çokomel jelatinlerini düzleştirmek

imkansızlıklar içerisinde geçirilen 80'li yılların olmazsa olmaz çocukluk uğraşı. içi çilekli köpük tabakasıyla kaplı, çikolatalı bisküvi yendikten sonra yaldızlı kağıdı atılmaz, bozuk parayla düzleştirilirdi. sevdiğiniz bir kitabın arasına koyulur, arada bakılırdı. bu işi belli bir hızla yapmak çok önemliydi. eğer fazla hızlı ve sert bir şekilde düzleştirmeye çalışırsanız jelatin yırtılırdı. hey gidi hey!
hala yapıyorum ben bunu. kusursuz bir biçimde düzelttiysem birine hadiye ediyorum hatta.
eti puf kutusuyla da sinek avlamış nesil ile aynı kuşaktır. net
bunu çocukken yaptığım aklıma geliyor en çok da.
ama yine olsa yine yaparım, biliyorum aslında.
bana didem madak'ın şu dizelerini hatırlatan eylemdir aynı zamanda:

...
ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtları gibi,
tırnaklarıyla düzeltemiyor insan.
yıllarca biriktirdim
rengarenk çokomel kağıtlarını kitap aralarında.
aşık olduğumda,
çikolata kokardı kırmızı yazgım.
hayatıma hayat diyemem artık.
sarı yazgım her sonbahar onu
biraz daha fazla ömür yaptı.
maviye de, yeşile de dili dönmez ömrümün artık.
...


(bkz: ah'lar ağacı)
sıkıcı derslerin kurtarıcısı, en sevilen sınıf arkadaşa derste verilecek en nadide hediyedir.