kültür endüstrisi

kültür endüstrisi kavramı, başını adorno ve horkheimer’ın çektiği frankfurt okulu’nun yaptığı eleştirilerin bir parçası olarak ortaya çıktı.

kültür endüstrileri, egemen güçlerin iktidarlarını medya üzerinden kitleleri etkileyerek, hakimiyetlerini sürdürmeleri temeli dayanır.

bu düşünce, iktidarın baskıyla ve zorla ele geçiremeyeceği kitleleri sinsi ve kurnaz bir şekilde ihtiyaçları olmayan şeyleri almaya ikna ederek, yarışmalarla, müziklerle ve tv programlarıyla düşünmekten ve iktidarı sorgulamaktan uzaklaştırarak, burjuva kahramanlar yaratıp işine yabancılaşan kişilerin kendilerini bunlarla özdeşleştirmesini sağlayarak ve bu şekilde sistemin kendini yeniden üretmesini sağlayarak hakimiyet altında tuttuğunu ileri sürer. böylece kitleler hegemonya tarafından “kültürel budalalar” haline gelir.

frankfurt okulu, kültür endüstrilerinin yapay ve anlık mutluluklar sağlayarak kitleleri düşünmekten uzaklaştırdığını ve bunun iktidarın işine yaradığını savunur.

kitle iletişim araçları sayesinde bireyler topluca harekete geçirilebilmekte ya da belli davranış kalıplarını benimsemeleri sağlanabilmektedir. kitle iletişim araçlarının eğlendirici ve dinlendirici niteliği de önemlidir. çünkü bu sayede kitlelerin kültür endüstrisinin egemenliği altına girmeleri de kolaylaşmaktadır.

sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkan kitlesel üretimle birlikte 'kitle’ ve 'kitle kültürü’ kavramları da tartışılmaya başlandı.
adorno’nun popüler kültürün üretimine ilişkin oluşturduğu taslak 'standartlaştırma’ görüngüsü ile başlar. bu taslağa göre, bu endüstriler tarafından üretilen kültürel şeyler/mallar kapitalist birim ve kar elde etme amacına uygun biçimde hazırlanır ve üretilir. kitlelerin tüketimi için biçimlenip hazırlanırlar.

kültür endüstrisi, anlık zevklerle tüketicinin yorum yapma yeteneğini ortadan kaldırır, temelinde bütün gün çalıştırılan zihinlerin “siz artık biraz dinlenin” diyerek düşünceden uzaklaştırılması yatar. tabi bu sırada gerçekleştirilen bir başka manipülasyon da, yoğun bir ürün bombardımanı sunulup, aynı zamanda gereksiz ihtiyaçlar hayati ihtiyaçlar gibi gösterilerek insanlarda tüketim olgusunun yerleştirilmesidir.

kültür endüstrisi’ne sanat açısından yaklaşımlarını adorno ve horkheimer, aydınlanma’nın diyalektiğinde şu şekilde belirtmektedir: “…kendi özerkliğini bırakarak, tıpkı sanayi ürünleri gibi pazarlanabilen ve alınıp satılabilen, diğer tüketim maddeleri arasında yerini almış” bir metadır.”

horkheimer akıl tutulması
da şöyle der:
“eskiden bir sanat yapıtının amacı, dünyaya ne olduğunu söylemek, nihai bir yargıda bulunmak olurdu. … bugünse şeyleştirilmiş, bir müze parçası haline, starların performansı için bir vesile veya belli bir zümreye dahilseniz mutlaka katılmanız gereken bir toplantı aracı haline getirilmiştir. ama yapıtla canlı bir ilişki, yapıtın bir anlatım olarak işlevinin dolaysız, kendiliğinden bir kavranışı söz konusu değildir artık; yapıtın bütünlüğünü bir zamanlar doğruluk adını verdiğimiz şeyin bir imgesi olarak duymak, yaşamak mümkün değildir.”

adorno ile benjamin arasındaki en temel fark, adorno’nun benjamin’in aksine popüler kültüre son derece olumsuz yaklaşmasıdır. adorno amerikan popüler kültürünü hor görür, popüler kültüre benjamin’in aksine olumsuz yaklaşır.
benjamin: “sanatların bütününde artık eskisinden farklı gözlemi ve işlemeyi gerektiren fiziksel bir yan vardır; bu fiziksel yanın kendini çağdaş bilimin ve uygulamaların etkisine daha fazla kapayabilmesi olanaksızdır.”
sanırım biraz da ciddi bir şeylerden bahsetmek gerek düşüncesiyle açtığım başlık. ayrıca 28 kasımda sunup mezun olduğum tezimin de konusunu oluşturmaktadır.
her ne kadar naif bir hermonatiği tercih etsemde bulunduğu ontolojik konum açısından saygıdan daha fazlasını hakeden bir düşünce sistemi. içinde ideoloji olunca işlerin sulandığını ve pozitivzimde olduğu gibi bir süre sonra boka saracağını düşünsemde eleştirel teori iyidir.