depresyona girmekten korkan insanlar

insan müsvetteleridir. korkaklardır, kendilerine acı çektirmeyi göze alamayacak kadar zavallılardır.

üstelik bir laf vardır, bizim okulun terasındaki duvara bir arkadaşım sprey boya ile yazmış. iyi de yapmış.. eskiden sevmezdim o yazıyı artık seviyorum, hatta önünde bir fotoğrafım bile var artık. şöyle yazıyor işte o duvarda; acı ruhun fiyakasıdır . . .
deprese olmayı acı çekmek zanneden yazarları görmemizi sağlamış başlıktır. ağır depresyondaki insanlar acı çekmezler, mutlu da olmazlar. zaten problem hiçbir şey hissedememekten, hiçbir şeyden zevk alamamaktan da müzdariptirler çoğu zaman...
bu insanlara mutlaka damsız girilmelidir. aşmışlardır artık, depresyon onlar için kürdandan farksızdır. ama haksızlık etmeyelim ve bence takdir edelim. kimse depresif bir durum içine girmek istemezdi diye düşünüyorum.

şöyle ki;

(bkz: acı ruhun fiyaskosudur)
hayata karşı negatiftir hiçbir şey takmazlar.
içinde her zaman bir sıkıntı hayatta karşı bir anlam sarf edemezler.
benim gibi manik depresif insanlar bu durum için harika örnektir, bu tipe kendinden korkan insanlar demek daha sağlıklı olur, duygusal modun yerlerde gezmesi için minicik bir kıvılcım yeter... 5 dakika önce kahkalarla ortalığı yıkarken kamera döner ve 5 dakika sonra böğürerek ağlayarak ortalığı yıkmak nefes almak kadar doğaldır bizler için. işte bu sebepten depresyona girmekten korkan insanlar sınıfında adımı listeye yazdırırım.
depresyon çoğu zaman hormonal ve kimyasal bir şeydir. büyük değişimler, stres ve daha pek çok şey vücudunun kimyasal ya da hormonal dengesini bozup seni depresyona itebilir.

şöyle düşün, nasıl ki değişik otlar içip içip triplere giriyor insanlari ya da kimyasal ilaçlarla kendilerinden geçiyor, aynı şekilde çeşitli dış etmenlerden dolayı vücudun bazı kimyasalları ve hormonları her zamankinden farklı işleyebiliyor ya da fazla üretebiliyor. bu da çeşitli psikolojik ve psikiyatrik sorunlara yol açıyor.

bu tarz bir probleme sahip olmak, koştuktan sonra yorulmak kadar normal ve olasılık dahilinde bir şey.

psikologa gittiğin zaman telkinle fazla salgılanan ya da yanlış işlenen maddelere neden olan etmeni gidermeye çalışıyorsun. ya da geridönüşü daha zor bir durumsa psikiyatra gidiyorsun o sana onları dengelemek için farklı kimyasal ilaçlar veriyor.

*** kaynak: (bkz: götüm)
depresyondan çıkmaya korkan insanlardan daha akıllı olan insandır, sadece kendini değil çevresindeki insanları da düşünmeyi biliyordur.
yoğun geçen stresli dönemim sonunda, psikologla konuşma ihtiyacı duydum, ama sağolsun devletimiz psikoloğu görmek için psikiyatristen aktarma yaptırıyor, psikiyatristlerimizde malum 15 sn dinledikten sonra "manik-depresif" teşhisi koyup ilaç yazıyor, tabi ki bu eğitilmiş bünye ilaç kullanmayı kesin dille reddedince psikoloğa yönlendiriliyorum, prosedür manyağı olmuş, heyet kurulunun bir parçası olmuş, "bunama" raporu düzenleyen bir psikologla sorunlar üzerine vasat geçen 2 seanstan sonra ilaç tedavisinden kurtuluyorum ama psikolog cidden her eve lazım, yoksa yutmalı 6 ay en az kimyasalları!
korkulması gereken birşeyden korkan insanlardır. depresyon kötüdür.
depresyon ne yazıkki çoğu zaman bir olay veya yaşantı sürecinin kötü sonuçlarıyla ortaya çıkar. bir ayrılık, bir ölüm olabilir bu sonuç , veya bambaşka sebepleri de olabilir.
sebebi olmadığı durumlar genelde çok sıkılmaktan veya genetikten gelir, hiç bir işi olmayan ve iş yapma motivasyonunu kaybetmiş bir insan depresyona girebilir. bu onun hormonal bozukluklarındaki bir durum olabilir, aksine süregelen bir sıkıntılı hal de bir zaman depresif olmaya itmiş olabilir bu insanı. genetik bir araştırma yapılmadan bu kanıtlanamaz. böyle bir kişinin (eğer yapılmışsa) genetik yatlınlığının az olduğunu düşünürsek bu bir sonuçtur. işlemeyen demirin pas tutması gibi bir durum olarak açıklanabilinir.

kısacası sinir sistemimiz dış dünyayla çok bağlantılı bir yapıya sahiptir, kafanıza takılan ufacık bir şey sizi gecelerce uyutmayabilir mesela. ama bahsedildiği gibi manik depresif gibi durumlar da vardır, bu durumlar genetik veya uzun bir depresyonun sonrasında meydana gelir. vücut, mutluluğunda feedback mekanizmalarını düzenler. mutsuzluk gibi durumlarda bazı zamanlar savunma mekanizması gibi otomatik olarak seratonin salgılar kendiliğinden, bu seratonin insanın mutluluk halini yükseltir, ancak depresyonun kendi sebepleri (sosyal ve kişisel sebepler, dertler) de bir yandan düşürmeye çalışır. bu durum arka arkaya gelerek çekilmez bir hal alır.

birkeresinde yaşamıştım, 1 saatim kahkahalarla geçiyordu, sürreal bir mutluluk oluyordu o saatlerde, sonrasındaki saatte dibe batmış buluyordum. gerçekten çok acı çekiyordum o saatlerde de..

özellikle genetikle gelişen manik depresiflik tanrıya kızgınlık için iyi sebep olur, eğer ortada bir sebep yokken hep böyle manik depresif olsaydım eminim bende kızardım. bu gibi durumlarda evet, ilaç kullanılmalıdır. ama bir kişinin kendini kötü hissetmesinin sebebi eğer genetikten değilde yaşanılan şeylerin sonucu ise, önce gidip onlarla yüzleşmeli, gerekirse kabullenmeli, gerekirse değiştirmelidir. bunu yapmayan insanların ilaçla iyileşmesi durumu sadece kendilerini kandırdıklarını bilmeden kendilerini kandırmaları sonucudur. bunu başaramayacak kadar ' kendini tanıyan insan'lar ise ilacın gücüne inanmazlar, sadece kendi elleriyle değiştirilebileceğine inanırlar. fakat bunu yapmaya bazen güçleri yoktur, ya da geçmiş gitmiştir.. bazen de başarılı olurlar yüzleşmelerinde.

(bkz: bilimin gücüne inanmak)
(bkz: bir hap içecem mutlu olacam)
(bkz: içtim)
(bkz: şuan mutluyum)
tanrı, paşa, bey, ağa, sultan...**,
nasıl bizleri kurtarır?
bizi tüm kurtaracak olan
kendi kollarımızdır!

mustafa suphi