oğlum benim öğretmenim

sema yakar'ın 2006 yılında, radikal gazetesi'nin eşcinsellikle ilgili hazırladığı eşcinseller aşkı anlatıyor adlı dosya için kaleme aldığı, listag'ın kuruluşu için temel olmuş yazı. türkiye'deki lgbt hareketine lgbt ailelerinin ilk defa desteği olmuş bir yazı olarak tarihi öneme sahiptir. dosyanın diğer röportajlarını dosyanın başlığında bulabilirsiniz.

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=196836

"çocuklarına çok düşkün bir anneydim. sanki hayatımı onlara adamıştım. dünya bir yana onlar bir yana diye düşünürdüm hep. sanki onlara bir şey olsa, ondan sonrası düşünemeyeceğim kadar karanlıktı.

tolga/oğlum ( boysan yakar) benim ikinci çocuğumdu. onu toplumun bakışına, toplumun beklentilerine göre yetiştirmeyi arzuluyordum. ideal annelik rolümü çok iyi oynadığıma kendimi inandırmıştım. çoğu annenin de yaptığı gibi sürekli çocuklarımı gözlemler, onların sıkıntılarını hafifletmeye çabalar, onların önünde gider yollarını açar, onları koruyup kollayarak hayatta yürümelerine yardım ederdim. bugünkü gözümle baktığımda onlara ne kadar bağımlı olduğumu görüyorum. onların yürümelerine yardım etmekten çok kontrol ettiğimi fark ediyorum.

ergenlikle birlikte oğlum gergin ve huzursuzdu. onda bir şeylerin değiştiğinin farkındaydım. onunla uzun konuşmalarımızdan, davranışlarından eşcinsel olabileceğini veya kendini öyle zannettiğinden şüpheleniyordum. ben de huzursuz ve gergin olmuştum. bu düşünceler aklıma geldikçe; 'yok canım, olur mu öyle şey? biz onu çok iyi yetiştiriyoruz’ diye kendimi kandırıyordum. bu kafa karışıklıkları elbette ki böyle süremezdi.

bir gün onu soru yağmuruna tuttum. beş saatlik sürenin ardından bana eşcinsel olduğunu söyledi. işte o an ondaki rahatlamayı gözlerinde gördüm. ağlamayı kesişini ve sakinleştiğini çok net hatırlıyorum. tabii ondaki rahatlamanın aksine benim de başıma dünya yıkılmıştı. yıllar önce babamı kaybettiğimde de böyle bir acı yaşamıştım… kayıp… 17 senedir tanıdığım oğlumu kaybetmiştim. onunla kendini vareden ben de kendimi kaybetmiştim. şimdi onu hiç tanımıyordum.

kafamda onunla ilgili oluşturduğum tüm örneklerden uzaktı bu eşcinsellik… ne hisseder? neler düşünür? daha doğrusu nedir bu eşcinsellik? benim çok iyi tanıdığımı zannettiğim oğlum yoktu artık. sanki bir yabancıydı karşımda duran. bir müddet bir psikologdan yardım aldık. psikolog beni kendime döndürdü. bu arada eşcinsellikle ilgili makaleler, kitaplar okumaya başladım. bilgilendikçe korkum azalmaya başladı. toplumun neden eşcinsellerden korktuğunu anlamaya başladım. bilgisizlik ve yeni bilgiye direnmek en kötü hastalıklar bence. onu yeniden tanımaya ve keşfetmeye başladım. bu çalkalanma döneminde hep şunu düşündüm. bir insanı sevmekten öte nereye gidebilirdim ki? onu değiştirmeye zorlamak, olmak istemediği bir kalıba sokmaya çalışmak sadece aptallıktı. o benim evladımdı, canımdan bir parçamdı ve ben onu çok seviyordum. neden korkuyordum ki? benim istemediğim biri olmasından mı? hayallerime ters düştüğü için mi? fark ettim ki ben onu şimdiye kadar hep koşullu sevmişim. koşullu sevmek beklenti barındırır. istedikleri gerçekleşince insan sevdiğini düşünür…. ben doğru sevgiyi öğrenmek istedim. önce kendimi severek işe başladım. bu sayede çocuklarımı daha çok sevdiğimi fark ettim.

onunla birlikte sanki ben yeniden doğdum. kendimi yeniden tanıdım. hayatım ve hayata bakışım tamamıyla değişti. arkadaşları, sevgilileri ve çevresiyle tanıştıkça yepyeni şeyler öğrendim, keyif aldım. geç de olsa kendime onun sayesinde 'ben kimim?’ diye sorabildim. işte bunun için o benim öğretmenim. iyi ki oğlum eşcinsel yönelimini bizimle paylaştı. bu sayede dünyaya ve insanlara bakış açım artık farklı.

buradan eşcinsel annelerine sesleniyorum. lütfen çocuklarınızı dinleyin, onlara yakın olun. önyargılarınızla onları korkutmayın, değiştirmeye çalışmayın. belki onlar yerine asıl değişmesi gerekenler sizlersiniz. bu çevre dediğimiz, toplum dediğimiz kurallarına uymaya çaba sarfettiğimiz sistemin hatalı olabileceğini düşünün. okumaktan kaçmayın ve kendinizi bilgilendirin. bizler onlara mutlu bireyler olmaları adına artık tüm dünyada hastalık olmadığı kabul edilmiş bir gerçeği reddederek sadece mutsuz gelecekler hazırlıyoruz. oysa ki gerçek sevgi kabullenicidir, çocuklarınıza bakarken hep şöyle düşünmeye çalışın: şimdi, burda 'sevgi’ olsa ne yapardı?”