bana 35 gibi geliyor.
tam doruk noktamda telaşla bir yere yetişirken çizim çantam açılıp dağılacak ben sinirler toparlamak için eğilirken biri bana çarpacak dengemi kaybedip kaldırımdan aşağı tam adım atarken arka kapısı üstten açılan araba sahibi hızla kapatacak ve çıkan hart sesiyle araba sahibi merakla etrafa bakarken yerde yuvarlanan başımı gördüğünde şaşkına dönüp donup kalacak
benim ömüre biçtiğim yaşamdan ziyade ömürün bana biçtiği hayat daha çok kafamı kurcalıyor. sonuçta kimse istediği gibi bir hayatı dört dörtlük yaşayamıyor aksine yaşadığı hayata alışıyor.. bu yüzden ne oldum değil ne olacağım demek gerek..
eskiden nedense hep 40-42 yaşında ölecekmiş gibi hissederdim. sonra hayatımın ilk 20 yılını obez geçirdiğim aklıma geldi ve bir 20 yılımı da her yeri sarkan ve aklı gidip-gelen biri olarak geçirmek istemediğimden seksi olduğum ve ortalama bir hayat görüşüne sabit olduğum zaman diliminde, 32'de falan gidersem sorun olmaz diye düşünürek geçirdim.
son 3 yıldır, özellikle de son 1,5 yıldır yoğun biçimde 27'ye kadar dayanmaya çalışıyorum, jimi'siyle janis'iyle,amy'le. zaten ne için yaşıyoruz ki? hep bitmek bilmeyen beklentiler, dayatılan düşünceler/duygular... hayatta başarmak istediklerinizi başardıktan sonra 500 yıl yaşamanın çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum pek. gel gör ki 27'e bile 3 yaş var sözlük, çok uzak çok...
game of thrones'in finalini izledikten sonra ölebilirim diyerek ihaleyi attırıyorum.
hadi o da olmadı
30 muş 40 mış hiç fark etmez 50. yaş günümü görmesem yeter