yalnıztanrı

Durum: 1061 - 85 - 13 - 7 - 19.03.2024 13:12

Puan: 11954 - Sözlük Kaşarı

2 yıl önce kayıt oldu. 12.Nesil Yazar.

Allahın bir kulu olmak mı? Zinhar. Yaşayan bir Tanrı olmayı tercih ettim.
  • /
  • 54

ah mazi

bestelerini hayran olduğum iki ismin yaptığı, sezen aksu’nun seslendirdiği onno tunç ve aysel gürel klasiği. ah mazi.
zaman zaman geçmişime bir kadeh şarap kaldıracaksam mutlaka çalarım. mağrurdur sözleri, mayhoş eder adamı şarap eşliğinde.

fitness a yazılıp gitmemek

ilerleyemeyen zekalı insan figürleri. hayır gitmeyeceksen ne diye yazılıyorsun. neyin kafası?

ceviz reçeli

ermenistan berivan’a gidene kadar varlığından haberim olmayan reçel türü. daha sonrasında türkiye’de zaman zaman tüketmemde berivan’da yediğimin aynısına denk gelemedim. bitlisli devrem çok met etmişti yakın zamanda yollasında onu tadalım.

instagram

en son 2017 yılında kullandığım ve yıllardır yüzüne bakmadığım uygulama. çevremde gördüğüm kadarı ile pek bakılacak bir şeyi de kalmamış. saçma insanlar, saçma ve gereksiz tipler. anlamlandıramadığım kurguya sahip rezalet ötesi kurgular ve rezillik ile beslenen kullanıcı kitlesine sahip uygulama.

aktifin aldığı zevk vs pasifin aldığı zevk

bu durum bilinç altı ile alakalı bir durum sadece (bence). eğer pasif olmak daha zevk verici ve tatminkâr olsaydı emin olun herkes pasif olurdu. bir aktif gerçi tek tip kişilikleri desteklemesemde, aktif ağırlıklı bireyler nadiren pasif olsalar bile aktif olmak daha tatminkâr dır onlar için. aynı durum pasif ağırlıklı bireyler için de geçerli ruhsal yoksunluk mu demeliyim başka bir şey mi bilmiyorum ama onlarda bir aktifin aldığı haz ve zevki akif oldukları zaman alamazlar. her iki bireyin yada yönelimlere sahip şahısların haz aldıkları organlar farklı bu ne kadar kıyaslanabilir bilmiyorum. bu durum sadece eşcinseller için değil, heteroseksüel insanlar için de asırlardır tartışma konusu olan bir durum. bana kalırsa seks ile işim pek olmadı bu hayatta hangisi bana göre daha zevkli bilmiyorum. bilmek de istemiyorum.

tükürük tokat ve küfür seven pasif

bunların bir de kadın versiyonları var dimi. hahaha, sinirlerim bozuldu. yazık, neyin kafası?

göbekte trompet çalmak

hayat güzelmiş

hayat güzelde insanlar vasat, avam, kötü.

cumartesi ibneleri

robyn

ah robyn, ergenliğimin başlarında bir yanda tripkolik, funddy çalarken mp3 çalarımda bu şarkı için az mücadele etmedim.

belly chain

şimdi bunu kullanabilmesi için bir erkeğin ilk önce vücut olarak fit olması gerek, ince belli. kısaca her erkeğe takılacağını sanmam. giyim stili olsun, vücut tipi olsun kaldırabilmesi gerek. düşünsenize şişman bir erkek de :), durmasına imkan bile sağlanmaz ve düşer gider. hayali bile ürpertici.

murat kurum

bırakın istanbul’u, bu ülkenin geleceğine dair pek bir şüpheliyim. konu yalnızca yönetim değil, zıvanadan çıkmış bir halk’da var işin içinde.

akrep burcu

dünyada en zeki burçlar sıralamasında 1’inci sıralardayken, en sevilmeyen burçlar sıralamasında ikinci olduğunu okudum. ah ot bunu neden daha önce yazmadın.

ayı sözlük'ten okuyucuya tavsiyeler

eski yazarları çok germiş olsa gerek bu başlık.

tarihte bugün

coco cola ilk defa bugün şişede resmi olarak satılmaya başlamış. 12 mart 1894

yazarların travmaları

pek bir travmam yok, ilerleyen yıllarda olur mu bilemiyorum.

