loranahmes2

Durum: 949 - 0 - 0 - 0 - 24.06.2013 01:18

Puan: 9670 - Sözlük Kezbanı

12 yıl önce kayıt oldu. 3.Nesil Yazar.

ve düşünürüm: belki hiç yaşamadım, ne öğrendin, ne sevdin, ne de inandın... belki de kuyruklu yalanlar mutlu etti bazı bazı... kahrolsun bağzı şeyler!!
  • /
  • 48

sakinleş, konuşuyoruz sadece :d

23 haziran 2013'te görülecek olan dolunay

23 haziran’da, 356989 km değeriyle yer’e en yakın konumda olacak ay’ın görünen açısal çapı 32″.5 olacak.

kaynak: http://rasathane.ankara.edu.tr/?page_id=...

türk polisi

önemli bir kısmı atanamamış fen-edebiyat mezunu insanlar.

fikir intihali

memleketine henüz yolum düşmese de benim için şehir rehberi olmaya söz vermiş "çömez". çömez mi? evet. tuhaf.

her interaktif sözlüğün olduğu gibi ayı sözlük'ün de bir sahibi var. hay hay. fakat her sözlük de olduğu gibi, kullanım oranındaki düşüklüğe rağmen, bir formatı da vardır. uyulması gereken bu kurallar bütünü sözlük içi disiplini ve estetiği sağlayacak niteliktedir. kurallara uyulmayan entriler yöneticilerin sabrına göre düzenlenir, temizlenir ya da düzeltilmesi için silinir. çoğu yazar, bir çok sözlükte olduğu gibi bunu kişisel algılayıp namus meselesi yapar ve küser. kuralları bilen ve hayat felsefesini sözlükte de yaşayan yazarlar bunu umursamaz ve gerekeni yapar.

sözlükte takip ettiğim ve gerçek anlamda yazdıklarını zevkle okuduğum yazarlar listesinde bulunan fikir intihali'nin entirileri numunelik özelliği taşırken neden silindi, benim açımdan büyük bir merak konusu. bir değil, on değil, külliyen silinmiş. şu halde sözlük'ün bir site olarak kendine şiar edindiği " bu site ötekileştirilen bir çok bireyin daha özgürce yazabildiği bir platform olmayı amaçlar." cümlesinin kapsayıcılığını tartışmaya açar. nitekim açmıştır.

başta söylediğim her sitenin olduğu gibi bu sitenin de sahibi vardır mantığının bir farkı vardır diğerlerinden: kendini, ötekileştirmeden ölümüne kaçmak kaydıyla var eder. * gerçek hayatta çeşitli sebeplerle ötekileştirilmiş lgbt bireylerinin sanal dünyada iknası için doğru profili sağlamak, inşa etmek zorundadır.

bu durumun elbette açıklanması icap ediyor. sözlüğün bekası için. yazarların özgür iradesiyle lgbt bireylerinin birliği, tanıtımı ve sosyalliğini sağlayan ürünler verirken "bir gün o ya da bu sebepten emeğim boşa çıkabilir" tereddütü taşımaması için.

onur haftası

21. onur haftası için çoğunluğu yalan dünya oyunucularının oluşturduğu bir videosu hazırlanmıştır. davet niteliğindedir.



(bkz: aşk örgütlenmektir bebeğim )
(bkz: taksim seni yeneceğim uleen)

imla

sinemada seyredilen ilk film

artık kar yağsın diyen tip

belli ki evi bir şekilde iyice ısıtılan biri bunu söylüyor. nitekim bir zamanlar evi çok iyi ısıtılan biri oalrak kar yağışını iple çekerdim. gel gör ki bu yıl kar yağmasın diye dua ediyordum. tüm kış, kıçım dondu. ancak şunu demekten asla kendimi alamadım:

(bkz: artık yağmur yağsın diyen insan)

sözlükte tek online olmak

şu an taşıdığım özellik. ama derhal uyumaya yönelerek sözlüğü kendisiyle başbaşa bırakıp tüm olan bitenleri düşünmeye sevk edeceğim. işte sevk kağıdın sözlük. * *

father and son

orijinal ismi otets i syn olan 2003 yapımı bir aleksander sokurov filmi.

bir baba ile oğul arasında yaşanabilecek sevginin en yüksek derecesinin anlatan dehşet bir drama. görüntü ve teknik; mekanlar ve müzik seçimi harikulade. asıl mekanımız olan ev tam olarak hayalimdeki ev. denize nazır, çatı katı. çaykovskinin müzikleri hiç bu kadar tazeleyici olmamıştı. * fakat filmin konusu diğer özelliklerine göre daha zayıf. bu kadarı kadı kızında da olur herhalde. *

