merhaba canım

arkadaş z özger in okunmaya doyulmayan şiiri. muhteşemdir. hatta dilde duadır desem yeridir. o kadar yani

merhaba canım

ben az konuşan çok yorulan biriyim
şarabı helvayla içmeyi severim
hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
annemi ve allahı da çok severim
annem de allahı çok sever
biz bütün aile zaten biraz
allahı da kedileri de çok severiz

hayat trajik bir homoseksüeldir
bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
çünki bütün sarhoşluklar biraz
freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır

siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
çünki ben okumuştum muydu neydi
biryerlerde tanrılara kadın satıldığını

ah canım aristophones
barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
ölümü tanrıya saklıyorum

ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seviceksiniz

(zeki müreni seviniz)
arkadaş zekâi özger’in hayatını anlatan bir belgesel hazırlığı da vardır.
sanırım yeterli bütçe sağlanamadığı için bir fon oluşturulup, bağış yapılıyordu.

belgesel ismini arkadaş z. özger’in yazıldığı dönemde tartışma yaratan, merhaba canım (dost dergisi-1970) adlı şiirinden alır. heteronormatizm’e karşı bir başkaldırı olan şiirde epizotlar halinde; şairin karakteri, ailesi, içinde yaşadığı toplumla ilişkisi ve 3 yıl sonra gerçekleşecek “beklenmedik” ölümü ile ilgili göndermeler bulunmaktadır. belgesel aynı epizotları bugün -şiirin yazımından 50 yıl sonra- belgesel sinema olanaklarından yararlanarak takip eder.

bir arkadaşım böyle konuşur. tamam canım, olur canım, naber canım. sanki arkamdan tüm düşmanlarımla dedikodumu yapıyor whatsapp konuşmalarımızı screenliyor gibi hissederim daima. sinsi geliyor bu canım tayfası.