knidos

Durum: 76 - 0 - 0 - 0 - 07.10.2014 21:51

Puan: 1088 - Sözlük Kezbanı

10 yıl önce kayıt oldu. 4.Nesil Yazar.

Henüz bio girmemiş.
  • /
  • 4

herkesle iyi geçinen insan modeli

felsefesi, ne bileyim, her insanı bir bütünün parçası olarak gören bir perspektifi de olabilir bu zat-ı muhteremin. meseleye bir de tersten

(bkz: karakterli insan modeli)

yeşil başlı gövel ördek

çevrecilerin, derin ekolojicilerin, ekofeministlerin simgesi, nazar boncuğu, çaputu diyorlar.

akıl ile zeka arasındaki fark

ikisi arasında bir fark görememeye ne deniyor, ben asıl onu merak ettim şimdi.
bir elim yağda, bir elim balda değil yanlış anlaşılmasın. iki mefhum için tek bir kelime kullanarak yaftaladığım insanları görünce karşı kaldırıma geçip, yüzümü göstermeden uzaklaşıyordum. hem akıl, hem zeka insanlarını ayırıp etiketlemek, baya iş çıkıyor bana. kaldırım değil, sokak değiştirmek lazım.

iyi sevişirim

iyi yemek yaparım gibi bir şey de olabilir bu. ah almayın yani, az sakin. biraz da zihinsel gayet tabi, iyi sevişirim deyince, inadına beğenmeyen mahluklar* çıkacaktır. boşuna üzmeyelim birbirimizi, iyi sevişiyoruz işte.

orgazm

sevişgenlerin iç açıları toplamıdır.

yağmur fantezisi

damlalar akar, olaylar şöyle gelişir:

kasvetli, libidosu düşük bir gün. evdeyim, televizyona dalmışım. hani nadir olur ya, aklımın ucundan geçmiyor oynaş.
kapı çalıyor.
o anda, dışarıda yağan yağmuru farkediyorum. içim bir ürperiyor. ütü masasını kenara çekip kapıyı açmaya gidiyorum.
sırılsıklam olmuş, kirpiklerine kadar ıslanmış, karşımda, o. gri tişörtünün ıslağına değen meme uçları, kamaşıyorum. benimki boxerın düğmesine sürtüyor, başladık...
çok ıslanmışsın diyorum, salonun ortasında, ütü masasının hemen yanındayız. niyetimi anlamıyor, bir an önce kuru bir şeyler giymek istiyor, yüzünde somurkan bir ifade. bir kez daha çok ıslanmışsın diyorum, aynı anda sol elimin baş parmağıyla meme ucuna dokunuyorum. gözlerimin içine içine bakıyor, hâlâ somurtuyor. işaret parmağımı dudaklarına sürüyorum, etli, yumuşak, nemli. o saniyede gözler kapanmış, dudaklarımda yağmurun tadı. dilini emiyorum, sakalları bıyıkları değiyor. iki elimle yanaklarını tutuyorum, bastırıyorum iyice. elini pijamama uzatıyor, elim deliğini yokluyor. dimdik olmuşum, sıkı sıkı tutuyor. sonunda gülümsüyor.

bıngıl bıngıl

bu bir ikileme. insan eti için kullanılıyor. böyle titreşik, süpangle kıvamında, doğala özdeş, gym-free insan eti. öpülesi, avuçlanası, sadece tüyleri dikmeyen insan şeysi. bıngıl bıngıl deyince, zevkten köşelerimizi sayamıyoruz.

yaş kaç

ne kadar eskidiğimizi merak edenlerin soru cümlesi. billahi tiksiniyorum bu tarzdan. yarın bir gün karşılaşırız, aman diyim, küplere biner uzaklaşırım yanınızdan, varlığınızı unuturum. dolayısıyla, kaç yaşındasın diye sorun, adam olun, canımı yiyin.

cub

ayının kabı da denilebilir bizim gibi cublara. millet bir koli tuttturmuş gidiyor. kaç defa söyledim bu terminolojiyle bir yere varamazsınız diye. dinletemedik. yoksa samanlık seyran!

izmir'de yaşayan ayı sözlük yazarları

23 eylül

gece ve gündüz eşittir bu gün. yani kınamayın yalan dünya diye. alemin de bir dengesi, bir halet-i ruhiyyesi, bir aşk anlayışı var. bazan her şey kolaydır. gün, bana kalırsa bugündür.

