ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
tüp mide olup tekrar kilo aldım. bırakın kendimi s/kicem, bırakınn
ayda, 2 ayda bir de olsa iki satır 'uygun musun' mesajı alıp, gidip neredeyse hiç konuşmadan fb ile buluşup hayata devam etmek hoşuma gidiyor
4 sene önce kayıt olmuşum buraya. enteresan bir şekilde bugün aklıma geldi girip bakayım dedim nick ve şifreyi tek attım. nasıl unutmamışım hayret ettim kendime.
mesaj kutuma baktım o da boş ?
sahi niye geldim lan ben buraya 4 sene önce ?
yaş 23, ergenlik yıllarındaki gibi şımarıklık lüksüne sahip değilim. gerçi kendimi hiç olmadığı kadar anlamam o yıllara denk geldi, haliyle bunun sinirinden bahsetmeye gerek yok. ama insan sonra sonra anlıyor, asıl mesele kendimi tam olarak kabullenemememmiş, kendi içinde cebelleşen birinin dışarıdan görünen hali yani. bir noktada bunu da aştım sanırım, ama kayıp giden senelerin bir daha gelme olanağı yok, bir insanın her şeyin yeni yeni farkına vardığı, ve pek çok anıyı ilk defa tadacağı bir zamanda kapalı kutu olarak yaşamak telafi edilebilecek bir şey değil maalesef, sanırım ömrümün kalanında bunun hesaplaşması kendi içimde devam edecek.

ya ileriye bakmak? evet daha açık ve daha cesurum, çünkü kaybedilecek pek bir şey yok, ama çok daha büyük dertler var artık. belki üniversite yıllarımda bir şeyleri yoluna koyabilirdim, ancak günden güne berbat bir hale gelen ekonominin yanında iki senesi pandemide bir senesi kenarda köşede karambole bir yarım senesi de deprem felaketi sonucu geçirmiş bir insanım. ve şimdi aile evi kafese dönmüş oturuyorum. yüksek lisans yapsam? bir dönem buradan ilerleyip yolumu bulabilirdim, ama buna hazırlanırken karşılayacak durumumuz vardı, şimdi ise iş bulma yükümlülüğü pencereden kafayı uzatıp usulca selamlıyor. bir işe girebilirim, küçücük bir yerde 10 saat çalıştığım ve kendi ihtiyaçlarımı karşıladığım bir iş, ancak bir daha asla eski imkanlara sahip olamam, yaşam çalışıp yemek yiyip o aile evinde uyuyarak geçecek, sonrasında zaten gençliğini bir kenara bırakmış birisi oluyorum.

meşhur bir şiir başlar "yaşamak güzel şey kardeşim!", evet yaşamak güzel bir şey, ancak belli bir imkanınız varsa güzel bir şey! benim klansman daha çok karambole gidiyor. neticede sonuç belli ama, hiçlikten geldik ve hiçliğe gidiyoruz, arada küçük bir aralık ve hikayenin sonu belli, bu şartlar altında kutsanacak bir şey de yok.

sözün kısası günler geçiyor, yaşanmamış bir hayat oturduğum yerden kayıp gidiyormuş gibi hissediyorum, ya da bir başka panik durumu, ama netice belli; yaşam ile ölüm arasında gezdiğimiz ipince çizginin iyice görünmez hale geldiği bir an, belki de cinnetin kıyısı.
herkeste var mı bilmiyorum, ben hiç görmediğim biriyle görüşmeye gideceğim zaman eğer yaş olarak kriterlerim arasındaysa kendi kendime acaba hoşlandığım tiplerden biri mi diye düşünürüm. bu, gideceğin iş başvurusunda patronun olabilir, telefonda görüşürken bir vesileyle buluşacağın kişi olabilir hiç farketmez öyle anlarım oluyor.

