başka dünyadan gelmek

işte o dramanın en klişe noktasında tur atmaktasındır... kamera etrafında dönmeye başlar ve sen gökyüzünü izliyorsundur... ne tesadüftür bilinmez, karasal bir ankara ayazında martılar uçuşuveriyordur bir sürü halinde, sülalecek belki, belki ailecek sadece. üşümeleri gerekmez mi diye düşünürken aslında onların bu ankara ayazına ait olmadıklarını düşünürsün fakat yinede uçuşuyorlardır gökyüzünde. belki ankarada uçuşmaya zorlanmışlarken en azından yalnız olmadıklarını düşünüp sakinleşiyorsun. buraya ait olmamalarına rağmen yalnız olmadıklarını bilmek, güvende olduklarını düşünmene yetiyor.

ben uzaylı olduğumu düşünecek yaşı geçtim, kafamı biryerlere çarptığıma dair bir anı da beynimdeki hatıra defterinde yok. yine de uzaylı olduğumu düşünmem ciddi sorunlarım olduğuna delalet değildir umarım. yalnız bir martıya üzülürdüm, kendime üzülmem kendimi kötü göstermeme neden olsa da bundan rahatsızlık duymalımıyım bilmiyorum. annem hep "ne olursa olsun, kendini güçlü göster oğlum derdi." " bunu dert etmiyorum anne, bazen hiç bir şeyi dert etmiyorum" desemde onun haklı olduğunu biliyorum. anneler neden hep haklı onuda bilmiyorum ya herneyse. uçtuğum gökyüzünün tek bir martıyla dolu ya da boş olması, başka bir dünyadan olduğumu göstermezmiydi hem, bu boş bir gökyüzünde uçmak için bir umut üstelik. öyle ya başka bir yerde başka birileri. boş gökyüzü için sunulabilecek en kalabalık hayal.


edit: burası ağlama duvarıdır