eğer eşcinsel bir bireyseniz yapabileceğiniz en büyük hatalardan biri olabilir.
temmuz ayında karşılaştım onun ile, ilk aylar rüya gibiydi. bana bu dünyada kendi cennetimi yaşattı. hayaller kurduk beraber, sonra hiçbir şey demeden ortadan kayboldu. ilk defa kalbim o zaman kırıldı.
aradan aylar geçti, ben etkisini üzerimden atamadım. kendimi kapadım dış dünyaya, kendi kendime dönmek, içimde çözmek istedim. başaramadım. bir gece dayanamadım yazdım, sadece merhaba dedim. karşılık vermeyeceğini düşündüm ama geri döndü, bir gün sonra buluştuk. uzun zamandır kafamda kurduğum o noktayı koyabilecektim sonunda. ama onu görünce her şey değişti, duygularıma yenil düştüm. neden diye sordum, neden benden kaçtın, neden benimle konuşmadın. bir cevap alamadım. öpmek istedim, öptüm. bir kez daha denemek ister misin dedim, savaşmak ister misin. cevap veremedi. kalbim ikinci kez orada kırıldı.
aradan aylar geçti, ben hala yalnızdım. kimseyle görüşmedim, işlerime verdim kendimi. düşünmemek için yordum beynimi günler boyu. dün akşam mesaj attı. ben tam onu unutmuşken, yeni insanlarla görüşmeye, tanışmaya başlamışken o tekrar mesaj attı. kendini hatırlattı bana tekrardan. kalbim delicesine çarpmaya başladı, merhaba dedim, efendim. tekrar görüşmek istedi, uygunum dedim. 30 dakika sonra evimdeydi. aylardır hayatımdan cıkarmak için uğraştıgım, imgesini zihnimden silmek için çabaladığım insan tekrar karşımdaydı. oturduk eski bir arkadaş gibi sohbet ettik. dinliyorum seni dedim neden buradasın? bilmiyorum dedi, konuşmak istedim, seni özledim.
o seni özledim dedi, ben bir duvarımı indirdim. o seninle konuşmayı özledim dedi ben bir duvarımı daha indirdim. o sana sarılmayı özledim dedi ben kalan tüm duvarlarımı indirdim. sarıldım ve evet ben de çok özlemiştim.
seviştik. yüzüne baktım ve sordum, şimdi ne olacak. ben seni unutamadım. ben de dedi ama seni kırmaktan çok korkuyorum dedi. o zaman neden buradasın dedim cevap veremedi. bir kez daha seviştik.
aklımı toparladım, tüm cesaretimle ne olacağını konuşmamız lazım dedim. ben tekrardan aynı süreci yaşayamam, devam edemiyorum.
bana o akşam mesaj attıgında, evime girdiğinde, onun gözlerine bakarken umutlandım sözlük. tekrardan umutlandım. kendini kabul edebildiğini, denemek istediğini, benimle birlikte olmak istediğini düşündüm. düşünmek istedim..
seninle birlikte olmayı çok istiyorum ama ben bir gün çocuğum olsun istiyorum, 30 yaşındayım eğer seninle beraber olursam bu süreci çok uzatmış olacağım ve biteceği kesin olan bir ilişkiyi başlatıp seni üzmek istemiyorum, dedi. o dedi ben dinledim. o dedi ben ağladım. o dedi ben yıkıldım. o dedi benim kalbim bir kez daha kırıldı.
eğer eşcinsel olsaydım seninle direkt beraber olurdum, çoktan ayrılmamış olurduk dedi. ama değilim ve bir aile kurmak istiyorum dedi. en çokta bu beni kırdı sözlük, en çokta bu.
ben aşık olduğum insanı bir kez daha onunla bir aile kuramayacağım için, onunla bir çocuk yetiştirme ihtimalımız olmadığı için tekrardan kaybettim.
ben yalnız yaşamaya mahkum muyum dedim o zaman, hep sonu belli ilişkilerim mi olacak benim dedim. kendin gibi bir insanı bulabilirsin dedi, kendin gibi, senin gibi eşcinsel.. bir kez daha kırıldı kalbim, artık ne kadarı kaldıysa geriye.
yine umutlandım, yine kırıldım. ona kızamıyorum, kızmam gerek galiba. kalbimle bir oyuncakmış gibi oynuyor, benim neler yaşadığımı gördüğü halde oynuyor. onu unutmayı başardıgımı dusundugum her an karşıma çıkıyor. ilerleyemiyorum, devam edemiyorum.
iyi bak kendine bile diyemiyorum.
