the queen is dead

bu ay içinde çıkacak olan 3 disklik yeniden basımıyla beni heyecanlandıran ve bu nedenle baştan sona tekrar dinlediğim, ne kadar sevdiğimi hatırladığım, the smiths'in 4. benimse en sevdiğim albümü.

her dinleyişte şahsıma derin bir nostalji hissettiren, ilk dinlediğim yılların gitgide uzaklaştığını ve tozlandığını hatırlatan müthiş bir albüm.
yayınlanacak olan 3 diskin ilki orjinal albüm şarkılarından, ikinci disk demo versiyonlar ve b-side şarkılarından, üçüncü disk ise canlı kayıtlardan oluşturulmuş olacak. özellikle 2. diski dinlemek için sabırsızlandığımı söylemeliyim.

the smiths her ne kadar morrissey ve marr ekseninde dönen gizemli, sorunlu ve romantik ilişkiden besleniyor gibi görünse de bu albümün baslarında andy rourke ve davullarda mike joyce yapabilecekleri en güzel katkıyı yaptıklarını düşünüyorum. basların yüksek sesi, albümü daha da keyifli hale getirir.

albümün her şarkısı su gibi akar gider morrissey'in sesi hepsine çok yakışır, marr ise hem tarzını koruyan hem de yenilikçi sayılabilecek melodiler çıkarır gitarı ile.

özellikle;
albümün aynı isimli açılış şarkısının değeri bilinmemiş bir cevher olduğunu düşünüyorum. gümbür gümbür altı buçuk dakikalık, sözlerin trajedik ve dahiyane olduğu, enfes bir şarkı.
arkasından gelen frankly, mr. shankly aynı enerjiyi koruyarak, canlı müziği ve sözleri ile yüzünüze bir gülümseme bırakıyor.
morrisey'in en iyi vokallerinden biri olduğunu düşündüğüm i know it's over albümün hareketli havasına müthiş bir kalp kırıklığıyla son veriyor.
bir şarkı sonrasında ise morrisey a dreaded sunny day, so let’s go where we’re happy, and ı’ll meet you at the cemetery gates ile güneşi yeniden getiriyor albüme.
big mouth strikes again, hızlı elektro ve akustik gitar melodisi ile bizi albümün kalbine, the boy with the thorn in his side şarkısına bağlıyor. sanırım albümdeki en sevdiğim şarkı bu. vicar in a tutu'dan sonra ise tüm zamanların en iyi şarkılarından biri olan there's a light that never goes out geliyor.
albümün kapanışını ise albümün tınısına mükemmel uyan, post-punk, sarkastik some girls bigger than others yapıyor. albüm zaten kısa ama bu kadar güzel şarkılar olunca bir kez dinleyip bırakmak çok zor.

bu ay içinde çıkacak olan yeniden basım şerefine epey dinleyeceğim sonbahara yakışır en güzel the smiths albümü.