sinan

Durum: 2325 - 0 - 0 - 0 - 21.03.2016 03:52

Puan: 34442 - Sözlük Kaşarı

10 yıl önce kayıt oldu. 5.Nesil Yazar.

Türkiye'yi ailemle birlikte temelli terk ediyorum. - Düzenimi kurunca yurtdışında, uğramaya çalışacağım buraya. - Yıkık fildişi kulemin enkazında 22.yy.´ı arıyorum.
  • /
  • 117

yegane

yegâne (şapkalı a=â ile hafif a'yı uzatarak telaffuz edilmeli) / yegane, farsça'dan osmanlı türkçesi'ne geçmiş ve tek, eşsiz anlamında bir sözcüktür.
benzer şekilde, aynı kök sözcükten türeme (yek = bir) "yegânegi", teklik, eşsizlik* anlamındadır.
"yegân yegân" şeklindeki kullanımsa, birer birer* demektir.

perde takmak

yılda en az iki kere ve iki farklı daire için yaptığım, yapmak zorunda kaldığım lanet olası iştir perde takmak.
dikkatsiz davranırsanız, ters takıp, yeniden aynı işlemi yapmanız gerekebilir. özene bezene, titizce yapılmalı! tam bir vakit kaybı.

çıkarması da cabası. önce çıkaracaksınız... tülü var, güneşliği var.
eski tarz antikalarla döşeli evlerde rastlanan cinsten kadife ve ağır olanları var. kuşakları var... var oğlu var.
yıkanır ve/veya temizleyiciye gönderilir takılmadan evvel doğal olarak. hepsi ayrı işkence. fuzuli masraf!
tutturucuları* sökmek ve takmak da bela işler kategorisindedir üstelik.

en iyisi modern stor tarzı perdeler. kedili evler için de ideal.

yakın arkadaşın adım adım uzaklaşması

aynaya bakıp düşünülmesi gereken bir haldir.

zira, yakın arkadaş, sizin yakın arkadaşınızdır. kimden adım adım uzaklaşmaktadır? el cevap: sizden!

kişi bazen kendine dönüp bir bakmalı, belki onu üzecek bir davranışınız olmuştur; gönlünü almanız gerekirken, umursamamış veya farkına dahi varmamışsınızdır kırılışının nedeninin.
kötü anılarla birikmişliklerin, ağzına kadar dolu bardağa damlayan son damlanın suyu taşırması gibi, arkadaşınızın da canına tak etmiş olabilir.

düşünce suçu

suçların en asil olanıdır kanımca. eğer hakikaten suçsa elbet.

insanın insan oluşu beyni sayesindeyse, beynin ürettiği düşüncelerin suç sayılması da insanlığın en rezil hallerinden sayılmalı.
beğenirsiniz, beğenmezsiniz... kendi düşüncelerinize saygı duyulmasını istiyorsunuz. pekala... ötekinin, ötekileştirilmişin, sizinle aynı cenahta bulunmayaların düşüncelerine de saygı duymadan nereye varılır? hiç düşündünüz mü? aman dikkat! suç işlemiş olabilirsiniz. düşünmeyin ya hu!*

düşünce, eyleme dökülüp ötekine, bir gruba, azınlığa veya çoğunluğa, yek diğerine zarar vermedikçe, suç olarak addedilmesi kadar anlamsız ve çağdışı bir suçlama düşünemiyorum!
bırakınız insanlar istedikleri gibi düşünsünler, düşünmeleri engellenmesin ve yönlendirilmesin. özgür ve bilinçli insanın düşünceleri mühim öncelikle.

düşünceyi ifade etmek, kışkırtma maksatlı olmadıktan ve cana, mala zarar verici, barışçıl olmayan eylemler haline gelmedikten sonra neden suç olsun? zırvalık.
descartes nam zat kefere, "düşünüyorum öyleyse varım" demişse, düşünmüyorsan yoksun dostum. yoksun. hazır düşünmeye başlamışken, iki kere düşün. düşünde de düşün! uyuşmuş, uyuşturulmuş zihnini aç.
(bkz: cogito ergo sum)

--- spoiler ---

http://www.dusuncesuclarimuzesi.net/ müzesi kurulmuştur. henüz yeterince işlevsel ve içeriği kapsamlı bulmasam da, ilginç bir sitedir. bakılmalı.