bundan bir yıl önceki beni ve hayatımı,şimdiki ben ve hayatımla karşılaştırıyorum. kendimi bildiğimden beri bir şeyleri elde edebilmek için hep mücadele ettim. hani bazen hayat altın tepsiyle bir şeyleri önünüze getirir ya,işte o hiç olmadı bende. ne istiyorsam çalışmak zorunda kaldım. işin güzel tarafı, ne için çabaladıysam çok güzel sonuçlar elde ettim. çok ders çalıştım, hedeflediğim bölüme yerleştim. çok emek verdim, sağlam arkadaşlık ilişkileri kurdum. biraz ortama atıldım, eğlenceli bir çevre edindim. küçüklüğümden beri bu böyle devam etti. ufak tefek yenilgiler dışında bütün emeklerimin karşılığını aldım. ve bundan dolayı kendime olan özgüvenim ve egom gittikçe arttı. düşünsenize, bir hedef koyuyorsunuz,onun için çabalıyorsunuz ve neredeyse her defasında bunu başarıyorsunuz. böyle bir döngünün, beraberinde kibir ve ego getirmesi kaçınılmazdı. bu döngü, virüs ülkeye gelene kadar, daha doğrusu 11 martta üniversitelerin kapanmasına kadar devam etti. bu sürecin sonunda, bitmekte olan ergenliğin getirdiği 'ben istediğim her şeyi elde ederim,ben her zaman kazanırım.' düşüncesi ve az önce bahsettiğim döngünün etkisiyle; yüksek özgüvenli, fazla egoist, hastalık derecesinde kontrol manyağının teki olup çıkmıştım. eğer son 1 yılda yaşananlar olmasaydı belki de hâlâ böyleydim. her şey böyle dört dörtlük giderken birden bire tüm hayatım değişti. şehir dışında okuduğum için istediğim saatte,istediğim kişiyle istediğim mekanda olma özgürlüğüne, daha iyisi;hayatıma kimin gireceğine karar verme özgürlüğüne fazlasıyla sahiptim. özel bir vakıftan yüksek meblağda bir burs aldığımdan maddi olarak da oldukça rahattım. arkadaşlarla sürekli gezip tozmalar, mini tatiller, cafeler, sosyal aktiviteler,şehirdışı gezileri... derslerde de oldukça başarılıydım.herhalda geçirdiğim en güzel zamanlardı .e tabi üniversiteler pandemiden dolayı kapanınca aile evine dönmemle birlikte bütün bunlar sona erdi. ilk zamanlar ailemle vakit geçirmeyi çok özlediğim için bu hayatın eksikliğini hissetmedim. ancak bir süre sonra yaptığım her hareketten hesap sormalar başlayınca doğal olarak bunaldım. niye telefonla bu kadar çok konuşuyorsun, niye buna bu kadar para veriyorsun, gecenin körü olmuş bu saate kadar nerdesin, geceleri neden uyumuyorsun... bu dediklerim belki çok sıradan ve herkesin yaşadığı şeyler,ancak o bireysel yaşadığım hayattan buraya terfi edince insan kendini hapiste gibi hissediyor. üstelik çevremdeki çoğu insan okuduğum şehirde ya da memleketlerinde olduğu için bir hayli yalnız da kaldım. ama zamanla buna da alıştım. yaza kadar zaman bu şekilde geçti. sınavlarla birlikte yasaklar da bitti. yaz geldiğinde o sakin ve soğukkanlı,her şeye çözüm bulup sorunları rahatça halleden, güçlü (ya da güçlü olduğunu sanan), insanları takmayıp önüne bakan genç gitmiş;yerine her şeyi kafaya takan, alıngan,duygu ve düşüncelerinin kontrolünü kaybetmiş,hayata sinirli biri olmuştum. sonra değer verdiğim, en zor zamanlarında yanında olduğum iki insanın arkamdan çevirdiği işleri öğrendim. tabii,kendimi mükemmel sanıyorum ya, onlardan gelen bu hareket aşırı zoruma gitmişti. bunun üzerinden 1 hafta geçmemişken, çocukluğumdaki güzel anıların birçoğunu kendisinin yanında yaşadığım anneannem covid oldu. kurtulamayacağını çok iyi biliyordum; o yaşta,o hastalıklara sahip birinin kurtulması mucize olurdu. annemi buna hazırlamaya çalıştım elimden geldiğince. tabi bunu yaparken benim de içimde gittikçe artan bir duygu yumağı var,ama sırası değil, önce annemi toparlamam gerek diye düşündüm. 