neden yalnızım

gay komşu

bezdirici, hatta yorucu. günlerce, haftalarca huzur vermeyebilir. bir tirbuşon isteme amacı ile çalınan kapınız her geçen gün farklı amaçlar için çalmaya devam edebilir. geçen gün evinde davet mi ne vermiş beyefendi kadehleri eksikmiş geldi yine kadeh istedi, maksadı davet etmek kadeh bahane. birde bu ikide bir anahtar unutuyor evde geçen gelmiş yedek anahtar bırakayım diyor sana. komşu komşunun külüne muhtaçtır diye biliyorum, eğer gay ise bu külden fazlası oluyor. her binaya girişimde asansörde karşılaşmalarımızda normal değil artık.

sözlük yazarlarının dinleri

din mi kaldı ortada. bende bilmiyorum ne olduğumu. o kadar dini bilgi hepsi ziyan gibi geliyor artık. yıllarımı, belki gençliğimin ciddi bir kısmını dinler tarihini okuyarak geçirmiş olmak. fazla bilgide yoldan çıkartabiliyor sanırsam insanı. şimdilerde kendimi hiç bir dine mensup olarak görmesemde bir yaratıcının olduğuna eminim sadece. dinler ise insan kandırması geliyor.

agora meyhanesi

meyhane bataklığına düşmüş algısını yaratmış başlıktır ayrıca.
  • /
  • 54

buika

sigara içtikçe sesi güzelleşen tek kadın.

aşk

sevdiğin kişiye doyasıya sarılmak ne tür bir histir, ya da oturduğun yerde başının omuza doğru yaslanması? yıllar öncesinde çok kısa da olsa hatırlıyorum, çok ilginç bir uyuşma hissi anımsarım, o an için hem huzurluydum hem de bunlar bitecek telaşıyla titrek bir vaziyet. öpmeyi ise bilmem, yaşamadığım doğrudur, ya da gece boyu sarılmak? kendimi bildim bileli sol kol başın altında sağ kol ise omuz üzerinde uyurum. sözün kısası uzun uzun yaşamadığım bir histir aşk.

ama uğruna koşturmayı bilirim. öncesinde görmek ve hoşlandığını fark etmek, doğrusu bu konularda ilk görüşçüyüm. sonrasında ise tanışmak, o anın heyecanı, en ufak hareketten medet ummak, zamanla adeta takıntılı bir ruh haline bürünmek, onun olduğu her yerde mutlu olmak ile olmadığı yerde huzursuzca dolaşmak, sonrasında ise kendi kendine gelin güvey olmak. tabi burada bitmiyor, ekseriyetle günün her vakti ve saati hayallere dalabiliyorsunuz, öyle hayaller ki bulunduğunuz zaman ve mekandan bağımsız bir gelişim seyrediyor, gel zaman osmanlı dönemi balkan coğrafyasında bir dere kenarında, git zaman roma'nın surları altında bir yerlerde buluşuyorsunuz, olmazsa alternatif bir evrende baş başa kalıyorsunuz. hikayenin gerçeğine doğru dönersek eğer onunla bulunduğunuz her mekan size o anki hislerinizi ve karşınızdaki kişinin tavrını hatırlatıyor, kimi zaman gülerek kimi zaman ise üzülerek yad ediyorsunuz, kendi adıma konuşursam bugün dahi yıllar önce sevdiğim kişilerle oturup dolaştığım yerlerde geziyor ve hatırlıyorum, ki hafıza aynı zamanda kendini bilen bir benliğin gereğidir, anıların iyi ya da kötü olması fark etmez, hatırlıyor olmak zorundayız.

işin bir başka ilginç boyutu ise aşkın "rasyonel" açıklamasını hala tam anlamıyla yapamıyoruz, tabi ki bu konuda epey teori ve araştırma var, ancak bir yerlerde boşluk hissediliyor. mesela üreme içgüdüsü üzerinden açıklamaya çalışıyoruz lakin bir insana yalnız sarılmak ve yüzüne bakarken gülüşünü özümseme isteği bu içgüdüyle ne kadar uyuşuyor? ya da aseksüeller, onların da aşık olduğunu görüyoruz, aşk sıklıkla cinsellikle iç içe bir profil seyretse de cinselliğin çok daha geriye düştüğü vakalar mevcut. belki de insanın kimilerinin zannettiği gibi biyolojik bir makine olmadığının en güzel kanıtı aşık olmasıdır.