--- spoiler ---

huzurlu uzun ilişki vs şehvet dolu kısa ilişki

şehvet dolu ilişkilerin nisbeten genç yaşlarda yaşanması kişinin hayrına olur.
"kırkından sonra azanı teneşir paklar" misali, yaş aldıkça huzurlu ve uzun ilişkilere yönelmek daha akıl karı bir eylem olacaktır.
her birey kerameti kendinden menkul, kendine özgü davranışsal özelliklerde bulunacağı, diğer bireylerden farklı karakteristik yapılar göstereceği için de, tüm genellemelerin yanlışlanması gibi, yukarıda yazdıklarım da doğrulanamaz.
nasıl ve neyi hissediyorsanız onu yaşayın. içi geçmiş yirmili yaşlardaki bazıları huzurlu ama durağan, güvene dayalı ama monotonluk döngüsüne girmiş ilişki seçiminde bulunuyorsa yadsınamaz. kendi tercihidir bu.
keza, kırklı, ellili yaşlarda şehvetin içine dalmış, hedonist ve ruhu genç tipler de var bu dünyada.
diğer yandan şu da sorgulanmalı:
bu " vs", versus olmak zorunda mı? huzurlu ve uzun ilişkilerin içinde şehvet dolu anlar olamaz mı veya şehvet dolu kısa ilişkilerde hiç mi huzur bulunamaz?
  • /
  • 117
  • /
  • 39

amfi


ada


atina


whoami


bağlanmamayı marifet sanan hastalıklı kişi


çingenelerin sitesi


şoför


baby jane


love


nori


justin trudeau


browsec


diyojen


megafon


mezi


müfteri


singapur


brexit


dert


bozacının şahidi şıracı


  • /
  • 39
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 2325

pluviophile

nasıl ki bibliophile / bibliyofil'i "kitapsever" diye türkçeleştirebiliyorsak, "yağmursever" diye türkçeleştirilebilecek bir kavram.
aşırı ve zarar verici yağmurlar, abartılı sağanaklar hariç, sanırım ben de yağmurseverim.

mobbing

sydney pollack'ın 1993 yapımı the firm filminde de işlenmiştir mobbing konusu.

düşün ki o bunu okuyor

ölmedik biz. ayrı ayrı uyuyoruz. belki derin komadayız ama ölmedik biz. sen de, ben de hala hayattayız. öküz ölünce ortağını satanlardan değil, yeni bir öküz alanlardan olmak gerek. bu devirde düzgün ortak bulmak çok güç.

hayatlarımız birbirine örüldü bir kez ve bu rastlantıdan fazla bir şeydi. ölmedik biz, hala varız. sen ve ben, ayrı ayrı varız. birlikte fenafillah olmak varken, bunun deneyimlerini yaşamışken ve ötesini de tahayyül edebilirken ve nasılsa günün birinde zaten ölecekken, yaşarken biz'in ölmesi ne kadar da gereksiz ve boşuna.

içinde yaşıyorum; içimde yaşıyorsun. yeniden biz olmak zor değil. anlayış ve kabulleniş, özgürlükten taviz vermek değildir. kavuşmak mümkün. istemek yeter. seni yıkıp geçen hatalarım, beni böyle kabul ettiğinde, yıkıcı değil yapıcı olacaktır. ben seni, her şekilde kabul edebilmişken hele. kalp kırıklıkları, yüce bir sevgiyi kaybetmeyi istemek için yetersiz. ölümcül sanılan hatalar, kahredici, üzücüydü ama ölümcül değildi.

