biz

3 Entry Daha
yevgeni ivanoviç zamyatin'in distopik romanı. okurken paragrafların altını çizdirendir.

--- spoiler ---
e, limitini hesaba katmadan bir fonksiyon kurulamayacağı açık tabii. ve dün hissettiğimin, şu salak “evrenin içinde çözülmenin” limitine götürüldüğünde ölüme çıkacağı da açık. çünkü ölüm tam budur: kendimin evren içinde mümkün tam çözülmesi. haliyle, aşk için a, ölüm için ö kullanırsak, a = f(ö), yani aşk ve ölüm…
--- spoiler ---

--- spoiler ---
rastgelelikler üzerine körlemesine devlet kurmaktan daha salakça ne olabilir? ama görünene göre bunun anlaşılması için asırlar geçmesi gerekmiş.
--- spoiler ---

--- spoiler ---
inanır mısınız? evet, insan ölümlüdür, ben bir insanım, yani hayır, demek istediğim bu değil. bildiğinizi biliyorum. sorduğum şu: hiç öleceğinize gerçekten, tamamen, zihninizle değil, bedeninizle inandınız mı? şu kâğıdı tutan parmakların günün birinde sapsarı ve soğuk olacağını gerçekten hissettiniz mi? hayır, elbette hayır ki zaten bu yüzden şu güne kadar onuncu kattan kendinizi atmadınız, yemeye, sayfaları çevirmeye, tıraş olmaya, gülümsemeye, yazmaya devam ettiniz…
--- spoiler ---

--- spoiler ---
ve mutluluk… nedir sonuçta? arzular birer işkence, değil mi? ve mutluluk hiçbir arzunun kalmaması demektir, değil mi? bunca yıl mutluluğun önüne artı işareti koymak ne aptallık! ne beter bir önyargı! mutlak mutluluğun başına elbette bir eksi, hem de semavî bir eksi konmalı!
--- spoiler ---

--- spoiler ---
sevinin! çünkü bundan böyle kusursuzsunuz! bugüne dek yaratımlarınız, makineler sizden daha kusursuzdu. nasıl? dinamonun her kıvılcımı saf mantığın kıvılcımıdır. iteneğin her darbesi lekesiz bir tasımdır. ama siz de aynı şaşmaz mantığa sahip değil misiniz? vinçlerin, preslerin ve pompaların felsefesi, bir pergelle çizilen çember kadar kusursuz ve açıktır. ama sizin felsefeniz bundan aşağı mıdır? mekanizmanın güzelliği, sarkaçtaki gibi hassas ve değişmez ritimdedir. ama sizler, çocukluğunuzdan itibaren taylor sistemiyle yetişmiş sizler sarkaçtan daha mı az kusursuzsunuz? bir de şunu düşünün: mekanizmanın hayal gücü yoktur. çalışırken bir silindir pompanın yüzeyine hayalci, aptalca, aklı bir karış havada bir gülümsemenin yayıldığını gördünüz mü hiç? geceleri, dinlenmeye ayrılmış saatlerde vinçlerin sağa-sola dönerek iç geçirdiklerini hiç duydunuz mu? hayır! ama kendinizden utanmalısınız! koruyucular aynen böyle gülümseyip iç çektiğinizi gittikçe daha sık gözlemlemeye başladılar. ve utançla örtün yüzlerinizi! tek devlet tarihçileri birtakım utanç verici olayları kaydetmek yerine emekliliklerini istiyorlar! ama kabahat sizde değil. hastasınız. hastalığınızın adıysa: hayal gücü. işte alınlarınızdaki kara çizgileri kemiren kurtçuğun adı bu! sizi uzaklara, hem de bu “uzaklar” mutluluğun bittiği yer anlamına gelse bile uzaklara koşturan ateş bu! mutluluk yolundaki son engel bu! ama sevinin: hastalık çoktan yok edildi! yol artık açık. devlet bilimi’nin son keşfi: hayal gücü’nün beyindeki varolii köprüsü bölgesinin küçük bir düğümünde bulunduğu saptanmıştır ve işbu düğüme üç dozluk “x ışını dağlama uygulaması” hayal gücü hastalığından kurtulmayı sağlamaktadır. sonsuza dek!
--- spoiler ---

--- spoiler ---
tüm bunların içinde bilinmeyen ve bu yüzden ürkütücü bir yarın gizliydi. düşünen, görüş sahibi bir yaratığın düzensizlikler, bilinmezler, x’ler arasında yaşaması doğaya aykırıdır: gözlerinizi bağladıklarını ve yürümeye, hem de hemen birkaç adım ötede uçurumun kenarının bulunduğunu bildiğiniz halde el yordamıyla yürümeye zorladıklarını farz edin. yanlış bir adımla uçurumun dibini boylayıp yamyassı… taptığım bu değil mi benim? peki, ya beklemez, duraklamazsanız? kenardan kendinizi atıverirseniz? yapılacakların en iyisi, her şeyi çözüme ulaştıran hareket bu değil mi?
--- spoiler ---

--- spoiler ---
doğru söylüyorum. sonsuzluk diye bir şey yok… eğer dünya sonsuz olsaydı, içerdiği maddenin ortalama yoğunluğu sıfıra gelirdi. ama sıfır değil, o kadarını biliyoruz ki bu da evren sonlu demektir. evren şeklen küresel ve yarıçapının karesi, yani y2 ortalama kadere eşit ve çarpı… geriye sadece katsayıyı hesaplamam kaldı ve… anlıyorsunuz değil mi? her şey tamam, her şey basit, her şey hesaplanabilir… bu durumda felsefi anlamda kazanıyoruz, anlıyor musunuz?
--- spoiler ---
2 Entry Daha