20 mart 2013 ankara üniversitesi olayları

üniversite olayları türkiyedeki siyasal- toplumsal olaylar tarihiyle neredeyse yaşıttır. üniversite gençliğinin yarı aydın konumu ve küçük burjuva niteliği, toplumun en dinamik kesimi olması vs. nedenlerle, bu neredeyse eşyanın kanunu gibi doğal bir durumdur. sadece türkiyede değil, tüm dünyada da bu böyledir.
68 gençlik hareketleri'nin fransa'dan, abd'ye, prag'dan vietnam'a kadar öncülüğünü yapan yine üniversite gençliği olagelmiştir. atina'daki politeknik işgalinde olduğu gibi, kendi toplumlarının tarihlerinde derin izler bırakan, keskin dönüşümler yapan tarihsel olayların başrolünde hep üniversite gençliği olmuştur. kimi zaman ağır bedeller ödeyerek te olsa, tarihin çarklarının hızlı döndüğü dönemlerde üniversiteli gençlik, anti-emperyalist, anti faşist mücadelenin bayrağını elinden düşürmemiştir.

68 olaylarını bir moda akımı olarak bilenler için, dünyada olup bitenleri bir kenara bırakıp, türkiye'ye bakalim. ış bu entry'i sıkılmadan okuyacaklar için biraz tarihsel bilgilerimizi yenileyelim.
28 nisan 1960, türkiye öğrenci hareketi tarihinin kara günlerinden biridir. hükümeti protest eden üniversitelilerin beyazıt'taki protesto gösterisine müdahale eden polisin açtığı ateş sonucu turan emeksiz isimli öğrenci ölür ve 27 mayıs darbesine giden yol açılmış olur.
24 temmuz 1968'de, 6. filo'yu protesto eden gdevrimci gençlerden vedat demircioglu, polis tarafından
itü yurduna yapılan baskında, ikinci kattan atılarak öldürülür. vedat, devamında onlarca yüzlerce ögrencinin hayatına malolacak, darbelere, muhtiralara yol açacak kanlı bir sürecin ilk kurbanıdır. boykotlar, üniversite işgalleri, yürüyüşler, yükselen anti faşist mücadeleye parallel olarak artarak devam eder.. deniz gezmişler, mahir çayan'lar, bu dönemde üniversite gençliği içinden çıkan, ve türkiye sosyalist hareketi ile özdeşleşen liderler olacaktır.

not: devam edecek)
newroz.pardon size 'nevruz' muydu? evet bahar bayramı.

bu hep var olacak artık o kadar eminim ki. insanları ezik gösterme sanatı çok büyük bir kaçış olmalı. asimilasyon beyin hücrelerine işlemiş.bahar bayramını ki on yıllarca yasaklansın ve bugün hemen de sahipleniyorsun her şeyi diye ortaya atılan embesillerin ezici üstünlüğüne rağmen kutlanması ve kriminalize edilmek istenmiş/edilmiş kürtlerin ' öcalana özgürlük kürdistana statü ' şeklinde pankart açıp halay çekmesini salt terör yandaşlığı ile açıklanması haliyle bu aü olaylarını tetikledi.

--- masumiyet müzesi kaşığı ---

buraya kadar kısmen naziresi olunan entry ((bkz:#122279)) sahibinin kafası karışmış olmalı. zira entry başlarken verdiği ilk linkin başlık altı şöyle : " cebeci kampüsü'ndeki nevruz kutlamasında bir özel güvenlik görevlisinin bir öğrenciye bıçak çekmesi üzerine çıkan tartışma arbedeye dönüştü." entry sahibi tabloyu şu şekilde göstermiş: güvenlik görevlisini dövdüler. önce keşke mantık hatası diye bir seçenek olsa da şikayet etsem diye düşündüm ama sonra yapacak bir şey yok dedim. neticede kafa karışıklığı bir tercihdir ve tedavi edilebilir.