son olarak, şu vakte kadar yaşanan hezimetlerin bir getirisi de insanı katılaştırması, hele ki eşcinseller için bu adeta hayatta kalma refleksine dönüşüyor. kendi adıma konuşacak olursam sevgiyi umutla eş bir biçimde hissettiğim vakit doğaya ve pozitif duygulara daha çok yaklaşıyorum, o vakit dışarıya karşı daha sevgi dolu baktığımı hissediyorum, peş peşe gelen yenilgiler ise içten içe bir öfke doğuruyor. tasvir etmek gerekirse eğer, kendimi çevresinde yıldırımların düştüğü bir tepede önündeki ovaya büyümüş ve dikleşmiş gözlerle bakan bir savaşçı gibi hissettiğim oluyor, bir sonraki sahnede ise lejyon bölüğü tabutta bir ceset taşıyor. adeta bir yabancılaşma ve doğal olandan ve bir parça iyiden uzaklaşma hali.

Toplam entry sayısı: 1061

yalnıztanrı'nın askere gitmesi

şu an acemiyi yeni bitirmek ayrı bir duygu. pembe teskere tercih etmem, paşalar gibi yapmak dururken.

kocamı bir erkekle yakaladım

bekarken istediğiniz her şeyi yapın saygı duyarım lakin, hayatınızda birisi varken veya evliyken bunu yapmayın. karşınızdaki insana biraz değer verip önemseyin. kendinizi onun yerine koyun.
ayrıca dünyayı hetero hayattan sıkılan insanların kurtaracağını zannetmiyorum. evlendikten sonra kendini keşfeden bir insanın kime ne yararı olabilir?

babanın ölmesi

girilen entryler insanı hüzüne boğuyor. okurken bir kendime kızdım iki babama. sonra kendime kızdığım için tekrar kızdım kendime. dünya boş belki ama bunun farkında olmayanlar var. eğer bir gün ölümünü duyarsam ne hissederim bilmiyorum ama üzülmem pek. yapılmamış bir babalığın evlatlığını uzun bir süre üstlendim. sırf istediği hayata yönelmediğim için tiksinç ve aşağılık oldum. sonuçta layıkı ile babalık yaptığı 4 çocuğu daha var. onlar üstlenebilirler sanırsam acısını, lakin ben üstlenmem. hayatı bana çocukluğumdan beri eziyet haline getirmiş bir insan için yıpratamam kendimi. yıprandığım kafi ve yeterli galiba. bazen kimsesizlik kötü bir aileden daha iyidir. anne baba sevgisi görmeden aile hayatı yaşamak ne denli yıpratır insanı bilen var mı? birde o mahrum edilen sevginin kardeşlerine ne denli hakkı ile verildiğini görerek. 5 yaşında kıyafetlerini toplayıp düzenleyen bir çocuk aşağılanıp ezilmemeli. istediği liseye gitmek isteyen bir çocuğun hayalleri aşşağılanarak reddedilmemeli. bir mülakatta 1’inci gelmiş çocuğu başka bir liseye göndermemeli. unutmam kendimi o imamhatipten kovdurana kadar ne tartışmalara girdiğimi. zoraki olarak yazıldığım meslek lisesinin ilk dersinde öğretmenimin yanlış okuldasın cümlesini unutamam. istediğin bölümü okumadığı için 3 yıl iğrenerek bakmamalısın. senin işinde yanında çalışmadığı için hayatı zindan etmemelisin. sırf uyku problemi yaşadığı için uyuşturucu bağımlısı diye şikayetçi olmamalısın. sırf gözetimin altında olsun diye, hiç bir şey yapamasın diye hırsızlık ile dava açmamalısın. kendi sorumluluklarını geçtim diğer çocuklarının sorumluluklarını yüklememelisin. her yaptığının üstesinden geldiği için sen benim lanetimsin dememelisin. siz kaldığınız otel odasında uyuşturucu kullanıyorsun maksadı ile polis tarafından uykunuzdan edilmek nedir bilir misiniz. bazen kimsesiz olmak ister, tercih ettiğim kimsesizliğim ile gayet mutluyum. ölen ölsün bende zaten hepsi ölü. ruhlarına gerekli fatiha’yı okuyalı çok oldu. yani kısaca herkesin canı cehenneme. modumu düşürdü bu başlık, nerden karşıma çıktıysa.

