türban

kadınların eski usül başörtüsüne karşı çağdaş yorum olarak ortaya çıkan garabet. bu kadar tepki duyulmasına da şaşıyorum. çünkü kadınları yok sayarak üstünü örten ve onlara ikinci sınıf muamelesi yapan türban değil bizzat müslümanlığın ta kendisidir. türban ya da başörtüsü tabir edilen şey, bazı müslüman kadınların inandıkları tanrı tarafından kendilerine emredilen şeyi uygulamasından başka birşey değil. bu onlar için ibadet etmekten farksız. eşleri, aileleri tarafından zorla türbana sokulmuş kadınlar olacağı gibi kendi isteğiyle bunu kullanan kadınlar da var. bana göre türban kadını aşağılayan, onu toplumsal yaşamdan izole eden ve bazı temel insani şeyleri kadınların yaşamasına izin vermeyen bir şey. dolayısıyla ona saygı duymuyorum. ama tek başına türbana karşı olmak ne siyasal islamın yükselişini önler ne de içine düştüğümüz muhazafakar çemberden kurtulmamızı sağlar.
türban bir tür gizlenme yöntemi. örnek:
-kız abla duydunmu emine veriyormuş?!
-yok kız yapmaz o öyle şey. görmüyor musun kapalı?
fransızca kökenden gelen, kondurma bir sözcüktür. sözcük anlamı olarak: ince kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan bir tür baş örtüsü demektir.

(bkz: baş örtüsü)
(bkz: yaşmak)
(bkz: baş bağı)
(bkz: şarban (karadeniz'de) )
siyaset sahnesinde kırmızı ruj ile birlikte kadını sembol eden bez parçası. bazı titiz milletvekillerinin başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim demesi, eskiyen türbanlarını toz bezi yaptıklarının en büyük kanıtıdır. üzerine şafak pavey'in efsane bir konuşma hazırladığı konudur.