türkiye'de din anlayışı

kesinlikle laik olmayan bir anlayıştır. siyasette teorikte çok fazla olmasa da pratikte yapılan tek tipleştirme ve sömürü çabalarını her seçim öncesinde ya da hükümetin hatalı olup üstünü kapatmaya çalıştığı olaylarında çok rahat görüyoruz. ''şimdi allah diycem her şeyi unutacaklar'' kafasıyla hareket edilmesi ve kuzu mantığıyla kendine bir sürü oluşturması da bunun kanıtı. anayasal olarak alevilerin -ve ya cami de ibadet etmeyen başka inanç mensupları - yok sayılması, zorunlu ve tamamen islamın sünni kolundan anlatılan dersler, imam hatip teşvikleri de benim bakış açımdan laikliğe ters. kimliğe doğustan vurulan islam damgasıyla ülkeyi ''%99 u müslüman'' olan bir ülke yaptılar. bu ülkenin %99 u müslüman değil, sadece %99unun kimliğinde islam yazıyor. yönetimin de farklı inançlara saygısının minimum olduğunu düşünüyorum. islam inandıkları gibi bir hoşgörü dini ise daha buralara uğramamış.
türkiyede eşcinsellik anlayışıyla taban tabana zıt bir portre çizer. inancı olmayan bile varmış gibi göstermeye çalışır, herkesten de bu beklenir. din denince herkesin müslüman ve dindar olduğu varsayılır. oysa eşcinsellikte eşcinsel olan hem kendi içinde, hem toplum bazında bunu reddeder, onlardan da bu beklenir. yönelim denince herkesin heteroseksüel olduğu ve eşcinselliğe zerre tahammülü olmadığı varsayılır. yani özetlersek; dindar olmayan bile müslüman maskesi takar, eşcinsellikteyse eşcinsel olanın bile heteroseksüel maskesi takması beklenir.