sipahi mustafa

biri dahi, sipahi mustafa'dır. kuzattan (kadılardan) bir zatın gönül eğlencesi iken yaramazlar pençesine düşüp on beş yaşında peri-peyker (peri yüzlü) oğlanı mudurnu dağı'nda kara domuz nam şaki-i pelide (pis hayduta) peşkeş çekmişlerdir. kara domuz ki âdem ejderhası belây-ı asumandır (göklerin belasıdır), oğlancığı kıllı sineye çekip gözleri yaşına bakmayıp gümüş künbedine demir kazık çakmıştır. nursuz ali ve yorganyüzüoğlu ve çiçekli mustafa ve kalaycı hasan emsali şeytanlar, cümle on sekiz nefer-i dîv heyet (dev yapılı) ve ehrimen-suret (kötülükler tanrısı suratlı) asılacak zehir ademlerdir. sipahi mustafa bey'in götü üstünden geçip o nazlı oğlanı kan-revan perişan etmişlerdir. dağda, bayırda, taşda, çakılda, çemen, dikende yürümeğe mecali kalmamakla bir handa emanet yatağa koyup gitmişlerdir. çamlıbel'de mezkur (adı geçen) handa davud odabaşı ki gayet ile mu'lem (tanınmış, bilinmiş) idi, o dahi oğlanın götünde çarh-ı felek merkezin bulmuş. aç kurdun kuzuyu koruduğu misali geceleri kendi döşeğinde yatırmış, kalemi hokkaya batırmış, evrak-ı muhabbete sahhu'l-visal işaretin çekmiştir ("sah" kelimesi eski belgelerde "karşılaştırıldı, incelendi, doğrudur" anlamında kullanılır. burada "ilişkinin tam olarak meydana geldiği" kastediliyor). amma oğlanın gözü yaşına merhamet edip handa tutsa eşkiya gelir alır. şehr-i şehir-i istanbul'dur (şehirler içerisinde meşhur olanı istanbul'dur) deyip oğlanı âsitane-i saadete getirip fındıklı'da müftü efendi hamamı'nda sipahi mustafa'nın nazlı beline dellak peştemalın kuşatmış ve o güruhun şanına şan katmıştır. kıl kadar ayıbı yok bir müeddeb (edepli, terbiyeli) pakize oğlandır ki hile ve şeytaniyet yoluna sapmaz, götünü domalıp yattıkta (yatınca) müşterisinin yarağı yolunu şaşmaz, meyve-i vaslını rayegân eylerken (vuslatının meyvesini bol bol verirken) mest olup mesteder. cilveli pak ve çâlâk (temiz ve eliçabuk) sipahi civandır ki devrimiz ricalinden mal-i karun'a sahip (karun kadar zengin) gümrükçü emini hasan efendi bu dellak oğlana alâka edip galata mollası eliyle hamamdan çıkartıp hanesine almış ve fahir libaslar (süslü elbiseler giydirip) zer-ü zivere müstagrık edip (altın süslere garkedip) mahbub çubukdar eylemiştir. amma sipahi mustafa bey'de de sadakat ve vefa bu kadar olur. velinimetinden gayrı ferde uçkur çözmemiştir ki böyle emsali, çubukdar oğlanları çuhadar, tatar, dolapçı, arabacı, seyis, hamleci makulesi herifler şakır şakır sikerlerken, sipahi mustafa bey parmak ucuyla dahi dokundurmamıştır.