--- kilosu 12 rupiden yarım kilo bamya---
insan daha ilk sahneden hop oturup hop kalkıyor "ne ediyor bunnar " diye. ilk sahne homoerotik sayılabilir. insanın aklına kötü şeyler geliyor. ensest mi yoksa falan diye. film ilerledikçe bu kanı yükseliyor. bunun hakkında bir şey demeyeceğim ama çok dehşet lan. yanlışım olursa düzeltin ama mevlana ile tebrizi arasındaki o yüksek aşk derecesine benzetiverdim. hem yasaklı hem bağlı. ama düzene karşı olmasına rağmen düzeniçi. buradaki düzen kavramını çok büyük bir iddiayla kullanmadım fakat film izlenildiği süre içerisinde insan tasnifi yapmak için önceki tespitlerine haliyle düzene sarılıyor. çünkü anlatılan baba oğul ilişkisi bizim "göster pipini amcana yavrum"-"ahanda burada amca"lık türkiyeli baba ve oğul ilişkilerinin çok çok üstünde. sanki bu baba ve oğul hem kendileri ama yalnızca kendileri, fakat inanılmaz derecede birbirleri, benzerleri, bir gibi. aralarındaki bu sevgiden bahsettim ama bi de çekişme var. adını koyamadığım bir çekişme. kıskançlık gibi durdu önceleri ama kesinlikle değil. daha farklı. kuşak çatışması diyen olmuş ancak kanaatimce alakası bile yok. bu filmde kuşak çatışmasını bırak iki ayrı kuşağa örnek gösterilecek temel özellikleri yeterince sergileyebilen kahraman bile yok. gülüp oynayan, konuşan adeta hem-dem, çağdaş ve tabiki arkadaş olan bir baba ve oğul. aynı anneden doğmuş bir baba ve oğul. bu arada filmde anne yok. anne yokluğunun neredeyse adı olmadığı gibi yardımcı karakterle filme sokulan annenin imajı da gayet kötü. filmin temel düşüncesi ve karakterinin tahlili için sanırsam rus tarihi, rusların ataerkil tarihi, yönetmenin kişisel tarihi gibi bir takım yan dallar hakkında da bilgi sahibi olmak gerek.
--- kilosu 12 rupiden yarım kilo bamya ---

not: sanat filmlerine gelemiyorsanız topuklayın kardeşim. yoğun bir şekilde san'at icra edilmiştir. hatta keşke afişine, filmin ilk sahnelerine falan da bu uyarıyı iliştiriverselermiş. ben sanat filmi olduğunu bilerek izledim, yanlış anlaşılmasın ancak bir çok kişiyi tanıyorum ki bu sanat filminin ilk yirmi dakikasında dayanamayıp intihar eder. bu korktuğum şey olmasın diye yani. * *

en son dört yıl önce sınava hazırlanacağım diye sabahlamaya kalmıştım da beş buçukta uyuyakalmıştım. şimdiyse iş yok güç yok bu ne uykusuzluk bile demeyecek denli amaçsızım. ama çok hoşuma gidiyor. hayır acıkmasam daha bir hoşuma gidecek ya neyse :))

turgut uyar

ısrarla tutunamayanlar'ın tugut özben'iyle karıştırdığım göğe bakma durağının mimarı.

(bkz: hastasıyız dede)

**
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım
**

kıl dönmesi

esmer erkeğin kaderi derler bu hastalık için. benden uzak allaha yakın olsun.

gaylerin çocuk sahibi olma arzusu

davulcu vedat

2013 yılında istanbul’un beyoğlu ilçesinde vuku bulan 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi esnasında tanınmaya başlandı. beşiktaşın çarşı grubunun açık tribün davulcusu olduğu bilinen davulcu vedat’ın şöhreti ve kahramanlıkları olaylar esnasında kulaktan kulağa yayılıp olağanüstü bir hal almaya başladı. en büyük özellikleri arasında aniden ortaya çıkma, beliriverme, olayları ve krizleri çözmeye yönelik uygulamaları hayata geçirme sayılabilir.

