yok olmak vs sonsuza kadar yaşamak

"yok olmak" uzun uzadıya düşündüğümüz anda korku verici oluyor, en azında benim için öyle, bazen ölümü sonsuz bir karanlık gibi görüyorum ama burada karanlık falan yok çünkü karanlık da canlı olanın yaşayacağı bir şey, karşımızda duran gerçek bir şey bile değil, hiçlik ama hiçlik dediğimiz vakit de aklımıza bir şey gelir çünkü varlık olmayan bir şeyi tezahür edemez.

bu sorudan yola çıkarken açıkça sonsuza kadar yaşamak derim, neden? çünkü bizi biz yapan şeyin başında var olmak adına çabalamak geliyor. diğer yanda düşünmek lazım, eğer ki ölümsüzlüğün bir yolu bulunsa bu sefer de herhangi bir patlama, deprem vb sebeplerle yok olma ihtimalimiz olacağından şimdiki halimizden de ürkek olurduk, çünkü şu an cesaret namına her ne yapıyorsak işin sonunda "sonunda geberecez lan" fikrinden geliyor, ancak sağlık anlamında ölümsüz olursak bu sefer diğer sebeplerden ölüp gitme ihtimali ve bunun korkusu şimdiden daha beter aklımızı kemirir, ve öyle ki güvenli bir kavanozda öylece oturmayı bile dileyebiliriz. daha önce de burada yazmıştım, yaşamı anlamlı kılan ve fark etmemizi sağlayan şey ölümün kendisidir. ama yine de bir sorun var.

bu kadar güzelce konuşuyoruz ancak herhangi bir eğitim araştırma hastanesine gidelim, 90 yaşına gelmiş dayılar ve teyzeler yaşayacam diye köpekler gibi çırpınıyor lan! "sonsuz yaşasam nolacak lan?" cümlesinin bittiği noktadır bu, kaç yaşına gelirse gelsin insan iki dakika fazladan nefes almak için dahi olsa çırpınır, çünkü en kötü varlık yokluktan iyidir.

ya da bu benim bir türlü yenemediğim ve düşündükçe kendimi yedip bitirdiğim paradoksumdur.