facebook fenomeni ve hayatın gerçekleri

ilkokul 4'teyiz...

önceki 3 seneyi 'insan güzeli' denebilecek bir öğretmenin idaresinde geçirdik. kah güldük, kah ağladık, kah talımıçı. sonra o meleğin eş durumundan başka bir ile tayini çıkınca yerine yeni bir kadın örtmen yolladılar. aynı yıl, bir de atakan isminde bir çocuk dahil oldu sınıf mevcuduna. atakan bildiğin anarşist! en sakin geçirdiği günü üç vukuatla tamamlıyor. o kulaklar eşeğinkilere döndü çekilmekten, iki yanakta patlayan tokatın haddi hesabı yok. evde desen bunları da kapsayan geniş bir yelpazede başka yöntemler de deneniyor. en sık başvurulanı da kömürlüğe kapatılmak. fakat ne yapsan durulmuyor bu ayarsız enerji, durdurulamıyor... derken bi sabah nefis bir fikirle sınıfın karşısına geçti bizim yeni örtmen. dedi ki, "çocuklar bundan böyle kimse atakan'la konuşmayacak. şayet konuşmak isteyen varsa parmak kaldırsın, ama bilsin ki, tüm sınıf onunla da konuşmayacak." 40 küsur kişiyiz, 1 tane parmak kalktı. bilin bakalım kim?

sonra atakan'la bizi duvar kenarı en arka sıraya postaladılar. önümüzdeki ve yanımızdaki ikişer sıra da boşaltıldı. resmen tecrit koşullarındayız. o tabii çok daha koyularına alışık olduğu için pek yadırgamadı durumu, yıkıcı eylemlerine son sürat devam ediyor. bense "kara murat benim!" edasıyla kendimi içine yuvarladığım yalnızlığın farkına vardığım andan itibaren birlikte bişiler yapabilir miyiz'in stabilize yollarında koşmaya başladım. ve her "bişiler yapalım mı?" sorum, "hadi müdürü yakalım!" türünden cevaplarla geri dönüp elimde patladı.

burada bir parantez açayım.

olayın yaşandığı gün anneme telefon açılarak okula çağrılmış. neden böyle bişi yapmış olabileceğim, evde bi sorunum olup olmadığı vs sorulmuş. ben tabii bunu, akşam yemekten sonra odama zıpladığımda, beş dakika sonra arkamdan gelen annemin, "naber kuşum, okul nasıl gidiyor?" sorusuna, "iyi işte nolsun" türünden bi cevap üfürüp, "emin misin, yok yani bi sorun?!" şeklindeki retorik sorusuyla karşılaşınca anladım, ve anlattım olan biteni. tam "bi daha konuşmayacaksın o çocukla..." diye başlayan bir nutukta başrol oynamaya hazırlanırken, "afferin kuşuma" destekli iki öpücük buldum yanağımda. ki bu, yalnız geçen o iki ayın tek motivasyonuydu benim için.

kapaparantez.

sonra işte 23 nisan arefesinde sınıf süslenirken, bizim de çocuk olduğumuzu hatırlayıp vicdan yapan örtmenimiz sınıfa dönüp "hadi çocuklar barışın artık arkadaşlarınızla" deyiverdi. onlar da sağolsunlar kırmadılar örtmenlerini. geldiler, barıştık! aradan yıllar geçti, facebook diye bi site icat olundu. dediler ki, herkes ilkokul arkadaşını buluyormuş. o an, kimi bulmak isteyebileceğini düşünüyorsun. okulun bahçesinde 3 yıl boyunca seksek oynadığın ama örtmenin 2 cümlesiyle yeryüzündeki varoluşunu sıfırlayan zeynep'i mi mesela? hadi yapmayın. sadece bi an atakan geldi aklıma. sonra düşündüm, kim bilir hangi yeraltı örgütünün başında şimdi, ne işi var facebook'ta filan...

girmedim hiç.