kaç gündür kalbimde bir çarpıntı vardı. normalde anında doktora giden biri değilim, son noktaya kadar ihmal ederim ama kalp olunca da insan tedirgin oluyor biraz. bi sürw devam edince hemen girdim sisteme sonraki güne buldum randevüyü. kardiyolojiye sadece bir erkek doktor vardı ve randevüyü oluşturdum. beyin otomatikmen birinin uzman doktor noktasına gelene kadar katettiği yaşı hesapladı. kendim de olgun seviyorum zaten acaba hoş biri mi falan diye geçiyor aklımdan. tabii bu tür düşüncelerin gerçeklikle alakası da yok. beyin çok hızlı düşündüğünden bu da geçiyor işte her zaman olduğu gibi. yoksa gideyim de doktordan medet umayım gibi aptalca bir düşünceye asla girmem.

neyse sırada beklerken içeri giren çıkan oluyor o aralıktan da doktoru gördüm. eh işte idare ediyor diyorum. o arada sırası gelmeyen bi kadın giriyor içeri diğerleriyle doktor kadını dışarı gönderiyor, sırada benim önümde bir adam var o daha net görüyor olayı. sonra bana dönüp bu doktor biraz cins biri diyor. o öyle deyince idare eder kısmı da bitti gözümde sıfıra indi. cins insanları da sevmem zaten. ama benim konum o değil, ben muayene kısmına takıldım. umarım bir cinslik yapmadan güzel vir şekilde muayenemi yapar gönderir diyorum. çünkü örneğini çok gördüm, yüzüne bile bakmadan çok yüzeysel bir şekilde bir şey yapmadan göndereni.

sıram geldi, içeri girdim o da zaten ismimi söylüyordu içeri gel diye. rahatsızlığımı sordu, söyledim. sigara içtiğimi sordu, neden içiyorsun falan dedi. beni sedyeye gönderdi kalp ritmimi dinlemek için. sonra sola yatırıp cihazla kalbime baktı. bunların hepsi olurken de benle sohbet ediyordu. yani öyle mecburi muhabbet falan da değil, genel hayattan konuşuyorduk. bana o kadar samimi ve sıcak geldi ki kendim bile karşıdakinin doktor olduğunu unutup normal bir arkadaşımmış gibi muhabbetler yaptım, kendi de aynı şekilde karşılık verdi. muayene bitti benden birkaç tahlil istedi, bunları al bekliyorum seni dedi. bu cümlesi bile o kadar bana samimi geldi ki. yani ne bileyim, sonuçlar çıkınca bana getirirsin demek var bir de gel bekliyorum demek var.

tahliller öğle arasına denk geldi o süre içinde aklım hep onda kaldı. idare eder dediğim adamın huyuna, benle olan samimiyetine vurulmuştum. en çok da cins diye tabir edilen adamın bana öyle sıcak gelmesi kafamı karıştırıyordu. asla beklenti içinde değildim, sadece etkilendim bu da itiraf başlığı olduğu için bunu burada itiraf ediyorum. çünkü biliyorum doktor hasta etiği var alanında uzman bir doktor, kaldı ki tercihi bile belli değil, orada bana asılacak hali yok. farklı zaman farklı şartlar olsaydı şansımı dener miydim? sonuna kadar hem de. beni üzen kısmı bu adamla hiçbir şekilde bir daha yollarımızın kesişmeyeceği ve dilerim ki öyle de olur. kalbimde çıkacak bir rahatsızlık sebebiyle ancak yollarımız kesişir. sonuçlar da temiz çıktı. umarım başka şekilde denk geliriz, daha geniş zamanda daha rahat kafayla. bu entry'i de gün boyu etkisinde kaldım diye girdim.
hadi bakalım, uzun zaman sonra neler neler oldu, en son 2019 yılından beklentilerimi yazmışım, o derece uzun zaman geçmiş.

çok uzun yıllar sonunda ilişkimiz daha fazla devam etmez hale geldi, hiç kavgamız gürültümüz olmadı ilişki boyunca, sonunda da olmadı. sadece birbirimizi o kadar normalleştirdik ki akrabadan hallice olduk, heyecanı kalmadı, en son seks bile mastürbasyon yerine geçen bir hale döndü, yatakta zerre hareket etmeden bana arkasını dönüyordu, "ihtiyacımızı" görüyorduk. bazen, mastürbasyonu tercih ediyorken kendimi buluyordum.