onun hayatıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karıştı. yer yer de olağanüstü ve gülünç nitelikler kazandı. mesela bir gün istanbul gezi parkı direnişinde halkın bayraktarlığını yaparken birkaç saat sonra ankara kuğulu parkta da görüldüğü rivayet edilmiştir. 20 gün kesintisiz süren ve bir talep-isyan niteliğinde olan olaylarda toma, dozer gibi araçları kullanıp polisleri püskürttüğü bilinmektedir.

amir: barikatı aç çok içeriye girme!
toma7: anlaşıldı.
amir: toma9 sen de aynı anda su sık!
toma9: ...
amir: toma9 ?
toma9: ben vedat. dinliyorum!
amir: vedat kim ya?
toma9: açık tribünden ya, davulcu vedat.
amir: toma7 geri çekil!

diğer yandan helikopter kullandığına dair de bir takım dedikodu mahiyetinde malumat da vardır. bu hadisenin gerçekleştiği şu diyalogla kanıtlanmaya çalışılmaktadır:

+iniş izni istiyorum kule
-yok
+kule?
-izin yok.
+siz kimsiniz?
-vedat ben vedat.

diğer yandan bu olay gerçekleşmeden önce aşağıdaki fotoğrafın çekildiği söylenmektedir. isviçreli bilim adamlarının titizce neticelendirdikleri araştırmalarına göre fotoğrafta en küçük bir fotoşokluk durum yoktur. fotoğrafta şu diyalog geçmektedir:

-aramızda helikopter kullanmayı bilen var mı?
-olmadı karadan yürütürüz vedat.

http://www.facebook.com/photo.php?fbid=3...

fakat direniş esnasında faiz lobisinden destek alan bir çapulcu olduğu söylenmektedir. kırmızılı kadın, siyahlı kadın, çıplak direnişçi, ekmek ve cips dağıtan nene, duranadam gibileri de faiz lobisinden destek alan diğer yarı-kahramanlardır. ayrıca duyumlarıma göre kırmızılı kadının köfteci lobisiyle de bir bağlantısı vardır.

sen benim kim olduğumu biliyor musun

mesafeli ilişkiler

mesafe yalan baki olan aşktır şiarını ne kadar inanç haline getirirseniz getirin en monoton halleri bile yaşayamayacak olmanın verdiği sıkıntı ruhu terk etmez. daima büyük bir eksiklikle skype'tı, telefondu, maildi ilişkiyi devam ettirmeye çalışırsınız. ayda yılda bir kere buluştuğunuzda çok mutlu olursunuz belki ama o tatsız tuzsuz eksiklik terk etmiyor. gelinen nokta zaten "olmuyor" deyip başı öne eğmek. ama denilenin aksine asla salt kötü bir şey değildir. sabır duygusu, hayal gücü ve umut besleme gibi duyguları geliştiriyor ya da bu da pollyannacılık, bilemiyorum.

hoşlanılan erkekle sarhoş olmak

gerçekten güzel bir duygu. hele yakın arkadaşınızsa ve siz de içkiyle pek arası olmayan iki birayla sarhoş olanlardansanız daha bir güzel oluyor.

