aldatılmak

40 Entry Daha
ilginç ve karmaşık bir durum. güzel ülkemde suçluların değil de suçsuzların polisten, adliyeden korkması gibi bir şey. aldatan değil de aldatılan acı çekiyor nedense. çünkü 'erdem’ sadece isim ya da soy isim olmuş. ayrıca yalancı konusunda olduğu gibi bir paradoks var aldatma/aldatılma durumunda. kimin aldattığını bilemeyiz asla. çünkü o, eyleminin hakkını vererek hiçbir iz bırakmadan yapmıştır yapacağını. biz bizi aldatmayı beceremeyene kızarız. halbu ki, aldatan gözümüze sokarak ya da yeterince gizleyemeden yapıyorsa ya çok seviyordur ya da aptaldır. her iki sıfatın sahibine de kızmamak aksine acımak gerekir.
aslında bunlar laf salatası. işin özü bizi aldatanın insan olması. yani yine insan yine insan. dünyanın herhangi bir zamanında herhangi bir mekanında bir insanın yaptığı herhangi bir eylem, insan olması hasebiyle diğer insanların potansiyelinde de mevcuttur. yekdiğerinin o eylemi yapmamasının sebebi yaşanan dönem, kültür gibi şeylerle ilintilidir. aldatmanın bu kadar yaygın olduğu ve artık aldatmanın '’hata’’ olarak değerlendirildiği bir dönemde bu eylemi bu kadar da garipsememek gerekir.
muhterem kariun! bunları mezhebimin genişliğinden söylemiyorum. az da olsa insan denen canlı cinsi hakkında fikrim olduğunu düşündüğüm için söylüyorum. her ne kadar 'kollarında güven içinde uyuyabileceğim birisi olsun’ düşüncesinde olsak da gerçeğin maalesef böyle olmadığını kabullenerek söylüyorum.
içinde bizlerinde olduğu milyarlarca insan dinle, siyasetle, kültürle aldatılıyor. fakat hepimiz birden aldatıldığımız için bu durum sorun teşkil etmiyor. sürü psikolojisiyle aldatılmaya devam ediyoruz. ama aldatılan kişi sadece kendimiz olduğumuzda bunu kaldıramıyoruz. çünkü yalnızlığın çıplak ve soğuk tokadı akşediyor suratımıza. yalnızız ve yalnız olduğumuzu kabullenmiyoruz. bu gerçeği kabullendiğimiz de aldatılmak; korkunçluğunu ve katlanılamazlığını yitiriyor. bunun yolu da muhatabımızın insan olduğunu ve insanın o kadar da güvenilebilecek bir canlı olmadığını bilmekten geçiyor. siz şimdi 'siktir ulan! güven olmazsa aşk olur mu?’ diye sorabilirsiniz. ona cevabım da 'zaten aşk olmuyor’ olur. imdi aşk denilen duyguyu başkalarından öğreniliyor diğer tüm öğrenilmişliklerimiz gibi. içinde kelebekle uçuşuyorsa aşıksın diyorlar biz de inanıyoruz ve kendimizi aşka değil aşık olduğumuzu sandığımız kişiye bırakıyoruz. o da genelde ağzımıza 'telaffuz etmekten imtina edeceğim’ şeyler bırakıyor.
eğer aşık olsaydık aldatılan böyle acı çekmezdik. duyulan acının sebebi ön kabullü ve anlaşmalı ilişkide anlaşmanın dışına çıkılmış olmasıdır. aşk karşılıksız sevmek değil miydi? neden aşık olduğun kişinin genel kabul içinde kalmasını bekliyorsun? ben onun için şunları yaptım ama bak o ne yaptı? böyle düşünüyorsan onun için değil kendin için yapmışsın zaten. bunları yapayım da o da anlaşmanın şartlarına uysun beni aldatmasın demişsin. aldattığı halde kızmıyorsan ve bunu insanlığına veriyorsan işte o zaman ayakları yere basan birisi olmuşsun ve insan neden laneti anlamışsın demektir.

varsın aldatsın. fani şeyler bunlar. çok takılmamak gerek.
17 Entry Daha