--- masumiyet müzesi kaşığı ---

ha bir de olayla alakası olmayan öğrencilerin dışarı çıkamaması meselsi; çıksalardı da ağız burun dağılaydı orantılı polis şiddeti ile. olmayacak şey değildi. ( bir kalp krizi ve birçok astım vakası var duyduğum kadarıyla,tabi ki gaz bombaları yüzünden, eylemciler coptan koruyabildiler kısmen ama polisin gazı her şeye kadir gibi.) vs vs

ama düşünce ve ifade özgürlüğüydü değil mi? evet evet.tam olarak bu cidden. ifade edebilirsin ama günah keçisi de sen olursun.

(bkz: şeyhin kerameti kendinden menkul)
üniversite olayları, 80 darbesinin yarattığı baskıyla geçen 10 yılın ardından 90 larda tekrar gazete sayfalarını süslemeye başladı.
özellikle yök'e karşı yapılan eylemler ve sonrasında başlayan sivil faşistlerin saldırıları eşliğindeki polis terörü, medyada özenle sağ-sol çatışması olarak gösteriliyordu.
o yıllarda istanbul üniversitesinde okuyan biri olarak, olayların canlı şahidiyim. her 6 kasımda, 16 martta, newrozda ya da 1 mayısta okullar polis işgaline uğrar, ögrenciler bu tutumu protesto ederdi. bu eylemlerde cop yedigimiz, kafa göz yardırdığımız çok olmuştur. yemek zamlarını ya da harçları protesto ettiğimiz eylemlerde de durum farklı olmazdı.
ama medya hep polis şiddetini görmezden gelir, yine ya bildik "sağ-sol çatışması", ya da "provakatörler okulu karıştırdı" nakaratı ile verirdi. üniversite yönetiminin anti demokratik tavrını, sivil faşistlerin okullara nasıl silahlı girebildiklerini, üniversite özerkliğinin ne olup olmadığını ise asla tartışmazdı.
örneğin yıldız teknikli ayhan efeoğlu'nun gözaltında kaybedilmesi, marmara üniversitesinden seher sahin'in sivil polislerce 3. kattan atılarak öldürülmesi asla ana akım medyada yer bulamayacaktı. ama 30 ögrencinin "parasız egitime hayır" pankartı açıp beyazıt meydanına çıkması, üstelik pollsten bir ton dayak yemesi manşetlere
taşınacak, "duyarlı" kalemşörler hemen "türkiye'yi karıştırıyorlar", "gençlik nereye gidiyor?" minvalinde yazılar döktüreceklerdi.
o yıllarda bu türkiye türklerindir medyası, 3 isçinin polis kurşunuyla can verdiği 1996 1 mayısını bile, bu ölümlerle değil, yol kenarındaki lalelere sopayla saldıran maskeli terörist fotoğraflarıyla vermişti.
ee ne de olsa belediyenin binbir emekle ve özenle yol kenarlarına diktiği laleler milli servetti ve milli servet konusunda her zaman çok hassas olmuş milli medyamiz için üç candan daha kıymetliydi.
doğuda yıllardır sürüp giden kirli savaşa gözlerini kapatmak karşılığında, her türlü teşvik ve krediden yararlanan medya baronlarının tam bir lale devri yaşadığı bir dönemde bu lale hassasiyeti garip karşılanmamalı.
gelelim günümüze...

not: devam edecek..

türkiye nüfusunun belli bir kısmı kürt olduğuna göre, üniversitelerde de belli bir oranda kürt öğrenci olması doğaldır. bu öğrencilerin hepsinin, son 30 yıllık çatışmalı ortamda büyümüş, neredeyse olağan bir dönemi yaşamamış bir kuşak olmasından mütevellit, politize bir kuşak olması da doğaldır.
türkiye'nin en önemli sorunu kürt sorunu, ve kürtlerin, türkiye'nin en dinamik politik unsuru olduğu da gözönüne alındığında, üniversitelerdeki kürt öğrencilerin hele hele newroz gibi iyice politize olmuş (maalesef bu politizasyon süreci inkarcı ve asimilasyoncu devletimiz sayesinde gerçekleşmiştir) bir günde politik talepleri olan bir eylem yapmaları çok ta olağan dışı bir olay değildir.
buna fena halde içerleyen, hele hele "nevruz" gibi özbeöz türk, masum mu masum bir "bahar bayramı"na newroz diyerek kirli emellerine alet edenlerden hiç hazzetmeyenler için bu durum tabi ki şoke edici...
kürtlerin yok sayılması dönemlerinin geride kaldığını hazmedemiyorlar henüz.. eskiden ne güzeldi.. yoklar diyordun, görmezden geliyordun oh miss..
oysa şimdi öylemi, parlamentoda, üniversitede, sokakta, her yerde o kaba dilleriyle statü falan istiyorlar...
sanırım eskiden kürtleri yok sayanları en çok rahatsız eden de bu.. bu yüzden eskiden yok saydıklarını, şimdi çok sayıyorlar.