nonteist eşcinsellerin müslüman eşcinselleri hor görmesi

kimse kusura bakmasın müslümanım diyorsan islamiyetin getirmiş olduğu ve şahsa yüklediği tüm sorumlulukları üstlenip o yaşam stiline bürünmen gerek sen dini görevlerini ve yasaklarını yerine getirmiyorsan müslümanım deme buda bi saçmalık , bu görüşüm sadee islamiyet adına değil tüm dinler adına bişeyi tam yapmıyorsanız ben buyum demeyin .

ekşi sözlüğün erişime engellenmesi

bi an şok olup nasıl yani şimdi ekşide yazarlık yapamayacak mıyım dedikten sonra vpn indirerek tekrar giriş yaptım , anlamadığım konu ise erişim engeli ne akla hizmet nasıl cahiller getiriyor herşey bir vpn ile çözülüyorken , gülünç .

hornet

insanların klonlaştığının garantisi olan uygulama. 3 günlük bir deneyimim oldu yüzlerce insan yazıyor ve hepsi bir birisinin aynı şeyleri yazıyorlar. adam tanışmak için yazıyor fakat bir insanla nasıl tanışılacağına dair hiç bir fikri yok. sapkınlığın zirve yaptığı, manevi benliğin tamamen kaybolmasına, küçük çocukların yaşlılara metreslik yapmasına öncü olan uygulama.

actual proof

yakın zamanda bana imla klavuzu atmış yazar. benim yazım hatalarıma odaklanacağı kadar kendi hayatına odaklansa daha iyi bir hayat yaşayacak yazar. kendisine de hak veriyorum, emekli yalnız bir yazar galiba ne yapsın işi gücü gençlere sataşmak.

yalnıztanrı'nın askere gitmesi

şu an acemiyi yeni bitirmek ayrı bir duygu. pembe teskere tercih etmem, paşalar gibi yapmak dururken.

neden yalnızım

şöyle bir düşündüm, ben neden yalnızım diye. hani bu aşk, sevgili, arkadaş ve aile bakımından, her şeyi bir kefeye koydum ve sağlamca düşündüm. asıl sorunun şu olması gerektiğini anladım, türkiyede eşcinseller neden yalnız. kimsenin neden bir partneri yok, herkes ilişki konusunda neden yalnız. arkadaş konusundada, öyle sağlam dostluklar ise şahit olduğum kadarı ile oda yok. yani koca ülkede, ayrım yapmadan 10 milyondan fazla eşcinsel var, neden toplasan 100 çift çıkmıyor?

yalnız kalanların bunu bir tercih gibi gösterme çabası

şimdi yalnızlık garip bir kavram, kendi içinde ayrışır. çeşitlilikleri vardır. tercih edilmiş bir yalnızlık var mesela, başlıkta denmeye çalışılan şey yalnız bırakılmak, bu noktada yalnız bırakılmak ve yalnızlığı tercih etmek arasında mesela ciddi anlamda farklar var. yalnızlığı tercih ettiğin zaman insanları sen silersin, başlıkta denen ise tam aksine insanları kaybetmektir. tabi kimisi bu şekilde ilerleyebilir oda onların sorunu sanırsam.

türkiye'deki gaylerin korunmaması

utandıkları için kondom alamıyorlar gibi bir entry mi gördüm ben. ben size bir anımdan bahsedeyim, yanlışım olmazsa ya 2016 yada 2017 senesi net hatırlamıyorum. spod lgbti derneği var bilen vardır, bir hafta sonu sohbeti vardı. hala devam ediyor mu bilmiyorum. katıldım, o dönemlerde bireyler bir araya gelip sohbet ediyorduk toplumda ki yerimiz bilinç vs. her hafta bir konu ele alınıyordu. yine bir sohbetin sonuna geldik ve bir fanus içinde kondomlar vardı ve yetkili birine sordum. bunlar neden burada diye ve bana şu söylendi bazı bireyler almaya utanıyorlar. tabi ben şok ve şu soruyu yapıştırdım direk, her önüne gelenle yatan, her türlü aşağılayıcı ifade ve terimler ile becertilmekten haz duyan ibneler nasıl olurda kondom almaktan utanırlar? diye. söylenen cevap şu olmuştu utanıyorlar işte. birden aklıma geldi işte.

