ayı sözlük yazarlarının en tuhaf takıntıları

kol saatinin bile sesinden ve iğne ucu kadar ışık alan yerde uyuyamamak. bununla yaşamayı öğrendim ki tilki uykusuyla güne devam ettiğim çok oluyor. sessiz ve karanlık bir gece ödül bana.
insanların ayaklarına bakmak, ayağını görmediği bir insanı henüz tanıyamadığını düşünmek. sürekli ayakkabısını çıkarmasını beklemek, ayağının çıplak olduğu fotoğrafları aramak vs. evet ben böyleyim: bir insanın ayağını görmediysem o insan benim için yarımdır henüz. işin garibi ayak görmekten nefret ediyor oluşum. ayak fetişinin tam tersi var bende. iğrenirim. ayağını gördüğüm insandan soğurum. ama görmek için de çaba sarf ederim.
bir apartman girişinde asansöre kadar merdiven varsa dış kapıdan içeriye girerken; benim açtığım dış kapı kapanmadan o merdivenler çıkılmak zorunda eğer beceremezsem bir bahane ile geri dönüp o işi tamamlarım (yapılabilecek olasılıkta ise tabi)
başka takıntım yok geçenlerde farkettim bunu da.
okb olduğum için, ilişkiye gireceğim adamı seyreltilmiş çamaşır suyundan geçiririm ve son bir kez etil alkolle cilalarım. ondan sonra %80'lik sodyum lauril sülfat ile bir güzel yıkarım. ayrıca oturduğum yerleri de hep kötü olay olduktan sonra temizlerim.
şevkle kitap okurken(ki çok sık olmaz bu), çat diye sonraki sayfaya geçtiğimde, önceki sayfanın sonunda yarım kalan cümlenin devamı gelse dahi, bi raslantıya kurban gitmemek için önceki sayfayı tekrar açıp kaçıncı sayfa olduğuna bikarak bir seferde bikaç sayfa atlamadığımdan emin olma takıntım var misal. yorucu, bezdiricidir.
evden çıkmadan mutlaka yanıma sırt çantamı almak. depremden sonra iyice tetiklendim, evimin karşısındaki bim'e bile sırt çantasıyla gider oldum.

aynı hafta içerisinde aynı yemeği yiyememek. eskiden diyet günlerimden kalma bir alışkanlık artık takıntıya dönüştü. hastanede yemekhanede çok zorlanıyorum. sheperd's pie'yı bile, ki kendisi favori yemeğimdir, asla haftada ikinci kez yiyemem.

şehirlere göre playlistim var ve o şehirde yürüyüş yapıyorsam ona özel playlist'in dışında bir şey dinleyemiyorum. kokular da öyle, her şehirde farklı bir parfüm kullanıyorum. garip geliyor belki ama (bkz:işte bunlar hep comfort zone)

seks sırasında göz kontağını her kaybettiğimde olaydan kopuyorum. bu biraz kontrolcü olmaktan kaynaklanıyor muhtemelen. partnerime de bunu söylüyorum, genelde yüzünü görmeden işimi görsün gitsin dediğim kişilerde kontaksız sevişiyorum ama o sadece günü kurtarıyor.

sevdiğim insanların feromonlarını hissedebiliyor ve beynime kodlayabiliyorum. parfümle banyo dahi yapsa o feromonu burnum seçiyor. bu yüzden bir erkekte en sevdiğim bölge kesinlikle temiz bir boyun.

bir de mimik takıntım var. birisi o an hissedebildiğim farklı duyguları deneyimlerken onun mimiklerine odaklanıyorum ister istemez. bunun bana getirdiği şey insan sarrafı olmak ve canı sıkılan kişiyi anında fark edip can sıkan şeyi ortadan kaldırabilmek oldu fakat belli yaştan sonra çok yoruyor.
çok şükür ben normalim dedirten başlık
aynı ortamda bulunduğum kişiler mümkünse nefes bile almasın istiyorum. yani tekrarlanan şeyler beni aşırı rahatsız eder bu ne olursa olsun. hatta çalıştığım iş yerinde stajyer liseli bir kız vardı. işe zaten gram ilgisi yok, oturmuş köşede telefonla mesajlaşıyor sabahtan akşama kadar. bir de burnu mu akıyor ne geldiği günden beri fıs fıs fıs burnunu çekiyor. ilk başlarda kulaklığı takıp son ses müzik açarak bastırdım sesini ama sürekli de kulaklık takamıyon. söyleyeceğim söyleyeceğim diyorum ama kırılır diye söyleyemiyorum. kaç kez seslendim hatta söylemek için, bana bakınca başka bir şey söyleyip geçiştirdim. neyse daha sonra ben hastalandım, burnum akmaya başladı. baktım sabah uyanır uyanmaz sömkürüyorum, iş yerine gelince de her aktığında lavaboya gidip iyice bir temizleyip geliyorum. bunları da şey diye yapmıyorum, ondan farkım kalmaz diye, refleks olarak yapıyorum. yani insanlar diyebilir sen de hasta olabilirdin, bunlar normal diye. hayır değil, ben de hasta oldum ve odada tek bile olsam burnumda yarım kilo sümüğü asansör gibi aşağı indikçe yukarı çekemem. hastayım yetmiyormuş gibi bir de bunun hamallığını mı yapayıp. neyse hasta oldum, iyileşecektim neredeyse baktım bi gün yine bu başladı çekmeye. o an da keyifsizim zaten. dedim ki bak burnun akıyor anlayabiliyorum ama utanma git lavaboya sömkür ne varsa. burada o sesi çıkararak insanları rahatsız ediyorsun diye. sonra baktım lavaboya gitmeden de durdurabiliyormuş. kaç kez unutup tekrarlasa bile hops diye durdurdum. artık yapmıyor allahtan.
yanımda birisi ortopedik bir operasyondan bahsediyorsa masaya falan, dizime falan vururum. içim bi tuhaf olur. kırık, çıkık muhabbetinde ay ay ay diyip sağa sola vururum.
züccaciye dükkanının ön vitrin camıni içten silmek benim hobi/taķıntılarım arasında..
  • /
  • 5