmuş. net olarak belirtmek istediğim şey şu : genel olarak kabul görmek ve yasal bir kazanım elde etmek için soyunarak savaşacaksak bunun sonucu sadece daha fazla nefret uyandırıp daha çok ölüme sebep olmak olur. nitekim bu yılki pride sonrası hepimiz bunu gördük yaşıyoruz. brezilya farklı bir ülke, şartları ve sonuçları da farklı elbette. ne de olsa daha ileri bir demokrasidir bizden. ama türkiye olarak resme bakıldığında ve benzeri bir kaç demokraside de olduğu gibi haklar savaşarak değil siyasetçilerin o yasal hakkı veya özgürlüğü vermesinden doğacak rantı ve oylara yansıması ile gerçeklik buluyor. örnek olarak kürt siyasi hareketinin filizlenmesi ilerlemesi ve nihayetinde iktidarın bundan bir şekilde faydalanmayı bilmesi diyebilirim. ortada bir savaşın zaferi değil siyasilerin ayak oyunları var. lgbti de türkiye'de büyük olasılıkla bu şekilde haklar kazanacaktır yani akademik ilerleme şemaları bunu öngörüyor ve bu bağlamda kıyımlar olmadan yaşayabilmek için akılcı davranmamız lazım herkesin de bu konu da sorumluluğu var... dahası öngörüleri değil de sonuçlarına bakalım lgbti hakları cumhuriyet tarihinde hiç gündeme gelmedi ve gelemiyor olmasının bir nedeni de lgbti üstünden para veya imtiyaz kazanan kesimdir, nihayetinde sonuca giden değil muhalif olan bir yapı var. konuyu dağıtmadan türkiye gerçeklerine muhafazakar yapıya eğilmeden girişimler ancak daha çok nefretle sonuçlanır. doktrini bilmek adına kabul görmek için sevilmek yani uslu çocuk rolünü oynamak değil akılcı hamleler yapmak lazım diyorum. gerçek aktivizm olsa olsa kopyala yapıştır ithal mantıkla değil kendi toplum gerçeklerine uygun alternatif akılcı çözüm getirici tavırlarla olur.

türk eşcinselliğindeki aktiflik pasiflik paradoksu

koşullanma meraklısı fikir babalarımızdan mı gelir yoksa şark kafasından mı kaynaklanır bilinmez? nihayetinde bu vardır ve aşılması gerekir.

not: fikir babası heteroseksist bir tanım oldu analara selam olsun

european equality gala

sözlüğün hakkettiği bir davettir, göz ardı edilmiyormuşuz kimi iç mihrak ayı cemiyetlerine rağmen dedirtti... sevindirdi haliyle

edit : o iç mihrak derken türkiye'deki bir kısım sözlük dışındaki birilerini ima ettim, sözlükteki bir yazar veya yazarları değil.

ne kadar sallarsan salla dona düşer son damla

sisyphos tanrılara karşı suç işlemiş kişidir, onlarla boy ölçüşmeye giriştiği için de ölüler ülkesinde korkunç bir cezaya çarpılır. dona düşen son damla da bunu tam karşılar... ne kadar uğraşsa da sisyphos o kayayı bir türlü tepeye çokaramamıştır. odysseus'dan küçük bir alıntıda şöyle anlatır:

sisyphos'u gördüm, korkunç işkenceler çekerken;

yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı,
ve kollarıyla, bacaklarıyla dayanmıştı kayaya,

habire itiyordu onu bir tepeye doğru,
işte kaya tepeye vardı, varacak, işte tamam,
ama tepeye varmasına tam bir parmak kala,
bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri,
aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya,
o da yeniden itiyordu kayayı tekmil kaslarını gere gere,
kopan toz toprak habire aşarken başının üstünden,
o da habire itiyordu kayayı aşarken başınınüstünden,
o da habire itiyordu kayayı, kan ter içinde.

insan yaşamının anlamsızlığı içinde insan onurunun gene de, dış etkenlerin anlamsızlığına, koşulların kaçınılmaz baskısına karşın zorunlu olan yükü bile bile taşımayı anlatır bu hikaye... sisyphos'un bu korkunç işkenceden herşeye karşın bir zevk duyduğunu, bilincin verdiği sevinçle bir çeşit mutluluğa, umutsuzluğun mutluluğuna erişebileceğini anlatır... bu yüzden ne kadar sallarsan salla dona düşer son damla yani bile bile ladestir bu...

seks hayatınızı iki kelime ile anlatın

selahattin demirtaş

eski terörist olsa bile yeni türkiye'nin en önemli siyasetçilerinden biri olması önümüzdeki iki yıl içindeki performansına bakar, hesaplarıma göre 80 darbesinden sonra ilk defa sol kesim ( chp-hdp oylarının toplam ) bu kadar yükseldi.

pkk'nın diyarbakır'a terörist heykeli dikmesi

normalleşme halleridir, o heykeli dikilenler de türkiye cumhuriyeti vatandaşı idi hatırlatırım.

en muhteşem üçlü

cumhuriyet-demokrasi-güçler ayrılığı

seks hayatınızı iki kelime ile anlatın

2015 onur yürüyüşüne polis müdahalesi

istanbul'daki tüm lgbti dernekleri veya vakıflarının yöneticilerin hele ki komitedekilerin derhal istifa etmesini dilerim. haftalardır zaten böyle olacağına dair endişeler söyleniyordu ve geçen haftaki trans onur yürüyüşünden sonra beklentiler daha kötü bir müdahelenin yaşanması idi ve ürküyordum. yandaş medya iyice hedef gösterir olmuştu, ölüm görmedik en azından ama onuru ve pride'ı kutlamak için gelen insanlara neler döndüğünü komite ve dernek yöneticileri söylemeliydi... şimdi sanki bir savaş kazanmış gibi davranmalarını anlamıyorum, ya birine bir şey olacak diye aklım çıktı tüm gün.