o an

5 dakika sonra yağmurdan ıslanmış şapşal haliyle kapıyı açtı kocaman cüssesiyle arabanın arka koltuğuna yanıma oturdu arabanın yan dönmediğine dua ettim acaba ön koltuktaki melek yüzlü arkadaşı ve sürüş konusunda biraz acemi olan arkadaşının annesine rezil olmuşmuyduk? ben bu salak saçma şeyleri düşünüp hafif de buğulanan camdan dışarı bakıp buğulu camdan yağmur damlalarının teker teker firarını izlerken araba çalıştı yol alıyoruz. ‘ellerim buz tuttu çok üşüdüm’ dedi ve elime yapıştı dikiz aynasından gelen bakışlardan korunmak için sırt çantasını sıkı sıkı kenetlediğimiz elimizin üzerine adeta bir zırh gibi koydu.yol boyu inene kadar bırakmadık, kalbim bana hiç böyle davranmamıştı sanırım koza içindeki tırtıllar sonunda kelebek olup vücudumun içinde özgürce kanat çarpıyorlardı.müthişti.ve sonunda yol bitti kafeye oturmak için arabadan inerken eli elime hala uhu ile yapıştırılmış gibi kenetliydi ama bir fark vardı ellerini ısıtmıştım, o ıslak ve soğuk elleri artık sıcacıktı.sırt çantasının ardında saklanan ellerimizi ayırdık melek yüzlü kızın annesine teşekkürlerimizi sunup arabadan indik ve yine yapmacık, baskıcı ve iğrenç insanların bulunduğu özgürlüğün kısıtlandığı yeryüzüne ayak basıp ıslanarak bir şey olmamış gibi birbirimize tebessüm ederek yürümeye devam ettik...
o an: 28 ekim 23:40
yine güzel bir cuma akşamı ve yine yeni arkadaşlarıyla tanışmıştım iyi ve kafa insanlardı sevdim.evet yenildi içildi gülünüldü eğlenildi bugün pek modum yoktu ama ayak uydurdum tabikide. yine arka koltuğa gömüldük ikimiz ve yine klasik üşümüştü, nasıl üşüyordu acaba kan değerleri mi düşük aslında göbüşlü yağ oranı da iyi olan bir ayıcıktı ama belki de küçük masum bi bahanedir, kocaman sarıp sarmaladım küçük öpücükler kondurdum tatlıydı şey gibiydi profiterol mü hayır peki ya künefe hayır o da değil belki de çikolata, kaymaklı kadayıf, çilek reçeli yok yok daha yoğun annemin hamaratlı ellerinden çıkan fıstıklı, kıyısında köşesinde mutlaka bir parça dondurmayla tatlı tabağını süsleyerek kardeşimle beni sonsuz mutluluğa eriştiren bol şerbetli yoğurt tatlısıyla bile yarışamazdı bu.dudakları o kadar tatlı, nemli ve hoştu ki resmen bal damlıyordu evet bu bal tadıydı hem de has karakovan balı.suçlu değilim hakim bey yanaklarında öpülecek parsel kalmamıştı e malum sakaldan dolayı ben de boş kalan arsayı değerlendireyim dedim yeri de güzeldi haliyle dudaklarına yapıştım.o da sağdaki, soldaki arkadaki trafikteki araçlardaki salak meraklı insanların dikizlemelerinden fırsat buldukça yanaklarıma ve dudağıma buseler kondurup içimi kıpırdatıyordu.seviyordum onun bu 4.sınıf fen bilgisi dersinde sınıfta sergilenen bütün deneyleri kendisi almak isteyen bilgin, komik ve şirin fakat bi o kadar da şapşal ve sakar hallerini.
