knidos

Durum: 76 - 0 - 0 - 0 - 07.10.2014 21:51

Puan: 1088 - Sözlük Kezbanı

10 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 4

blöf yapmadan önce 31 çekmek

söz gümüşse sükût-u hayale uğramamak, iki düşünüp sek konuşmak gibi hoş laflardan biri olabilir. 31 sonrası vücut şöyle silkinip kendine geleceğinden, hücreler kendini yenileyeceğinden yapılacak blöfün çeperi, tesiri ve sonuçları ince ince tasarlanabilir. tabii, şöyle birkaç önyargı da vardır, 31 çekmeyi elzem kılan:

-blöf yapan ayının ya sevgilisi yoktur, ya uzun süredir sevişmemiştir, ya twink seven bir chubbyyi arzulamaktadır, ya da ilgiye* ihtiyacı vardır
-nefret ettiği insana aşık olmuş da olabilir, sendrom-u stockholm derler eski topraklar
-hem yaşadığı şehir hem de iş hayatı iç açıcı değildir(bunların birinden memnun olanın blöf yaptığı görülmemiştir)

görüldüğü üzere, sudan önyargılargılar değildir yukarıda sayılanlar. baştaki argümanımıza geri dönersek 31 çekip klavyenin başına geçen ayı, usturuplu bir blöfün temellerini atabilir, hatta belki blöf yapmaktan vaz bile geçebilir. 31 çekme eylemine methiyeler düzebileceğimiz başka bir başlık için,

(bkz: entry girmeden önce 31 çekmek)

haa tabii, bir de

(bkz: uçmak istiyorum)

ayı sözlük'ün kapatılması

bir saykoluk, az musolinilik kokusu geliyor da... sonları çavuşesku gibi olmasın. artık süt markası olacak kadar ayağa düşmüş demokrasi kelimesini kullanmadan; zihni açık, ferah, insan haklarına ve özel alana saygılı bir oluşumda görüşmek dileğiyle. bir de dark bear, seviyosan bearyhairy yi git konuş bence. haydi eyvallah

dardenne kardeşler

nam-ı diğer belçikalı jean-pierre ve luc, belgesel geçmişlerini kurmacaya ustaca yediren, sinema sanatında çığır açmış yönetmenler. savruk, darbeli gerçekçi üslupları ilk rosettayla dikkati çekmişti. sonra oğul, sarsıcı meselesi ve yürekleri cereyanda bırakan oyunculuklarıyla, bu yolun yolcularını ihya etmesini bildi. hani tokat gibi film derler ya, yok dardennelerinkiler pek öyle değil. daha çok, sobalı bir mahallede, akşam üzeri, kış, içinize çektiğiniz nefes gibi filmler. hayat bu kadar gerçek değil sanki.

animals

aynı zamanda michael di jiacomo imzalı rüya gibi filmin ismidir. türkçe'ye hayvanlar, melekler ve insanlar olarak çevrilmiştir. beni seviyorsan, bir kuyu kaz!

üzerinde ne var

rakı

içinizden geçerken hafif yakar, bir mânâlı bakış gibi. sonra tozu toprağı alır, feraha düşer gönül. her yudumunda iyi ki gelmişiz dünyaya dedirtir. aşkın aslında iki kişiyi kavrayan bir şey olmadığını; sofrayı, arkadaşları, muhabbeti sarmalayan bir hissiyat olduğunu ancak rakı içince anlarsınız. içmeyen güzelleşemez, sözün kısası. çok lazımdır, pek elzemdir.

yatarım ama çıkmam

ayı sözlük yazarlarının şu an dinlediği şarkılar

yağmur günü, şöyle başladık:

early day miners - errance

full aktif

full pasifle mercimeği fırına verince, şöyle güzide bir bkz. meydana getirir:

(bkz: full akp)

ten uyumu

seksin şam'daki kayısısıdır. yakalayalım, kırk yıl hatrı var. o derece mühim bir çözülme anı.

göz kararı

rasyonalist, evrenselci, ulusötesi ve haliyle hegemonik ölçme-biçme pratiklerine bir karşı duruş olarak da algınabilecek bu sözcük öbeği, genellikle yemek yapılırken söylenir. evet, doğulu ve mistiktir. göz kararı koyduğunuz tuz ardında büyük bir sır perdesi bırakır, bu sebeple. hiçbir zaman tam olarak bilemezsiniz, yaklaşık* ama tastamam değil.
bir fotoğraf ya da film çekerken, vizörden bakıp deklanşöre basma sürecinde de, göz kararı bir eylem tesis edildiği söylenebilir. dijital makine her şeyi hesaplayıp tüm müspet değerleri sunmasına rağmen, gine de o özel anda, makineye insan eli değdiği gösterilircesine, göz kararı bir hamle yapılır. hatta belki, fantastikçe algılanmak pahasına belirtmeli, gözün de bir kararı vardır. sinir sisteminden ırak, kendi halinde bir karar...