adamın dibi

ayı sözlük yazarlarının penis boyları

penis boyu

23

5 rakamına dönüşerek, numeroloji ilminin inceleme sahasına girer. içimden agnostik olmak gelmediği zamanlarda, açar okur, hem doğum günüm hem de kader sayım olan 23'ün çizdiği hayat yolunda soluklanır, her şeyin benim elimde olmadığını bir kez daha anlarım. bu isimde iki de müzikal eser vardır, benim bildiğim. mor ve ötesi'nin ilk albümünde "yüzünden başlasam gitmeye uzaklara" cümlesiyle başlayan şarkı ve blonde redhead'in albüme de adını veren açılış şarkısı. en az 23 sayısı kadar havalıdır ikisi de.

ekolojik seks

"insan doğada çözünen bir varlıktır" düsturundan yola çıkılarak oluşturulmuş cinsel birleşme türü, seks akımı, bedensel mukavemet. eskimiş, arkaik outdoorcu sevişgenlerden türediği öne sürülse de, aslen 2000'lerin sonlarında iyiden iyiye görünür kılınan organik dünyanın biricik aktivistleri tarafından icra edilmektedir.
radikal bir duruş olarak konumlandırılabilecek ekolojik seks, anaakım fanfinfoncular için hayalkırıklığı yaratabilecek katı kurallara sahiptir.

- cittaslow da cittaslow/ seferihisar da seferihisar!: yani istanbul, ankara gibi tez canlı şehirlerde sekse hayır! izmir karaburun bile kurtarmıyormuş, aldığım duyumlara göre.
- slowfood!: yemeği yavaş yemekle olmuyor, o güzelim kıllı göbek deliklerimize koyduğumuz zeytin taneleri %100 organik olmalı, meme uçlarımıza sürdüğümüz bal kars'tan, siirt'ten gelmeli. hamburgerciler, dünya bu yönde seyrediyor, üzgünüm bedbahtım, ama böyle işte.
- gymlere hayır!: üzerine antep fıstığı serptiğiniz baklava dilimli göbekleriniz rafa kalkıyor. bu kuralı ayı hareketinden aşırdıkları belli, siz giderken biz geliyorduk ekoseksçiler!
- doğa dostu seks oyuncakları!: bu darbe bdsmcilere. icat çıkarıyorlar, yeminlen!
- başlıca içeceğimiz döl!: her mide kaldırmayabilir, ama hayat bazılarına güzel.

allan casebier

fenomenolojinin*sinema çalışmaları alanındaki sayılı temsilcilerinden biridir. bedeni öne çıkaran maurice merleau-ponty yerine, zihni/bilinci vurgulayan aşkın felsefesiyle edmund husserl'in çizgisini takip eder casebier. 1991 tarihli film and phenomenology: toward a realist theory of cinematic representation kitabında sinemayı, göstergebilimsel bir temsil, psikanalitik bir ayna, seyircinin yeniden inşasıyla ortaya çıkan bir metin olarak kuramsallaştıran idealist yaklaşımları reddeder. casebier'e göre, sinema uzamı ihtiva ettiği çizgiler, şekiller, dokular, yapılar ve kamera hareketleriyle kanlı canlı bir gerçeklik yaratır. seyircinin dilinden, ideolojik safından ve estetik duyarlılıklarından bağımsız varolan bu gerçeklik, algının asıl meselesidir.

baştan çıkaran cümleler

bowling salonu...

- hmm..mm şimdi orta ve yüzük parmağımızı üstteki deliklere sokuyoruz. sonra baş..
+baş parmağım sığmıyor.
-refik, olm refik, ordan 5 numarayı getir!

bok böceği

bir halk masalı.

bir varmış bir yokmuş. pireler berber iken, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken...
bok böceği, her zamanki gibi elbiselerini, çarşafını, çorabını almış çamaşır yıkamaya gitmiş.
yol üzerinde samanlıktan çıkan çınar bey(fare)le karşılaşmış.

çınar bey - gene nereye bok böceği?
bok böceği - bok eline yüzüne de bak köpeğin sözüne. boy uzun boyvaz hatun, saç uzun selver hatun bugün nasılsın diye sorcağı yerde!!!!!

bok böceği istifini bozmadan, büyük bir devenin ayak izine dolmuş suyun kenarına gelmiş. tam çamaşırlarını bırakırken, aniden ayağı kaymış ve suya düşmüş. can havliyle nereye tutunacağını bilemezken, uzaktan geçen kervanın sesini işitmiş.

b.b. - atlıcılar atlıcılar! şıkırtısı tatlıcılar! samanlığa gidesiniz, çınar bey'i bulasınız, boy uzun boyvaz hatun, saç uzun selver hatun göllere düşmüş diyesiniz.

bok böceği suyla boğuşa dursun, yanında çınar bey bitivermiş.