üstüne bana o kadar sıradan davranmaya başlamıştı, ilişkinin başında dinlediğimizde gözlerimiz dolu dolu olan şarkılar bile aynı hisleri yaratmamaya başladı. bana dünyada bir tek ben varmışım gibi davranırken uzun süredir sıkılıyormuş gibi davranıyordu. neyse, tek seferde bitti, özlemiyor olmam bence en büyük acıdır, neredeyse 10 yıl, boru mu?

bir de, yediğinde içtiğinde giydiğinde gezdiğinde tozduğunda hiçbir şeyinde harcadığım parada asla gözüm yok ama annesinin sanki bunları cebinden karşılıyormuş gibi yorum yapması...

öte yanda, işim çok daha iyi gitti 2023'te, yıl ortalamasıyla ayda 160 binleri gördüm, bu bir anlam ifade ediyor mu bilmiyorum ama türkiyede kalıp avrupada gibi para kazandım. meslekte yeni seviyelere geldim, daha da gelmeye devam edeceğim, gazım hiç eksilmedi.

2023'te uzun süredir beklettiğim ve çok heves ettiğim yeni bir hobi edindim, hayatımın merkezine oturdu.

şimdi düşününce, ben çalışma ve hobileri derken ona çok az zaman ayırdım gibi geliyor, hemen kendimi suçluyorum. ama artık 30 ortalarında ve olaylara ergence mutsuz etmeden bakabilen biri olarak; hayır, onun yokluğundan bana kalan vakitleri geri alıyordum, tekrar kendime dönüyordum.

nitekim döndüm de.

sadece, yeni biriyle tanışmak istemiyorum. kimseyle tanışmak istemiyorum. dehşet bir libidoyla yaşadığım bu yaşıma kadar hayatımda ilk kez cinsellik dahi biriyle vakit geçirmeye beni yönlendirmez oldu. yeni bir insanı çekmek istemiyorum, insan diyince çekmek demek de apayrı bir gösterge nasıl hissettiğime. kimseyi ödünç alabilecek kadar dahi kendimde hak veya sabır görmüyorum.

o yüzden, tenga aldım. hayatımda gerçekten mastürbasyona yepyeni bir ışık çaktı. hatta ilk aldığımda 3 dakikada boşaldım, şaşkın bir köylü nidası çıkarttım, tontonlarım mutluluktan halay çekti. başta kendimi bir ezikledim, sen bir sürü insanın kalbini kırıp kendine aşık edip sekse doyunca bırakan adam tengaya mı düştün dedim ama dediklerime pişmanım. tenga, sen bambaşka bir icatsın, devlet bütün abazalara dağıtsa 15 dakikada kültür değişimi yaşarız millet olarak. ha bir de, hala bizim camiaya bakış açım herkesin birbiriyle en az bir kez birlikte olduğu ve bunun insanı eskiten (bedensel olarak değil, ruhsal olarak) ve hafiften iğrendirici olduğu yönünde. o yüzden, yaşasın tenga.

neyse, son 5 senenin özeti çok daha uzun sürer ama en küçültülmüş kırılımla ana başlıklar bunlar.
kimliğimi bulunduğum mecrada gizlemek için sık sık yalan söylüyorum bir gün bu yalanların yüzüme birer birer çarpacağını bilmeme rağmen nitekim bir kısmı da çarpıldı yüzüme ama yalnızca "yalancı" olarak kaldım "ibne" olarak değil
galiba insanları kaçırmaktan başka yaptığım bir şey yok.
zamanında bear gay partisinde bi sözlük yazarıyla oyun havası oynamıştım. ne zaman aklıma gelse utanıyorum. allahım o anları aklımdan silse keşke.* eğer burayi okuyorsa selam olsun ona ^^
bazı "itiraflar" tecavüz. hatta pedofili. bunlar silinmeli.
bayramda çocuklar için şeker almıştım iki gün önce hepsini yedim bugün de kalkıp şeker aldım ama onlarında yarısını yedim bayrama iki gün kaldığını düşünürsek çocuklara şeker kalmayacak gidem biraz daha şeker alam bi kaç kişi geliyorlar zaten elleri boş dönmesinler
şimdi, yanında kimse olmamasına rağmen yalnız hissetmemek neymiş anlamış oldum. en son itiraftan bu yana birkaç kişiyle bir araya geldim, hiçbiriyle arkadaş kalamadım, hatta ikisiyle kavga bile ettim. aslında itiraf ediyorum, bir nevi terapi olarak tanışmak için kendimi zorladım çünkü buna hiç hazır değildim. (şimdi okuyunca nasıl hazır değilsen demeyin, değildim sjsjsj)