babanız hakkındaki acı gerçekler

gebermedi gitti be, birde ölmeye pek niyeti yok gibi.

homofobiyesescikart

homofobiye hayır demek homofobiyi öldürmez. psikolojide nefretin sebebi bulunmaya çalışılır ve o duygudan kurtarılır insan. kısaca bu insanlar bizden neden nefret ediyorlar diye düşünün biraz, düşünelim. önemli olan homofobiye hayır demek, pankartları açmak, olay çıkartmak, boykot etmek çözüm değil. çözüm olsaydı bugün böyle bir sorun olmazdı ve her geçen gün homofobi bu kadar ilerlememiş olurdu. homofobiye hastalık demek, tedavi olun demek de çözüm değil. o nefreti bir şekilde biz yarattık, sen veya ben yaratmasamda gözde görünür eşcinseller çok iyi homofobiyi besliyorlar. o nefreti nasıl yeneceğimize odaklanmak belki daha iyidir. devlet bize hak verse onu yapsa, bunu yapsa ne değişecek? sadece nefretin boyutunu büyütecekler. bu ülkede her şeyin bu kadar zor olması neden? neden insanlar bunu bu kadar zorlaştırıyorlar? neden gözde görünür insanlar ayta sözeri gibi nefreti yenmek yerine nefreti beslemeyi tercih ediyorlar? anlamıyorum. suç veya hastalık var ise çift yönlü bu. eşcinselliğini kabul etmeyip direnen hastalar en büyük homofobikler onlar, yani en büyük nefret algısı bir eşcinselde. translara gidenler de sokakta homofobikler. bunu normal buluyorum türk toplumunun algısında, geceyi eskortta geçirirler sokakta taşlarlar. tüm ülkeyi tedavi ettirebilir miyiz. insanları durmaya itmek, insanlara sadece gaz verir. insan yapma denileni yapmaya meyillidir, yaş fark etmez. dur demek ile yasalarda hak sahibi olmakla bu nefreti yenemeyiz, sadece besleriz bu nefreti. bu ülkede yasalar işe yaramaz, yaramış olsaydı her geçen gün bu halk bu kadar suça meyilli olmazdı. sorun bir kısımda değil tüm toplumda, hastalık sa evet hepimiz bir şekilde hastayız.
kişisel düşüncelerim bunlar, saygı duyun duymayın pek umrumda değil.

ibrahim keloğlan

bu ülkede hiç bir şey başaramamış, işsiz güçsüz insanların güçleri anca kedi katillerini içeri tıkmaktan başka bir işe yaramaz zaten. bu arada cidden yaşadığım ülkenin halkına mı üzülmem gerek, yoksa bir platforma dayatılmış adalet veya hukuk sisteminemi acısam bilemedim. biride bu işe dur demiyor ya hayret ediyorum. yani kedi katilini desteklemiyorum, zinhar savunmuyorum da ama kedi katiline gelene kadar ne çok derdi var şu insanların bilen var mı? yada gören. işsiz, güçsüz, iki kelimeyi bir araya getiremeyen vasıfsız insanlar bir araya gelip anca bunu başarabilir zaten şaşırmamalı. türkiye sonuçta burası neye şaşırmalıyım ki artık, aşure kazanı gibi ülke. abi çok sorun var ya bu ülkede, herkesin tek derdi keloğlan olmuş. alın adam girdi içeri veya çıkmayacak. ne değişti aciz ve muhtaç yaşamlarınızda. hiç bir şey, aynı zamanda değişmeyecekte. günden güne artan uyuşturucu bağımlılığı, narkotik şube ne yapıyor mesela, artan fuuş, ahlak şube bir tek travestilere mi çalışıyor. her geçen gün artan yoksulluğa mı ses çıkartsanız, ama yok nerde boş, gereksiz, hayatlarınızda hiç bir şey değiştirmeyecek vuku varsa çözmek için yırtın kendinizi. sıra kendinize ne zaman gelecek merak ediyorum.

kocamı bir erkekle yakaladım

bekarken istediğiniz her şeyi yapın saygı duyarım lakin, hayatınızda birisi varken veya evliyken bunu yapmayın. karşınızdaki insana biraz değer verip önemseyin. kendinizi onun yerine koyun.
ayrıca dünyayı hetero hayattan sıkılan insanların kurtaracağını zannetmiyorum. evlendikten sonra kendini keşfeden bir insanın kime ne yararı olabilir?