1 hafta sonra anneannemin ölüm haberiyle uyandık. annem yıkıldı. 1 hafta daha geçti,dedemi de kaybettik. 1 hafta içinde hem annesini hem babasını kaybeden annemin ,elimden geldiğince onun yanında oldum. ama bunu yaparken içimdeki duygu ve düşünceler karman çorman. zaten önceden gelen hayal kırıklıkları ve kafamda dönüp dolaşan düşünceler var, üzerine bir de canımdan çok sevdiğim insan, canından çok sevdiği 2 insanı kaybediyor. bu yüzden ilk kez yaptığım bir şeyi yaptım ve kendimden kaçtım. ne zaman kendimle ilgili ya da anneannemle ilgili düşünceler aklıma gelse başka bir şeyle oyalandım, başka şeylerle uğraştım. sürekli annemle ilgilendim. istemese de, içinden gelmese de onu oyalamak için bir sürü şey denedim. beraber mutfağa girdik, yeni tarifler denedik, akşamları yürüyüşe çıktık, yeni mekanlara gittik. yaklaşık 1 ay sürdü bu durum. çabalarım işe yaradı,annem bayağı toparlandı. ama bu bir ay boyunca kendimden kaçışım, egoma yediremediğim için her şeyi kendi içimde yaşayışım bana çok ağıra patladı. birden gelen ve ilk kez tecrübe ettiğim panikataklar, uykusuzluk, bıkkınlık, aşırı duygusallık. kendi kontrolümü tamamen kaybetmiştim. kilo almış, sigarayı da bayağı artırmıştım. böyle sürerken bir gün 'nereye kadar?' deyip belki de son kez, yine her şeyi kontrol etmek için harekete geçtim. bir liste hazırladım. günde 1 saat spor, 1 saat kitap okuma, 2 günde 1 film bitirme, geçen sene gördüğün dersleri 1 saat kontrol etme, sigarayı yarıya indirme vs. ilk iki hafta başarılı olsam da okulun açılması,derslerin yoğunluğuyla birlikte bu listedekilerin ancak %30'unu yapabildim. ve okuldaki ilk sınavımızı oldum. çok çalışmama rağmen oldukça düşük aldım. hiçbir şeyi başaramayacağım düşüncesiyle iyice bitmiş hissedip dibe vurmuşken, artık kendimle yüzleşme vaktimin geldiğini hissettim. arkadaşlarımdan birkaçına açıldım, psikiyatriste gittim, anneannemin mezarını ziyaret ettim,sürekli meditasyon yapıp olanları kabullendim. sadece olanlarla yüzleşmedim,onlarla bütünleştim ve onların beni dönüştürdüğü şeyin,benim bir parçam olduğunu kabullendim. en çok da, bu zamana kadar nasıl bir şey olduğunu bilmediğim 'zayıf insan' ın ne olduğunu anladım. şimdi çok daha iyiyim, artık her şeyi ve herkesi kontrol etmek yerine, olayları akışa bırakıyorum. tabii ki elimi ayağımı çekmedim, ancak galiba artık nerede duracağımı kestirebiliyorum. önceden egoist bir insan olduğumu kabullendim,ve bu egoyu bir kenara bırakmaya karar verdim. kendimi başkalarıyla kıyaslayıp "daha..." ya da "en..." olmaya çalışmaya son verdim. çok daha hafif ve rahatlamış hissediyorum sözlük. farkediyorum da ben ne çok eziyet etmişim kendime. ve o kadar zorlamışım ki kendimi;başarılı ol, dik dur, asla pes etme, duygularını belli etme diye diye. bunlar belki hayatta ilerlemek, kazanmak için mükemmel telkinler, ancak bunları hayatın bütününe yaymak,bende olduğu gibi eninde sonunda bir yıkımla bitiyor. artık ne kontrolü kaybetmekten, ne başarısız olmaktan,ne pes etmekten korkmuyorum. her insan gibi ben de zaman zaman güçsüz olabilirim, benim de bir sınırım var. bunları kabullenme vakti gelmişti. hani yazının başında diyordum ya, o zamanlar ne için çabalasam heo elde ettim diye. eskiden bunun için kendimi şanslı sayardım,hayat benden yana gibi düşüncelere kapılırdım. şimdi düşünüyorum da, belki de gerçeklerimle yüzleşmem için önce en yükseğe çıkıp sonra yere çakılmam gerekiyordu, bütün fazlalıklarımın paramparça olmasi için. neyse çok uzattım yazıyı. özetle demek istediğim, galiba biraz olgunlaşmışım sözlük.