bak, yaşıyorsun. yaşıyorum. yazıyorum. okuyorsun. gel. canım cananım, gel. bir ders alınması gerekiyorsa, ikimiz de aldık aynı dersi. gel. hep gel. gitme daha fazla. gel biriciğim, gel...*

düşün ki o bunu okuyor

günler geçer üstümüzden, geceler doğrar, biçer, ezer ve kavuşuruz sonunda da, nasıl kavuşuruz, ne halde kavuşuruz? muamma. gönülün istediği aşktan ötesidir. aşkın özüsün, öyle birisin. kendi içindeki öteliklerden bana da ver ve alıştır kavuşunca kokunla sarhoş olmaya beni.
gerçekler, hayallerden ve düşlerden yapılmıştır, bilmez misin? benimle oynama daha fazla. böyle ortaya çıkman iyi oldu aslında. gel. özlemlerinle gel.
konuşalım. sussak bile yüreklerimiz, ruhlarımız bizi dinlemeyecek. onlar birbirleriyle hep konuştular; biz tanışmadan önce bile üstelik! beyinlerimizi dinlemeyecek onlar. dinlememeli de. aşk bir beyin işi değildir; yürek işidir. sonsuzluğun parçası olalım. seni boşvermek imkansız. sen mutluyken mutlu, mutsuzken mutsuz olan bana seni boşvermek imkansızdan da öte. sen ezelden gelip ebede gidensin. bu dünyada manevi olarak kendini düşününce varacağın nokta, ötekindeki kendindir. maddi olarak kendimizi düşünmeyi es geçiyorum! burda sönmediğini anladık. burda biten, bitişin sonu olmalı. başlangıca selam olsun! seviyorum. seviyorsun. sadece sarıl. öylece kal. gözyaşlarımız yıkasın kalp kırıklıklarımızın kirini. paklanalım. gel.
hayat, seni doğurandı. "gelsem mi?" deme, gel. hayal kırıklığının büyüğü sen yokken olandı daha fazlası olmaz bana inan. küçüklerini zaten saymıyorum; onları kanıksadım. o'nun ben olduğumu, o'nun sen olduğunu anladığım gibi anla n'olursun. tereddüt etme, göreceksin, göreceğim. birbirimize geç kalmadık. son tren, son uçak, son vapur henüz kalkmadı. birbirimizi beklemeye gerek yok. neden bekleyelim? haydi, şimdi! hayatın verdiklerini, ölüme taşıyacak değilim. yaşayalım.
özlediklerin gerçekleşecek; bunu bil ve iste ve gel. gel. sadece gel ve korkmadan gel. ürkek adımlarla değil, koşarak gel. bekleyeceğim. şimdi, uykumda bekleyeceğim seni. gel, düşüme gel. düşümü gerçek kıl.*

çeşme

"çeşm" farsça göz demektir ve çeşme sözcüğü göz'den türetilmiştir. çeşmeden akan su da gözyaşıdır.

çeşme sözcüğü, göz sözcüğünün etimolojisinden müstesna, tek başına kaynak, pınar anlamlarındadır.

bu bağlamda, göz de, gözyaşının pınarıdır, kaynağıdır.

evet, farsça, oldukça şiirsel bir dil olabilmektedir çoğu zaman.*

seri eksi oy veren ezik

eksilenen bazı girilerime, hatta hepsine baktığımda, aslında eksilenecek bir şey olmadığını, eksileyen tarafın farklı düşünmekten değil de sırf eksilemek için eylemde bulunduğunu ve bana takmış bir psikopatın varlığını duyumsadığımı, dolayısıyla "seri eksi oy veren ibne" gibi seksist bir tanımlama yerine, "seri eksi oy veren psikopat" tanımlamasını yeğlediğim "sözde" yazardır.

edit: bunu da eksileyeceğini düşünüyordum. haklı çıktım. meraklısı profilimden eksilenen girilerimi görebilir ve yazdıklarımın haklılığını da teyid eder.

edit-2: umursamadığım ama ne olduğunun bilinmesini istediğim kişi ve durumdur.

sinan

bu kadar hızlı yazar yapılmasını hazmetmeye* çalışan dünkü çömez.

kırım'dan gelirim, adım da sinan'dır.*
sinan, bazen sinan cemgil'dir; mimar sinan'dır kimi zaman.
sin'dir**. an'dır*. nan'dır**. inan'dır*; sina'dır**... si'dir*.
velhasıl-ı kelam, mızrağın ucundaki lüledir. sivridir.*

teşekkür ederim " sözlük".