öpe koklaşa yol bitti semte girdik arabada da olsa dikkat çekmemek lazım sonuçta elalem çirkef bizde hemen kanka moduna geçip efendice oturduk.biraz daha gittikten sonra inme vaktim geldi günün son öpücüklerini atıp aynı zamanda da kafa olarak aşmış yol boyunca bu hareketlerimize karışmadan rahatsız olmadan ön koltuktaki rahat ve tatlı arkadaşlarını içimden saygıyla dışımdan ise ‘teşekkürler, iyi akşamlarrr’ diyerekten el salladım.inip koşa koşa metroya yetiştim koca bir oh çektim bugün de boşa giden taksi parası girmemişti.5 dakika sonra gelecek olan metroyu beklerken ağzım kulaklarımda yüzümde salak bi gülümseme, her yeni buluşmada öncekini katlayarak giden daha da güzelleşen bu akşamı düşünürken parmaklarımı istemsizce dudaklarımda gezinirken yakaladım gelen metronun ziliyle dalgınlığımdan ayılıp kendime geldim...
o an: 3 kasım 23:45
garipli ve hafif uçan kafa ile geri sayım yapıp arkadaşlarının evinde yeni yıla girdik o ise hala sakarlıkla, yan komşunun getirdiği, kotunun üzerine döktüğü sıcak şarap lekelerini temizlemek için bir elinde tuz bir elinde telefon uğraşıp duruyordu.biraz sonra ise (sevmediğim) arkadaşının bana bakarak tehditkar laflar savurması inceden beni korkutması üzerine kulağına eğilip ‘ben şu an iyiyim birazdan kendimi kaybedebilirim ama onlar daha kötü beni buradan çıkar gidelim lütfen’ fısıldadım o da durumu anladı demek istediklerime şahit oldu ve o lanet yerden bir bahaneyle apar topar ayrıldık.birlikte açık bir kafeye geçip oturduk beni ayıltmaya çalışıyor aklı sıra ama iyiydim anlatamıyordum bir türlü pandama.çay kahve su sandviç su derken biraz fabrika ayarlarıma geri döndüm.bir anda durdum sanki benimle beraber zamanda durmuş gibiydi karşımda bütün saflığı, şapşallığı, fedakarlığı, iyi niyeti, korumacı tavrı ve sevgi dolu tebessümlü bakışları ile oturuyordu.içimdeki duygular çok yoğundu sadece ona bakıyordum o ise ne düşündüğünü tahmin edemediğim bir şekilde yılbaşı sebebiyle kalabalık olan yoldan geçen araçlara dalıp gitmişti.aklıma evden çıktıktan sonra ‘seni asla yalnız bırakmam, benimle güvendesin kimse dokunamaz yanındayım’ tesselli edici hoş kelimeleri geliyordu. onu düşünüyordum biraz sonra aklıma yaşananlar geldi ona tekrar baktım ne kadar şanslı olduğumu hissettim ama hayır ağlamamalıydım dur lan akma şimdi olmaz ama lanet yerçekimi ve onunla iş birliğine el sıkışan girişimci, cesur bir damla kendini saldı. suçlamıyorum o ilk göz yaşı damlasını o da haklı tıklım tıklım dolu olan bekleme odası gibi daracık göz yuvarında ben olsam ben de daha fazla duramazdım.sakallarımın arasına karıştı o sıra da diğerleri de kendini bıraktı yanaklarımı ıslatarak birer birer akıyor masanın üzerine göl oluşturuyorlardı.bana baktı o an o bakış pahabiçilemez ve duygu yüklü bakış sanırım ömrüm boyunca unutamayacağım.melek gibiydi adeta. bla bla bla derken gecenin sonunda başka bir arkadaşının evine gittik çok iyi insanlar komiklerdi neredeyse sabaha kadar hoş sohbetler edip vakit geçirdik.yatağımızı hazırladılar koca pandama sarılıp bölük pörçük ama bir o kadar da huzurlu, bal kadar tatlı olan bir hisle uyumak yanında ve güvende olduğumu hissetmem balkabaklı karamelli kekin yarısını yemek kadar haz içeren, güzel bir şeydi.hele sabah gözümü açtığımda gördüğüm sen masum bakışların öpücüklerin... seninle geçirdiğim hiç bir mikrosaniyeyi unutamıyorum unutmak istemiyorum unutmayacağımda. her geçen gün değerin içimde bin kat daha artıyor sonsuzluk kavramına teşekkür ediyorum buradan çünkü gözümdeki bu değer artışı hiç bir zaman bitmeyecek ta ki sonsuza kadar.aynı hisleri yaşatabiliyorsam ne âlâ senin adına da bir kez daha mutlu olurum.ruh ikizim gibi bir şeysin aq iyi ki tanıştık lan sjsjjsjs öpüyorum bal dudaklarından.