interstellar

christopher nolan yapmış, bilimkurguymuş, soundtrackte ''evey reborn'' çalıyormuş, bana kalan da filme gidip kendimden geçmekmiş
christopher nolan ve jonathan nolan isimlerinden sonra beklentisi haliyle yüksek olan bilimkurgu filmi. ilk olarak steven spielberg tarafından yönetilecekken iş nolan'ın başına kalmış. konu kara delik ve uzay olunca biraz sıkıntılı, ne kadar gerçeğe yakın olacak, bilime ne kadar yakın olacak ya da olmalı mı? ne olursa olsun insanın ağzının suyu akıyor.
varsa imkanınız gidin görün ufkunuz genişlesin dediğim film. kırk yıllık artı 6, filmlerle karşılaştırmadan bi zahmet birde. her filmi bir öncekiyle kıyaslamayı bırakarak gidin. içinizdeki einstein ve stephen hawking'i bir kenara bırakın ve öyle izleyin, ve bir zahmet bu seferlik amına kodumunun meteforlarını da götünüze sokun.*. her türlü emeğini hak eden film. uzay-zaman konusu vs konulara aç insanları tatmin eder hatta ufaklıklara ilham bile olabilir. yargılamadan izleyin bu sefer. ha birde yine amerikan bayrağı demeyin yeminle keserim çükünüzü götünüzü. yok hala sakin değilim. beklentim olmasa da nolan'nın daşşağını yiyim devamını çeksin. iki kez izledim ve ikincisinde de ilk seferki tepkileri verdim yeminle. para verseler bu kadar konuşmam, savunmam amk.
çekilmiş en iyi bilim kurgu filmidir. aksini söyleyeni dövüyorum, gayet ciddiyim.
şöyle bir denklem vereyim hatta:
2( contact + 2001 a space odyssey)
filmden çıkınca zaman-mekan birbirine giriyor bu arada. "nerdeyim lan ben!" falan oluyorsunuz, aman dikkat araba çarpmasın yolda.
biri beni öldürmeyecekse açıkça söylüyorum:
çekilmiş en iyi bilim kurgu filmi falan değildir.
evet, kötü bir film değildir ve sinemaya gidip izlenilmeyi hak eder.
ama imdb'deki yeri fazlasıyla abartılmıştır.
sonuç olarak vasat üstü bir film!
dün sabah 4 e kadar gözlerim pörtlemiş bir halde izlediğim christopher nolan bilimkurgusu. sürükleyici ve bir o kadar da duygusal. tavsiye ederim.
tam dört kez izlediğim etkileyici,sürükleyici,duygusal bilim-kurgu filmi.
fazla yorum yapmayayım,herkesin izlemesi gerekir.
bilim kurgu ile aram olmamasına rağmen sevdiğim ender bilim kurgu filmlerdendir.
christopher nolan filmlerinde didik didik ayrıntı çalışan, bilimsel yaklaşan, olabildiğince gerçekçi yansıtmayı seven bir yönetmendir. özellikle bu film için astrofizik otoriteleriyle uzun uzun çalışıp , bilimsel teorileri gerçeğe en yakın haliyle canlandırmaya çalışarak yapmıştır. yani filmlerinde özel efekt kullanımını en aza indirgeyip fiziki şartlara uygun gerçek patlama ,kaza sahneleri ve platolar oluşturarak çeken bir yönetmenden bahsediyoruz. yani sırf görüntü olsun diye uçan kaçan değil masraftan kaçınmadan birebir durumu canlandırmayı uygun gören bir bakış açısı. örneğin dark knight rises ta 180 derece havada döndürdüğü tır ve komple patlattığı hastane sahneleri birebir gerçekleştirilmiş sahnelerdir.

interstellar projesi için matthew mcconaughey ile görüşmesi bile ayrı bir hikaye. matthew mcconaughey yönetmenle görüşmek için 3500 km yol yaptığını sabahtan akşama harika bir sohbet ve geyik yaptıklarını, sonrada gerisin geriye döndüğünü söylemiştir. bu görüşme sırasında film hakkında tek kelime dahi etmeden keyifli vakit geçridiklerini ama uçakta dönerken neydi bu şimdi diye düşünmeden edemediği bir çok röportajda anlatmıştır. aradan zaman geçer ve christopher nolan , matthew mcconaughey'i yeni filminde rol alması için arayarak görüşmelere başlar.
daha ilginç olanı nolan yıllardır film müzikleri için çalıştığı hans zimmer 'e uzun zaman önce " istediğin gibi bir film müziği yap " der. hikayeyi bilmeden müzik yaratımında zorlanan hans zimmer daha sonra nolan'a daha ısrarla sorar ve hikayenin baba evlat sevgisi üzerine olacağını öğrenir. daha da şaşırtıcı olan ise film müziğinde yarattığı temanın metronom 60 versiyonunun yani saniye de bir vuruş temposunda olması ve konunun uzay- zaman bağlamında geçiyor olması * yani bu sayede hans zimmer filmin duygusunu düşünürken farkında olmada filme cuk oturan bir zaman olgusuna temas etmiştir.


bir çok film otoritesi interstellar 'ın yönetmeni fazlasıyla hüsrana uğratacağına inanmıştır. çünkü insanların tanrıyı sorgulatacak bir filme fazla tepki göstereceğini düşünmüştür. amerika gişesinde ilk hafta muazzam bir başlangıç yaptıktan sonra dincilerin ters propagandası sayesinde gişesi oldukça gerilemiştir. ardından diğer haftalarda izleyici beğenisini toplayarak böylesine bir kült haline gelmiştir. oscar da da dini sorgulayan yapısı nedeniyle 1 oscarla teselli ikramiyesi verilerek gönlü alınmaya çalışılmıştır.


orta halli bir sinema takipçisi olarak film benim için oldukça güzel bir filmdir. hiçbir şeye tapılası bir anlam katmam sevmemde zaten. ama en sevdiğim 20 film arasındadır. özellikle bilim kurgu türünü severim hayranlık beslerim. hiçbir şeyi abartılı sevmem ama ayakları yere basan ve aslına yakın filmler daha fazla ilgimi çeker. hele birde bilim kurgu ise demeyin keyfime. beğenmemenize imkan yok diyemem fakat kesin bildiğim bir şey var; bu film hakkında atıp tutup konuşacaksan şimdiden tövbe namazı kılacaksın* yoksa ortamlarda funda özkalyoncu haline gelip ötenazi hakkını arar durursun.

dahası için :