cumartesi çalışmak

deseler ki haftaiçi hergün 3 saat çalış ama cumartesileri de gel çalış. anca o zaman gocunmam herhalde. onun dışında düşmanımın başına verilmesin diyeceğim durumdur.
şu dünyada yaşarken kabir azabını yaşayıp bir süre öteki tarafa gelip gitmek türünden his yaratan zebanili bol cehennemli mesai hali. güzel olan yegane yanı ise ne kadar iş olursa olsun sadece canımın istediği kadarını yapıyor olmam ve bazen sırf piçliğine çalışıyor görüntüsü yaratan kafama göre sikkodan işler yaratıyor olmam.*

(bkz: ofiste işlerin erken bitmesi nedeniyle göstermelik iş üretmek)
bir zamanlar c.tesi çalışmak zorunda kalmak eleştirilmiş... şimdilerde -avmlerde- insanlar pazar günü de çalışmak zorunda bırakılıyor.

dayanılması benim gibi bir tembel için olanaksız. ancak çalışmak zorunda olan arkadaşlara derim ki: "helal para ile cebinize giren o paranın size metafizik ve fizik planda kazandırdıklarını sakın küçümsemeyin. erkeği/kadını "adam" (doğru dürüst insan, insan-ı kamil, adam kadmon) yapan o emektir."

bu gerçeği insan sadece çalışma yetisini kaybedince, ya da en baştan elde edecek gücü olmayınca anlıyor.

umarım asla anlamaz ve hep sızlanacak konumda (yani o kadar çalışacak güçte) olursunuz.
- 1990'lardan itibaren "sanayileşme" hayalleri bastırılarak "hizmetleştirilen" ekonomimizin ve çalışma ahlakımızın doğal sonucudur.
- hizmet sektöründe kölelik sistemiyle çalıştırılan milyonların zayıf noktasıdır.
- sanayi ve tarımsal işletmeler yerine, mağazacılığa ve alışveriş merkezciliğine soyunan milletin, sendikalaşma düzeyinin en düşük olduğu işgücünü kolaylıkla sömürmesi sonucu yaygınlaşmıştır. hatta, mağazalardaki yüzbinlerce genç, hiçbir fazla mesai hakkı olmadan, resmi tatil olan pazar günleri dahi çalıştırılmaktadır (hafta içi izin kullanma karşılığında).