julian faulhaber

alman ekolü, endüstriyel boşluk fotoğrafçısı. eserlerindeki pastel, doygun renkler göz alıcı; boşluk ya da uzamın katmanlı perspektiflerle ilişkisi ilham vericidir.

sigarayı bırakmak

to be or not to be

olmak ya da olmamak demişler bunun türkçesine. mamafih, çeviri de bir sanattır mirim.
misal can yücel memleketin, toprağın, kültürün tercümanı olmuş; şekspir'in birleşik krallıkla bağını cesurca koparmış, ve çevirisini sunmuştur: bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin

bir ihtimal daha var

bir eski zaman güzellemesi. namesi derin, sen bir ömre bedelsin; serde mecnun, o da ölmek mi dersin.
nasıl bir maneviyat ki doluyor içimize? kısım kısım hicran, tek sek buzlu, bugün de tamam.
çok seviyorum bu şarkıyı, çok, sen söyle safiye ayla!

istanbul'da hava durumu başlığı açmak

"tamam, kabul, dünyanın merkezi orası da" deyip itiraz ettiğim eylemdir. ağrı'da geçen kış yağan kar yüzünden 1 ay suyu kesilen yazarın gıkı çıkmazken, biraz dokunuyor böyle başlıklar açıldığını görmek. yüzümüzden okunmuyorsa, söyleyelim. cidden üzülüyoruz, istanbul'dan da istanbulludan da yaka silkiyoruz.

27 eylül 2014 istanbul yağmuru

kazı kazan

böyle bir tişört giyip dolaşasım geliyordu gençlik vakti. ne rüzgârlar esmiş, vay be...

mahallenin bakkalinin kocasi

el pençe divan! marazî bir güzelliği, safinaz bir muzipliği, feriştah bir değişkenliği var yazdıklarının. kendisi gidip gölgesi kalmış olsa da, mustafa sandal'ın dediği gibi, gölgede aynı.

karakterli insan modeli

çok fazla "ben" der bu tipler, taarruza burdan başlayalım. şöyle bir diyalog, derdimizi netleştirebilir:

+ya bu şey ya, enteresan, zerre filmi...
-bence, yani ben hiçbir numarasını görmedim. bana hitap etmiyor öyle ağdalı, vıcık vıcık gerçekçi!
+dergideki yazıya bir göz atarsss...
-yapma dostum ya, hiç sevmedim ben. sıkıldım şu konulardan, bak ben.....

diye uzayıp gider.

bu süreçte, "eeee, tamam ulan, anladık, az geri yanaş" diyesiniz gelir. nasıl bir insan modeliyse, her şey hakkında fikri vardır. "ben zaten"cidir, bütün huyları akar, dökülür üzerinden. güzel, eyvallah, bir titri olmalı insanın da, öyle bağırmana gerek yok.
önemli başka bir tespitse; bu pervasız, gösterişçi içi-dışı birliğin, zaman içinde zımpara atsanız düzelmeyecek kıvamda statikleşmesidir. başka bir deyişle, karakterli insan modeli ezberinizi bozamaz artık, şaşırtamaz, sürpriz yapamaz. sabah içtiği kenya kahvesinden, öğlen yediği çin usulü paparadan bahsetse de; bak, ben alternatif, denemesi bedava yaşıyorum, the foals konserinden çıktım yarın yolculuk kısmetse kekova'ya dese de, bir gram hayret etmezsiniz. benliği, kendiliği öyle feci çökmüştür bütün eylemlerine.

yolu açık olsun!
  • /
  • 4
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 76

otobüs ereksiyonu

ekolojik seks

"insan doğada çözünen bir varlıktır" düsturundan yola çıkılarak oluşturulmuş cinsel birleşme türü, seks akımı, bedensel mukavemet. eskimiş, arkaik outdoorcu sevişgenlerden türediği öne sürülse de, aslen 2000'lerin sonlarında iyiden iyiye görünür kılınan organik dünyanın biricik aktivistleri tarafından icra edilmektedir.
radikal bir duruş olarak konumlandırılabilecek ekolojik seks, anaakım fanfinfoncular için hayalkırıklığı yaratabilecek katı kurallara sahiptir.

