yalnız tanrı’nın kaleminden

yakında burada da bir antoloji havası estirmeyi planlıyorum.
başlıkta niye nokta var?

editoryal dokunuşlar: artık yok.
sen de gidersin bir gün
ardına bakmadan, gözyaşı dökmeden
üzülmeden, yakıp geçerek
bir hüsran matemi vurur yüze
ardından dökülen gözyaşlarını
damla damla kurutarak
hesap etmeden, düşünmeden
bencilce, benci bir tavır ile,
ne isterdin, ne arzulardın bilemezdim
sen gittin, ben kalakaldım
sensizliğin kıyısında...
bir sonbahar yağmuru
vurur usul usul yüze
acıları unutturur gibi olur
bir hasret yağmuru
kara bulutlar sarar geceyi
bir kal gelir yüreğe
susar usulca beklersin
yüreğin yarım, kalbin yaralı
bulursun kendini yalnızlığın kıyısında
gökyüzü karanlık, bulutlu
yıldızlar küs, ay terki diyarda
geçer denilen ne varsa
öylece kalakaldı yürekte
zamanın içine hapsoldu anılar
kaçış yolları kapandı
ölümü arzulayan bir ruh
bir kan lekesi yürekte
dinmeyen acılara dair
durulmuş vaziyette, kasvet sarılı dünya
rüzgarlar durgun, çiçekler solmuş
aşk tan eser kalmamış
ölüme biat eder olmuş ruh.

bunuda buraya taşıyalım.