kedi besleyen sözlük yazarları

şu an kedim yok ve şartlar gereği bir süre daha olmayacak. zaman içinde kedilerim olmuştu. ailemde de kedi besleyen çok insan var. bu kedilerden bazılarının adları şöyleydi: fadiş, mimi, carina*, tırmık, arabişko*, nuri sesigüzel*, pufkin*, nişantaşlı, beşiktaşlı...

düşün ki o bunu okuyor

ölmedik biz. ayrı ayrı uyuyoruz. belki derin komadayız ama ölmedik biz. sen de, ben de hala hayattayız. öküz ölünce ortağını satanlardan değil, yeni bir öküz alanlardan olmak gerek. bu devirde düzgün ortak bulmak çok güç.

hayatlarımız birbirine örüldü bir kez ve bu rastlantıdan fazla bir şeydi. ölmedik biz, hala varız. sen ve ben, ayrı ayrı varız. birlikte fenafillah olmak varken, bunun deneyimlerini yaşamışken ve ötesini de tahayyül edebilirken ve nasılsa günün birinde zaten ölecekken, yaşarken biz'in ölmesi ne kadar da gereksiz ve boşuna.

içinde yaşıyorum; içimde yaşıyorsun. yeniden biz olmak zor değil. anlayış ve kabulleniş, özgürlükten taviz vermek değildir. kavuşmak mümkün. istemek yeter. seni yıkıp geçen hatalarım, beni böyle kabul ettiğinde, yıkıcı değil yapıcı olacaktır. ben seni, her şekilde kabul edebilmişken hele. kalp kırıklıkları, yüce bir sevgiyi kaybetmeyi istemek için yetersiz. ölümcül sanılan hatalar, kahredici, üzücüydü ama ölümcül değildi.

bak, yaşıyorsun. yaşıyorum. yazıyorum. okuyorsun. gel. canım cananım, gel. bir ders alınması gerekiyorsa, ikimiz de aldık aynı dersi. gel. hep gel. gitme daha fazla. gel biriciğim, gel...*

bi

hem latince, hem arapça, hem farsça kökenli* bir önektir ama her dilde ayrı anlamlar yükler başına geldiği sözcüğe. her üç dilden de türkçe'ye girişi olmuştur bu ekin.

şöyle ki:

latince olarak, çift - iki anlamı taşır. biseksüel'deki, bipolar'daki "bi", budur.

farsça olarak, bitaraf örneğindeki gibi , tarafsızlık, taraf olmama, tarafsız yani "sız" eki üzerinden, yoksunluk, olmama durumu (susuz, kayıtsız gibi) belirtir. bihaber* - habersiz vb. ...

arapça üzerinden bir kullanım örneği verecek olursam, ki arapça'da " ile" karşılığı kullanılmaktadır "bi", bi'l - umum yani bilumum, genel ile, hepsi, tümü, "tüm çeşitleri ile" anlamında.

tüm anlamlarıyla bir tümce*de kullanırsam şöyle bir şey olur*: bilumum ayı sözlük yazarları, biseksüelliğe karşı aynı bakış açısının sergilenmesine karşı bitaraf olmalılar mı?*

how i met your mother'ın tek cümlelik özeti

dizi izlemeye yönlendirilerek uyuşturulmuş kitlelerin izledikleri amerikan dizilerinden biri.*

mustafa kemal atatürk

varlıklarını kendisine borçlu olduklarını algılayamayacak derecede olup, ötekileştirildiği halde ötekileştirme yapabilen zevatın dahi çamur atmaya yeltendiği fakat altının çamura düşmesiyle altın olma niteliğini kaybetmeyeceği misali, hala ışıldayan, ebediyen de ışıldayacak insan.

game of thrones izlemeyi bırakmak

game of thrones izlemeyi bırakamam.
bırakamam, çünkü hiç izlemeye başlamamıştım.
sözüm meclisten dışarı...
dizi izleyeceğime, aynı vakti dünya sinemasının kaliteli örneklerine ve kitap okumaya harcamayı tercih ediyorum çünkü.

zürefa

homofobiye karşı sokakta soyunan çift

gecenin bir vakti kimsecikler ortada yokken yapılan bir protestodur*; homofobik olmadığımı biliyorsunuz ama verilen bağlantıya bakınca, ilk saptamam, ilk izlenimim bu oldu.