fırtınayt

hakkında uzun uzun yazmak istediğim, çok, pek, epey iyi olan büyük ev ablukada albümü.

youtube'da otomatik çalmaya devam etme özelliği olmasaydı meşhur tophane rıhtım stüdyosunda kaydettikleri güneş yerinde şarkısını dinlememiş olacaktım. ve büyük ev ablukada grubunu abuk sabuk isimlerle müzik yapan grupların arasında zannetmeye devam edecektim.

önyargılarım ve bunca zaman dinlememiş olmanın cehaletinden dolayı üzgünüm açıkçası. ne zamandır piyasadalar bilmiyorum ama 1 yıldır ara ara dinliyorum ve açıkçası çok da mutluyum. eski albüm ve akustik kayıtlar ile bodoslama daldığım bea * maceram fırtınayt ile taçlanmış durumda ve bu albümü en azı bile çok olacak kadar seviyorum.

bir yıldır haşır neşir oldukça; aslında, şu anda herkese gına getirmiş, uzaylı kurbağalardan bahseden sikindirik isimli grupların kime özendiğini öğrenmiş oldum ve orjinali olan bea hiç de çakmak gazının antidepresif etkisinden bahsetmiyor. oldukça ağızları dolu ve güzel güzel damlıyor sözler üzerimize.

fırtınayt çöktü madem üstümüze, geriye kalan tüm öteki gruplar da, ucundan, yanından yıldır yıldır bulaşacaklar klavyelere, synth dolu müziklere... ışıl ışıl disko toplarına. şikayetçi miyim? asla.. yenilik iyidir. çeşitlenmiş yenilik ise çok çok daha iyidir.

fırtınayt haline gelecek olursak;

güneş yerinde; bana bea yı tanıtan şarkı olduğu için yanına uzanıp başımı göğsüne yasladığım şarkı. bea nın müzikal açıdan akustik becerisinin, elektronik heveslerinin, müzikal gelişimlerinin, herhepsi bu parçada. sonundaki damla damla çoğalan partisyonu üzerine şiir döküp, elektro gitar ile ortalığı ateşe vermişler... bizimse eteklerimiz yanıyor.

evren bozması; muse space rock yapıyoruz gibi bir beyanatta bulunmuşlardı bi ara sanki ya da ben uyduruyorum bunları. ama bu şarkı hakikaten karanlık gece vakti üzerimize yağan sonar yemin ve sözlerin yağmuru gibi. saçlarımız ıslakken dans ediyoruz bi yerlerde alkışla ritm tutarak, boğazımızdaki düğüm neyin nesi derken daha çok alkışlıyoruz kendimizi. çok sevmiştik hem de çok... unuttuk gitti. kayboldu parçalarımız. bulucaz bir bir... yerine koyacağız bir bir. albümün 10 şarkısından en sevdiğim 3 şarkının bilmem kaçıncısı.

boşluk; galvaniz'in sesiyle ve boşluksuz altyapısıyla kafa sallatıyor bu şarkı bana içimde mecbur olduklarımı düşünürken, kendimden geçiyorum, kafamı daha hızlı sallarken sağ sola. lüzumsuz hayat bilgileri el kitabının bir parçası gibiyim. kimsenin işine yaramayan yığınla laf var ağzımda, yer kalmadı. ama bu şarkıyı seviyorum kulağımdaki boşluktan içeri girdiğince.

arayan bulur; önceden yayınlanıp, gelen nedir üzerimize diye düşündüren gecenin şarkılarından bir başkası, en başkası ve en güzellerinden biri. ilk yarısı sağa sola savrulan synth ve basslar ile kafamızın en içinden bizi de ritme tutturan kısmı. arkalarından gelecek olan grupların en fazla öykünecekleri şarkının bu olduğunu düşünüyorum. bu şarkının kopyalarını çok göreceğiz sanki. bizi köşeden köşeye atan ilk kısmından sonra ise puf minderlerin üzerine seren ikinci kısmı ile bu kadar bilindik, bu kadar yeni ve bu kadar bizim olan bir şarkıyı nasıl kopyalayabilirler bilemedim hiç.

hoşçakal kadar; genelde anlaşılıyor ki insanlar fırtınayt dinleyecekse elleri ilk bu şarkıya gidiyor. ben ayrımcılığı sevmediğim için bu konulara girmiyorum ama hoşçakal kadar yeni tarzlarının büyüsünü parmak şıklattırma kolaylığında önümüze seriyor. her dinlediğimde ayy ben şurasını biliyorum, şurasını da biliyorum dediğim yüzlerce şarkı dolanıyor kafamda. bulucam hepsini bir bir elbet. sonra synthler saxlar ususl usul mırıldanmalardan geçiyor... sonra canavar'ın o vokaliyle eve dönüyorum gecenin bir yarısı ve boynuna sarılıyorum şarkının kapılar da kilitli.

hayaletler; fırtınayt'ın merhabayın teklisi. neden bazı şarkılar, ötekilerden daha güzel olurun somut somun şarkısı. çünkü diye cümleye girip başka somunları da yazasım var ama hayaletler bence tüm sebep. politize edilmiş hayaletler belki, şekilsiz, eşsiz ve tatsız hayaletler bu şarkıyı şekilli, eşsiz ve tatlı yapmış.

hepsine ne fena; eski zamanların bea şarkısı. akustik ve yeni nesil grupların hayalini kurdukları bir şarkı. sonra ilk bilgisayar hevesimiz olan oyunlardaki tüm coin'leri toplamışsın gibi bir his. elektronik wah wah efektleri, baslar... hepsi insanoğlu için. ayaklarımız göl başımız deniz. elimiz de yeşil çayımızla usul usul sallanırken hayalimizde geleceği yaşıyoruz. ufkumuz oldu sana bin beşyüz.

benim kafam siktirmiş gitmiş; hepimiz aynı kürekle gömülücez elbet ama o gitar solosu 1.57'lik şarkının en heyecanlı kısmı. benim kalemim değil şarkı ama olsun hatta daha fazla bile olsun.

ihtimallerin heyecanına üzülüyorum; low-fi başlayan epey yüksek sevimlilikle devam eden güzelim şarkı. akustik zamanlarına da çok yakışacak diğer şarkıları. ama içindeki gitar, bas ve ritm yürüyüşü o kadar güzel ki, zeminler kıpırdıyor yerlerinde. galvaniz'in sesi ise müziğin koluna girip önümüzde salınıyor. fırtınayt'ın sabaha geçiş şarkısı. fırtınalı geceyi sonlandıran hala puslu da olsa hava, güneş açtıran şarkısı. parti bitti dağılabiliriz artık.