biri bana hızlı düştü, sevişmeyi beklettik (iyi de olmuştu çünkü çekim hissetmemiştim), elleştik, öpüştük, 4. buluşmada uzun uzun seviştik, sevişirken kalkmadı bile çünkü götü baya kötü kokuyordu, penetrasyonu erteleyelim yalanıyla sadece totosunu elleşirken boşaldı. gidip ellerimi dirseklerime kadar yıkadım, yetmedi duşa girdim. 3ü 1 arada duş jeliyle selamlaştım. bu sayede kendimin yeni bir yönüyle tanıştım. demek ki kalkmayabiliyormuş, bu özelliği ne ara eklediler? ertesi gün arkadaş kalamayız falan filan diyip bahaneyle salladım.

birinin tipinden çok hoşlandım, hazır da yürüyor diye hadi bakalım ya nasip dedim. hoşlandığım cinselliğiydi muhtemelen çünkü evire çevire 2 haftada 11 kez buluşup mutlu ettim. ama neden sonra, alakasız bir yerde aniden çok toy çok çocuk geldi, son buluşmada boşalma sonrası gelen açılmayla bir anda bıraktım. burada tehlikeli yaş sınırımı öğrendim, benden 7 yaş küçük (takribi 26) bana çocuk kafalı geliyormuş.

biriyle daha ilk birada yok dedim, kalktım gittim. bir diğeriyle uzun uzun muhabbet ettik, hayatımda tanıdığım en boş insandı. bir diğeri neden yaşıyor, neye yarıyor dedirtti. bir diğerinin ağzı çok iyi laf yapıyordu ama ağzına aldığında yok oldum, kardeş, o nasıl kötü bir sakso, taşak niye ısırılır? bir diğeri çok kötü öpüşüyordu, götü harikaydı ama nedense nefesi göt kokuyordu.

biriyle 2 3 hafta görüştüm, baya azdırdı üstelik beni ama son seferlerde tertemiz üzerime sıçtı, üstelik bir kez de değil. hadi birde olur böyle şeyler, iki de yani tamam ama üçte artık isteyerek mi yapıyorsun yoksa ben zurna mıyım he?

diğerlerinden birinden gerçekten çok hoşlandım, sevişmesi eh işteydi ama başka her şeyine bayıldığımdan sevişirken ben kudurdum. basit bir tartışmada egosuyla tanıştım, kardeş, benim egomla sen henüz tanışmadın diyip ağır kavga moduna girdim, üzdüm, birbirimizi hızla bıraktık. hatta sonra pişman oldum çünkü kendi iliski travmamla yepyeni bir maceranın içine sıçtım. deniz sıçmakla kirlenmez ama bizim daha bir bardak suyunuz vardı ya da yoktu, hepsi bok oldu.

sonuç olarak sahalara dönsem dönermişim dedim, kalsın teşekkür ederim kararına vardım. sırf depresyondan çıkacağım diye birilerinin daha kalbini kırmaya gerek yok, gerçekten hoşlanırsam ne ala dedim. çok iyi sevişiyorsun, harikasın tescilimi yenilettim, sertifikamı çerçevelettim ve yeni tarihi cvye yazdım.