- cittaslow da cittaslow/ seferihisar da seferihisar!: yani istanbul, ankara gibi tez canlı şehirlerde sekse hayır! izmir karaburun bile kurtarmıyormuş, aldığım duyumlara göre.
- slowfood!: yemeği yavaş yemekle olmuyor, o güzelim kıllı göbek deliklerimize koyduğumuz zeytin taneleri %100 organik olmalı, meme uçlarımıza sürdüğümüz bal kars'tan, siirt'ten gelmeli. hamburgerciler, dünya bu yönde seyrediyor, üzgünüm bedbahtım, ama böyle işte.
- gymlere hayır!: üzerine antep fıstığı serptiğiniz baklava dilimli göbekleriniz rafa kalkıyor. bu kuralı ayı hareketinden aşırdıkları belli, siz giderken biz geliyorduk ekoseksçiler!
- doğa dostu seks oyuncakları!: bu darbe bdsmcilere. icat çıkarıyorlar, yeminlen!
- başlıca içeceğimiz döl!: her mide kaldırmayabilir, ama hayat bazılarına güzel.

full aktif

full pasifle mercimeği fırına verince, şöyle güzide bir bkz. meydana getirir:

(bkz: full akp)

bruno dumont

fransız yönetmen. pek bilmezler, haneke'den trier'den yer kalmamıştır çünki. halbuki ilki gibi zorlama entellere, ikincisi gibi romaları yakan, yeni gezegenler bulmuş edasıyla atıp savuran nordiklere benzemez hiç. onu muadillerinden ayıran esrarengiz oluşu, gündelik hayatı derinde kavrayışıdır. ekseriya filmlerinin dengesi, sıçramaları ve temposu pırıl pırıldır. zaten aklımda türlü dert diyorsanız hiç tanışmayın tabi. zordur, emek ister. sert bir başlangıç için,
(bkz: insanlık)

rakı

içinizden geçerken hafif yakar, bir mânâlı bakış gibi. sonra tozu toprağı alır, feraha düşer gönül. her yudumunda iyi ki gelmişiz dünyaya dedirtir. aşkın aslında iki kişiyi kavrayan bir şey olmadığını; sofrayı, arkadaşları, muhabbeti sarmalayan bir hissiyat olduğunu ancak rakı içince anlarsınız. içmeyen güzelleşemez, sözün kısası. çok lazımdır, pek elzemdir.

yağmur fantezisi

damlalar akar, olaylar şöyle gelişir:

kasvetli, libidosu düşük bir gün. evdeyim, televizyona dalmışım. hani nadir olur ya, aklımın ucundan geçmiyor oynaş.
kapı çalıyor.
o anda, dışarıda yağan yağmuru farkediyorum. içim bir ürperiyor. ütü masasını kenara çekip kapıyı açmaya gidiyorum.
sırılsıklam olmuş, kirpiklerine kadar ıslanmış, karşımda, o. gri tişörtünün ıslağına değen meme uçları, kamaşıyorum. benimki boxerın düğmesine sürtüyor, başladık...
çok ıslanmışsın diyorum, salonun ortasında, ütü masasının hemen yanındayız. niyetimi anlamıyor, bir an önce kuru bir şeyler giymek istiyor, yüzünde somurkan bir ifade. bir kez daha çok ıslanmışsın diyorum, aynı anda sol elimin baş parmağıyla meme ucuna dokunuyorum. gözlerimin içine içine bakıyor, hâlâ somurtuyor. işaret parmağımı dudaklarına sürüyorum, etli, yumuşak, nemli. o saniyede gözler kapanmış, dudaklarımda yağmurun tadı. dilini emiyorum, sakalları bıyıkları değiyor. iki elimle yanaklarını tutuyorum, bastırıyorum iyice. elini pijamama uzatıyor, elim deliğini yokluyor. dimdik olmuşum, sıkı sıkı tutuyor. sonunda gülümsüyor.

istanbul'da hava durumu başlığı açmak

"tamam, kabul, dünyanın merkezi orası da" deyip itiraz ettiğim eylemdir. ağrı'da geçen kış yağan kar yüzünden 1 ay suyu kesilen yazarın gıkı çıkmazken, biraz dokunuyor böyle başlıklar açıldığını görmek. yüzümüzden okunmuyorsa, söyleyelim. cidden üzülüyoruz, istanbul'dan da istanbulludan da yaka silkiyoruz.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.