haftabaşında tandoğan kampüsünde toplanan kanı deli deli akan 8-10 kişi cebeciden aldıkları talimatlar doğrultusunda 1,5 tl den 1,75 tl ye yükselen yemekhane fiyatlarını protesto etmek amacıyla yemekhaneyi bastılar. ne o bedava yemek istiyoruz diye götlerini başlarına geçirdiler ve o gün için istediklerini de aldılar yani yemek belli bir noktadan sonra bedava oldu. peki daha sonrasında ne oldu ??? yemekhanenin işletmesi özel bir şirkette olduğundan dolayı ertesi gün yemekhaneye yemek göndermiyorum deyip kökünden kapattı.

sözüm ona bu fiyat artışını protesto eden arkadaşlar da ceplerinden çıkardıkları camel, marlboro, parlamet vs... marka sigaralarını çıkartıp pofur pofur içip yemekhaneyi işleten şirkete sövdüler. evet evet 0,25 tl lik artışa katlanamayanlar kapitalist sistemin ürettiği ve neredeyse hergün 10 yemek parası verdikleri o amerikan kökenli sigaralarını tüttürdüler.

aynın gün içerisinde kampüste toplanıp konuştular, tartıştılar, bildiriler yayınladılar, "etkinlik" düzenlediler.

dün de bu olaylar patlak verdi. insanlar üniversitelere öğretim için geliyorlar, eğitim kısmı malesef ki artık bu seviyede kalmıyor, kaldı ki olsa bile bunların hiçbirini adam gibi eğitemez. özgürlükten bahsediyorlar, demokrasiden bahsediyorlar ama hepsi birer emperyalistin kucağında adeta kucak dansı ettiklerinin farkında bile değiller. bölünelim deniliyor, tamam abicim bölünelim ama hiçbir kürt veya kürt asıllı bu topraklarda kalmamak üzere, veya hiçbir türk veya türk asıllı o topraklarda kalmamak üzere.

özgürlük özgürlük diyorlar, üzerine özgürlük yazdıkları tuğlaları fırlatıyorlar.

bunların yaptığı iş solculuk falan değil düpedüz bölücülük .
dün ankara'dan akademisyen bir arkadaşımın(ki kendisi sıkı bir sosyalisttir) bildiğin rezillikti diye anlattığı olaylardır. newroz kutlamak istiyoruz diyen gençlerin bir süre sonra saldırgan tavırlar sergileyerek çevreyi ablukaya almaları akabinde sınıflara giriş çıkışı kapatmaları ardından yaşanan arbede olayların kısa bir özeti. ülkücü camianın yıllardır yaptığı şeylerin aynısını sosyalistlerin ve kürt hareketinden insanların yaptığını düşünün, olaylar budur. türkiye'de politika yapma, kendi düşüncen güçlendiği an başkasını ezme hissi ve tavrı üzerine kurulu olduğu için hümanist saflarda olduğunu iddia edenler bile bir süre sonra gözü dönmüş fanatiklere dönüşebiliyor. genlerimize işlemiş olacakki solcusu sağcısı bu ilkel halden bir türlü kurtulamıyoruz. newroz kutluyoruz, barış ulan diyerek saldırmak nasıl birşeydir bir türlü anlayamıyorum... yoo dostum benim anladığım barış böyle birşey değil! hem ne demişler dans edemediğim devrim, devrim değildir...