ç.b. - ver elini bok böceği!
b.b. - bok eline yüzüne de bak köpeğin sözüne. boy uzun boyvaz hatun, saç uzun selver hatun, elini uzatır mısın dicen.
ç.b. - ver elini bok böceği!
b.b. - o zaman ben sana küserek, küserek, küserek!
ç.b. - ben de sana basarak, basarak, basarak!

koltuk altı

bağ, bostan, dutluk olsun. çorak arazi sevmiyoruz.
  • /
  • 4
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 76

otobüs ereksiyonu

arkadaş şarkısını duyunca

sezen aksu'nun, kış günü meyhanesi şarkısı.* sofra kalabalık, suretlerde belli belirsiz bir kırmızılık. nefesler anason kokulu, melankoliğiz allahın kulu. dünya alem, şerefe madem.

zeki sevgili istemek

şahsen pek anlam veremediğim emel, arzu. bir vakit bir arkadaşım karşısındaki adamın zeki olup olmadığını birkaç saat içinde anladığını, sevişmeye bile tenezzül etmediğini söylemişti. bazan, bir devirde geç kalmış gibi hissediyorum. herkesin eteğinde onlarca taş, dökmek için sabırsız ve arsız, öyle bir devir. kara kaşından, dalgın bakışından, tıraş olurken yüzünde bıraktığı yara izinden önce, ne kadar tez düşünce ürettiğine, ne kadar terslediğine, yapış yapış ukalalığına prim vermek bir adamın? bazı hiyerarşileri yerle yeksan etmeye çalışırken*, nasıl domates yetiştirildiğine sırtını dönüp hegel felsefesine kulak vermek? bunun gibi fena birkaç şey daha var, ya da dediğin gibi olsun, birçok şey var. ama gel,

(bkz: bi gidip çay demleyelim)

bruno dumont

fransız yönetmen. pek bilmezler, haneke'den trier'den yer kalmamıştır çünki. halbuki ilki gibi zorlama entellere, ikincisi gibi romaları yakan, yeni gezegenler bulmuş edasıyla atıp savuran nordiklere benzemez hiç. onu muadillerinden ayıran esrarengiz oluşu, gündelik hayatı derinde kavrayışıdır. ekseriya filmlerinin dengesi, sıçramaları ve temposu pırıl pırıldır. zaten aklımda türlü dert diyorsanız hiç tanışmayın tabi. zordur, emek ister. sert bir başlangıç için,
(bkz: insanlık)

ayı sözlük'ün kapatılması

bir saykoluk, az musolinilik kokusu geliyor da... sonları çavuşesku gibi olmasın. artık süt markası olacak kadar ayağa düşmüş demokrasi kelimesini kullanmadan; zihni açık, ferah, insan haklarına ve özel alana saygılı bir oluşumda görüşmek dileğiyle. bir de dark bear, seviyosan bearyhairy yi git konuş bence. haydi eyvallah

yağmur fantezisi

damlalar akar, olaylar şöyle gelişir:

kasvetli, libidosu düşük bir gün. evdeyim, televizyona dalmışım. hani nadir olur ya, aklımın ucundan geçmiyor oynaş.
kapı çalıyor.
o anda, dışarıda yağan yağmuru farkediyorum. içim bir ürperiyor. ütü masasını kenara çekip kapıyı açmaya gidiyorum.
sırılsıklam olmuş, kirpiklerine kadar ıslanmış, karşımda, o. gri tişörtünün ıslağına değen meme uçları, kamaşıyorum. benimki boxerın düğmesine sürtüyor, başladık...
çok ıslanmışsın diyorum, salonun ortasında, ütü masasının hemen yanındayız. niyetimi anlamıyor, bir an önce kuru bir şeyler giymek istiyor, yüzünde somurkan bir ifade. bir kez daha çok ıslanmışsın diyorum, aynı anda sol elimin baş parmağıyla meme ucuna dokunuyorum. gözlerimin içine içine bakıyor, hâlâ somurtuyor. işaret parmağımı dudaklarına sürüyorum, etli, yumuşak, nemli. o saniyede gözler kapanmış, dudaklarımda yağmurun tadı. dilini emiyorum, sakalları bıyıkları değiyor. iki elimle yanaklarını tutuyorum, bastırıyorum iyice. elini pijamama uzatıyor, elim deliğini yokluyor. dimdik olmuşum, sıkı sıkı tutuyor. sonunda gülümsüyor.

istanbul'da hava durumu başlığı açmak

"tamam, kabul, dünyanın merkezi orası da" deyip itiraz ettiğim eylemdir. ağrı'da geçen kış yağan kar yüzünden 1 ay suyu kesilen yazarın gıkı çıkmazken, biraz dokunuyor böyle başlıklar açıldığını görmek. yüzümüzden okunmuyorsa, söyleyelim. cidden üzülüyoruz, istanbul'dan da istanbulludan da yaka silkiyoruz.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.