tekrar spora başladım, bu kadar curcunada korunsam da testlerimi yaptırdım, temiz çıktım fakat sadece bedensel değil, mental açıdan da kendime iyi bakmaya karar verdim çünkü her yönümden memnun olsam da kendimi tekrar sevmeye inat ettim. tekrar en sevdiğim hobilerimi merkeze çekip bu süreçte en başta dediğim gibi yanında kimse olmadan yalnızlık çekmemenin zevkine varmaya karar verdim.

bu süreçte tek sıkıntı, bugün tek başıma tiyatroya gittim. dün tek başıma bir bara gittim. bu hafta yalnız başıma konsere gideceğim. ulan, niye bütün arkadaşlarım bayram diye şehri terk etti? sahi, tek başına gitmek ne garipmiş dedim, bu hissi de tertemiz terleyeceğim, zevkten inletip s*ktir edeceğim bir hedef olarak görmeye inat ettim.

unutmadan, belki tekrar kadınlarla denerim. belli olmaz, bana şöyle temiz, koruyucu bir mommy enerji ve sıcak iki meme çok iyi gelirdi aslında.

terapi out.
dün gece rüyamda kör biriyle tanışıyor, aşırı aşık oluyor, evleniyor, inanılmaz mutlu oluyordum. sabah kalkıp hemen anlamına baktım rüyanın, aldım mesajını evren kardeş, yolun yolumdur.
bir gün kafam çok bozuktu ve kadıköy sahilinde deniz fenerini bilenler bilir. gece saatlerinde 1 tane bira aldım kayalıklarda oturuyordum. yaşım da 19 civarı. yeni yeni kendimi farkedip yönelimlerim başlamıştı. gece ilerlerken bir adam geldi oturdu yanıma sohbet ettik baya. sohbet ilerlerken ilişkilerden nelerden hoşlandığımdan felan bahsetmeye başladı. ben anladım yavaştan niyetini. emin olmak için ayağa kalkarak eşorfmanımı düzeltiyormuş gibi yaparak belime kadar çektim popom tam belli olacak şekilde. o sırada popoma dokundu ve ne kdar güzel popom oldugunu söyledi okşayarak. fenerin arkasında tenha yere giderek birlikte olduk ve benim kadınlık tarafımın galip geldiğini orada anladım. kafan her estiğinde geceleri oraya gider hem geçmişi yad ederim hem de kesinlikle oradan boş dönmem. hayat yaşamaya değer...
uzun süreli ilişkimden sonra kimseye hazır olmadığımı bile bile görüştüğüm, birlikte olduğum insanlardan cidden özür dilesem yeridir. ha, şerefsiz bir terazi olarak özür dilemeyeceğim.

mis gibi oversharingdir, gaslightingdir, yok işte breadcrumbingdir, reflectingdir, anlamsız lovebombingdir odur budur hepsini yapıp bir de depresyonu es geçip gece gündüz saçma libido saldırılarına mazur bıraktım, artık yeter, ne olur uyuyalım diyeni bile uyutmadım, hepsiyle de eften püften sebepten bitirdim.

eğer sözlükten birileriyse özür dilerim, terapiyi bedavaya getirdim desek yeridir.

birkaç nokta daha kaldı ama onları da analiz etmeye başladım sonuncuyla, sıkıntı yok.

ha, niye milleti sırf beğendiniz diye mal gibi uzun uzun terapist gibi dinliyorsunuz, triplerini yiyorsunu canlar? red flagleri görüp gidin diyeceğim de, demek ki piyasa baya bok.
kocamın götünü cayır cayır siktim ablaaağğ
hayatım baya sıradan ama öyle böyle değil her şey o kadar olağan seyrinde ki sıkıldım
40 yasindan sonra yabanci dil ogrenilmiyormus... allah fransizcanin belasini versin. dunyanin en guzel yerlnde yasayip, yerel dili ogrenememek. ben neden bu kadar kabiliyetsizim!
penis boyum bazı yazarların iq'sundan büyük.
ben önce lafa bakarım laf mı diye sonra söyleyene bakarım penis boyu kaç cm diye!
  • /
  • 181