şanssızlık

şans-siz-lık

no need to argue albümünden deffodil lament ı dinleyebilirsiniz bu yazıyı okurken.
tartışmasız kabul etmem gereken gerçekler var hayatta. eğer size de uygun gelirse siz de kabul edin. belki yararı olur. bana günde bir paket sigaraya bir şişe şaraba mal oldu. çok dirensem de bunu bir kaç dostumla paylaştığımda “la bi siktir git!” deseler de psikoloğum alttan alttan aynı lafları daha akedemik laflarla söylese de mabetim haline gelmiş bir düşünce yıllardır aklıma yapıştı. gitmeyecek ve ben sonunda bunu kabul edeceğim ki yüzde doksandokuza vardım bile. bunu kendime ve bu sosyal ortamda paylaşmak ve sizlere itiraf etmek için sarhoş olmam gerekmiş. hayırlısı..
bildiğiniz şanssızım. öyle böyle değil. acayip beğenerek aldığım gömleğin ilk yıkamada makineden hatalı çıkmasından tutun da ( kuru temizleme ) beğendiğim hiç bir ayakkabının numarasının olmasından tutun, beğendiğim adamın benim olamasına kadar. kafanızı çok da seksüel amaçlı kullanmadan ( keza bu yazıyı benimle yakinen ilgilenen (bkz: bankacibear)haricinde kaç kişi okur bilemem ) kısaca özet geçeyim;
hayatımın en olmaması gereken noktasındayım. 6 . yılıma girdiğim hayatımda yer olan ve artık eski sevgilim olan kişinin başkasına aşık olması yüzünden bitse de onunla aynı evi paylaşmak zorundayım şu an çünkü; girmemem gereken bir sürü sorumluluğun altına kocama hope rose imzası attım. böylece hprs nin komik açılımını da öğrenmiş oldunuz. dalga geçmeyin hemen kuzum ben de gençtim.
materyel zıkkımların şanssızlığını bir kenara siktir ediyorum. manevi halim yerle bir. yanında olmaktan mutluluk duyduğum yıllar önce karşıma çıkan ama bazı özel sorunlar yüzünden yürümeyen ve doğal süreç biten bir ilişkiden biri gerisin geriye döner.bir şekilde sizi 7 yıl sonra tekrar bulur. bulduğu zaman aralığı ise yukarda yazılı.
ben şu an; kimseye güvenecek, inanacak, geleceğin hayallerine kapılamayacak bir haldeyken; takdir ettiğim, sevgi ile kucakladığım bir inatla ben de diretmesini belkide şansım döndü lan diye düşünerek bir iki gün gülümsedikten sonra.. evet bundan sonra benim lanetli olduğumun kanıtı geliyor.. hayatında hiç yaşamadığı bir sorunu benle irtibata girdikten 3 gün sonra yaşadı. ve bu beni bana kanıtladı. öncekilerine tesadüf derken; girdiğim şirketlerin batması, kıyafet muhabbeti yukarda var ( bir arkadaşım inanmadı benim yerime yeni sezon bir ayakkabının numarasını sordu, numarasını sordu, yoktu! bilmem kaçıncı kanıt ) kenarda parsı olduğunu hep bildiğim ablamın tam ihtiyacım olduğunda tüm parasını dolandırıcıya kaptırması, eski sevgilimin bende ayrıldıktan son a ( ki diğer çıktıklarım da buna dahil) işlerinin düzelmesi mali açıdan rahata ermesi, hatta tuttuğum takımı desteklerken sürekli kaybetmesi ( bu aralar beşiktaş takımına sempati duyuyorum sırf başlarına benim uğursuzluğum çöker diye destekçisi olamıyorum ), mali durumumu düzeltecek haberi bankadan aldıktan 1 saat sonra faizlerin yükselmesi...
sanırım o filmlerde izlediğiniz ve hep aranan lanetli çocuk bendim.
hayat beni çok zorluyor. belirtmekten utanç duyduğum bir yaşta bana yıllarca tecavüz eden adamların düğünlerinde göbek atmak zorunda kaldım ben.
neyin itirafı bu.
senden çok hoşlanıyorum de adam. ama bana bulaşan mutsuz, umutsuz ve şanssız oluyor. bana elimde sadece yeniden umut etmek ve hayal etmek kalır. git kendini lanetlemeden.
öykülerimle, tablolarımla, müziklerimle, intahara meyilli halimle yalnız kalmaya itildiğim bu hayatımda bir şiirimle son veriyorum yazdıklarıma..

küflü günah.

günah gelirim ben sana..
tenimde çiftleşmiş rakıyla buz.
kışın soğuğu ellerimde kalmış benim.
kuyruğundan korkan bir kediyim ben.
kendime yeksenak acılarımla,
yarattığım dertlerimle boğuşurum ben,
seninkiler basit kaçar bana.
aynaya bakan bebeğin şaşkınlığı var üzerimde
her gördüğümde feri biraz daha sönen gözlerimi
inancını yitirmeden tanrı’ya her gün küfreden insanların arasında büyüdüm ben.
ne onlar farkındaydı küfrettiklerinin
ne ben farkındaydın küflendiğimin.
umudumun üzerinde sigara söndürdüm kül tablasında.
kendimi koyverip asılsam dudaklarına
ağır gelirim
kaldıramazsın.
günaha kaçar benim duygularım sana,
daha çocuksun anlayamazsın….

tarih bugün
alkol dercesi bir şişe şarap dört yudum viski bir paket sigara

bitiş cranberries empty.
bana kendi şanssızlıklarımı hatırlatan başlık.

lise dönemimde sağlık sorunları nedeni ile üniversiteyi kazanamamıştım. halbuki derslerim çok iyiydi.
resim bölümünü yine sağlık sorunlarım nedeniyle kazanamadım.
erasmus'a gidemedim. bilin bakalım neden? sağlık sorunları yüzünden. şansa bakar mısınız? (hepsi aynı sağlık sorunu bu arada. hep önemli dönemlerde denk geldi.)
ilk laptopumu aldığımda sadece bende gerçekleşen bir problem oluşmuştu. internet sorunu yaşanıyordu ve 3 aydır bununla uğraştım. nasıl bir şanssızlıksa. bütün "yeni laptop alma" hevesim gitmişti.
gta 5'i indirirken bir anda obsesif kompulsif bozukluk atakları yaşadım. en çok sevdiğim şey oyun oynamaktır, ama oynayamamıştım. eskiden oynayamadığım çoğu oyunları artık şimdi oynayabilmeme rağmen(yani pc artık kaldırıyor oyunları), hala oynayamıyorum.

sonra ne mi oldu? hprs ile bir kez konuştuktan sonra olanları yazayım:
uzun süredir, okb atakları tekrar baş göstermişti. hastanelerde hiç randevu bulamamıştım. hprs ile konuştuktan 1 hafta sonra üniversitede mükemmel bir randevu buldum.
makromantarlar dersinden 95 aldım. sınıftaki en yüksek nottu.
haplar çok işime yarıyor, şu anda çok enerjiğim. hatta aileme konser bile verdim. *
oyunum yakın bir zamanda çıkıyor. bunu yazdığım anda hiç sikinde bile olmadığım arkadaşlarım, yorumlarımı beğendi.
daha neler neler.

iki eksi birbiriyle çarpışınca artıya mı dönüştü ne oldu bilmiyorum. *

bu arada yazıyı okumayı bitirmemle, müziğin bitmesi bir oldu.