osmanlıda eşcinsellik

evliya çelebi'nin seyahatnamesi'nde anlattığı üzere, eşcinseller, "hiz oğlanı" adıyla, pezevenkler ve deyyuslarla birlikte, ordunun bir parçası olan esnaf teşkilatına mensuplarmış, hatta seferden önce kortej yürüyüşünde yer alırlarmış. şairler hemcinslerine şiirler yazar, ve bunlar okunurmuş. örneğin fuzuli, hamamda gördüğü tellala şu beyiti yazar: "subh çekmiş çerha tıygın táşa çalmış áfitáb / záhir etmiş ol meh-i delláke aynı intisáb" sabah usturasını bilemiş, güneş kılıcını taşa çalıp o ay gibi telláka bağlılığını göstermiş"(ustura ne alaka diyebilirsiniz, o dönemde tellaklar sadece kese değil, traş dahil öz bakımla da ilgileniyormuş). fakat 1840'lardan sonra işler değişmiş ve ayıp görülmeye başlanmış, o dönemin en meşhur tarihçisi ahmet cevdet paşa durumu şöyle açıklıyor:" kadın düşkünleri çoğaldı, delikanlı meraklıları azaldı. oğlancılık sanki yere battı. istanbul’da eskiden beri delikanlılara karşı olan aşk ve ilgi kızlara yöneldi. sultan üçüncü ahmed zamanından beri devam eden káğıthane seyri daha fazla rağbet buldu. gerek orada, gerek bayezid meydanı’nda arabalara işaret verme usulü başladı. devletin önde gelenleri arasında kulamparalığıyla meşhur kámil ve Áli paşalar (o devrin sadrazamları, yani başbakanları) ile onlara mensup olanlar kalmadı.
(murat bardakçı'nın 2006 yılındaki bir köşe yazısından derlenmiştir. https://www.google.com/amp/www.hurriyet....)
köçek oğlanı kovalayan yeniçeri ağasından "oğlancı" padişahlara kadar çeşitli vakalar mevcuttur. attila ilhan "yanlış kadınlar/yanlış erkekler" isimli eserinde osmanlı'daki travesti vakalarına eğilmiştir, özellikle "ibrahim voyvoda" hikayesi ilgi çekicidir.

bunun yanında şahsi fikrim olarak bir şerh düşmek lazım. eşcinselliği iki insanın karşılıklı rızası sonucu geliştirdiği bir ilişki olarak ele alacak olursak eğer osmanlı bu konuda da pek hoşgörülü değil, osmanlı'da görülen daha çok "oğlancılık", burada işin içine bir nevi tecavüz hatta yer yer pedofili giriyor. "eşcinsellik" olarak sayılmalı mı emin değilim.