the subterraneans

türkçeye " yeraltındakiler" olarak çevrilmiş jack kerouac kitabı.

beat kuşağının en iyi kalemlerinden jack kerouac bu kitabında da yine kaybedenlerden, hayalperestlerden, aşağı tırmananlardan bahsediyor.

arka kapak yazısı şöyle:
"aklında yine yol var
yolculuklar var ama
jack kerouac bu kez
aşk durağında molada.
tam o sıralarda
yeraltısakinleriyle takılıyor
ki bunlar janti değil afililer
klişeye kaçmaksızın kafalı
ve zehir gibi entelektüeller.
âşık olduğu dilber de onlardan
mardou adında bir negro,
kahverengi gözlerinde yıldızlar gezinen
üzüm karası küçücük bedeninden
şehvet yayılan.
geceleri gümbür gümbür
gerry mulligan çalıyorlar
ve gün gri gri ağırana dek
dayayıp başını kerouacın koluna
proust okuyor mardou.
ama keroauc bu, âşık olsa da
hep içkinin, dahası uyuşturucunun etkisinde
buna kuşkular ve kıskançlıklar da eklenince
kendi deyimiyle
özgüvensiz, patavatsız bir adam oluveriyor
ve aşk yolculuğu hüzne doğru yol alıyor.
sonra oturup, üç gün üç gecede
şiir mi desek, güzelleme mi, ağıt mı
bu kitabı yazıyor."