alman benzinci

almanya'da petrolde çalışan kişidir, yüzeysel tarifiyle. ama karşılaşınca, göz teması kurunca tarif çatallanır, parçalara ayrılır. böyle gözlüklü kır saçlı bir adam. arkadaşın evindeyiz. ne bende tek kelime almanca, ne adamda bir dal türkçe. seyrek de olsa kilitlenirim bazan, takılı kalırım, dilim tutulur. yüzünde öyle çizgiler var ki benzincinin, takip ediyorum. yavaş gidiyorum, aceleye ne hacet. masada birkaç kişi daha var. sanat falan konuşuyorlar. benzinci hafif gülümsüyor, etrafı izliyor. yaşım öyle küçük de değil, 30'una merdiven dayamışken ne bileyim, ne oluyorsa. çizgilere devam ediyorum. bana bakmasa, gözlerimi hiç kaçırmam. izin verdiği müddetçe, ondayım. hayranlık duyguları yeşeriyor, yaşanmışlık süzülüyor seyrettikçe. ay olsam böyle tutulur muydum? etraftakiler iyi hoş da, halden anlamıyorlar. dışarı çıkalım diyor biri. epey sinirleniyorum, kaşlarım sivriliyor. meğer alman benzinci de kalkacakmış, yeğeni söylüyor. içimden diyorum, daha bitirmemiştim.
kalkınca pantolunundaki petrol lekelerini görüyorum, ağzındaki sigaranın külü yere düşüyor. el sıkışıyoruz. hani aşk desen değil. ama yaşanmışlık elimi ayağımı dolaştıran. o an anlıyorum.