--- %100 şahsî söylemler içerir ---

kendisi her gün en az dört şişe bira içerdi. bense ayda bir iki dene ya içerdim ya içmezdim. bir gece baktım bu üzgün. eşlik edeyim dedim. sözüm ona içmeyeceğim. insan kendini bilir. sarhoş olurum diye bir taneyi uzattıkça uzattım. o üçüncüye geçerken ben birini anca bitirmiştim ki çok yavaş içince de etki falan göstermedi. dertleşiyoruz derken "bu mu içki " deyü bir tanesini on beş dakikada içi verdim. hiç yerimden de kalkmıyorum. baktım bu ne güzel seksi içiyor. ikincisi derken dördüncü. seksi içemediğim gibi ben böyle hızlı gidince kafa bi milyon. yeter göben, yeter mahmut, êdi bese necati derken benim ağzımın yayları gevşemiş, gülüyorum ediyorum. arada durup filozofça sözler ediyorum. eğleniyor benimle. çıktık bardan. nefesimi tutup gözlerimi açıyorum devrilmemek için... hey gidi günler... sözde adamla ilgilenmeye gittim o benim üzerime düşmek zorunda kaldı. eve geldiğimizde * ben odama geçip koltuğa oturdum. ışıklar falan kapalı. o da üstünü değiştiriyor odasında. bir ara kafasını kapıdan içeri soktu. yatağıma bakıp "nerdesin la?" diye içeriye göz attı. salona gitti. beni bulamamış ki odama gelip ışığı açtı "niye ses vermiyon la". sarhoşum diye yol boyunca da nasıl eğlendi. gülmeye başladı. gözlerimi açtım,* "neye gülüyon da" falan didim. hadi yatağına geç uyu artık deyip iknaya etmeye girişti. nasıl inatçıyım. yok mok diyorum. deli gibi aşığım o zamanlar. o eve gelmeden uyumazdım bile. ah be geçmiş! "belki sevdiğimi düşünüyorum oğlum, sen git" diye tersliyorum. içimden de "iyi bok yedin" diyorum kendime. allahtan beni ciddiye almıyor, o da inatlaşıyor "sen yatmazsan ben de yatmam" falan diyor. ama ben arsızlığa vuruyorum, "la gitsene çık odamdan diyorum" ah ya! insan nasıl aptallaşıyor... dedim ya allahtan çıkmıyor. çıksa oracıkta ağlarım. cano da odadan çıkmak için şart olarak "sen yatağına yat orada hayalini kur sevmeye devam et sevdiceğini" diyor. ben nuh diyorum peygamber kim bilmiyorum. beni bir kucağına aldı ki kahkaha ile beraber "lan sırtın ağrıyacak" falan diye durdurmaya çalışıyorum. şöyle diyim ben bir doksan kendisi de bir yetmiş beş civarı. ama kas yığını herif. beni yatağıma yatırdı. ben gülerken ışığı kapattı. bir anda bir çemkirdim, "gitmesene oluuum" diye. "amına koyiim siktin gecemi" diye gele söylenip yer yatağını yatağımın dibine yaptı... velhasılı kelam çok sevdim o geceyi. sarhoş olmayı da o gece sevdim. bir de her içtiğimde yad ederim o geceyi. şimdilerde görüşmüyoruz. ben görüşmüyorum. nasıl görüşebilirim ki. kız arkadaşıyla evlilik yolundaydı en son ve ben bu gerçek ortadayken onu nasıl görebilirdim ki... göz görmeyince gönül dağı yağmur yağmur... bir gece daha onunla sarhoş olmak için her şeyi verebilirim.

--- %100 şahsî söylemler içerir ---

yüksek lisans

master falan deyince bir şeye benzediği sanılıyor ama aynı tas aynı hamam. lisans eğitimi ne ki yükseğinden ne bekliyorsun. ha sosyal bilimlerde böyle. möendismiş, hukukmuş, tıpmış bilemem.

eşcinsel bir arkadaşın hetero evlilik haberini almak

toplumsal baskıyı iliklerine kadar yaşayan bir çok eşcinselin --en azından iki eşcinsel arkadaşımın-- bir seçenek olarak düşündüğü evlilik fikrini eyleme dökmesiyle ortaya çıkarak haber. gelsin temiz aile babası fikri gitsin aldatma ve hüsran geceleri... *

yakın zamanda anadolunun ücra bir köşesinde yaşayan, üniversite bitirmiş bir arkadaşım vardı.* eşcinsel oluşunu bir türlü kabul edemiyordu. adeta kendinden iğreniyordu. *en son terapilerden bahsediyordu. onca dil dökmeme rağmen geri adım atmamıştı. herkesin tahmin edebileceği gibi evlenerek bu gudubet duygulardan kurtulacağı fikri aşılanmış kendisine. en son deli gibi çalışıp para biriktiriyordu. isteyeceği kızın ailesi epey bir başlık parası istemişti. *
  • /
  • 48
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 949

bir ülkeden bir iç ülkeye

yılmaz erdoğan'ın sevebilme ihtimali adlı(?) şiirnde geçer. bir ülke: türkiye, iç ülke: kürdistan kodlamasını sıradan biri de anlayabilir.

liseli eşcinsellere tavsiyeler

bir günlük tutun. kimse okuyamasın diye başka bir alfabeyle yazmak isterseniz kendi alfabenizi oluşturup yazın. önce arap harfleriyle yazdım, sonra kril. kardeşim cin çıktı, tıkır tıkır öğrendi. sonra bir alfabe yaptım, mübarek hint alfabesi. ben okumayı unuttum. sadece ve anlaşılır bir şey olsun. sekiz yıldır kullanıyorum, misler misi bakıp bakıp ne bu diyorlar. dünyayı kurtarma planları diyorum. yutar gibi yapıyorlar, başka çareleri yok. ama o alfabeyi de bir ansiklopedi, efendime söyleyeyim yastığının iç yüzüne falan yaz ki hem uzun aralardan sonra hatırlayasın hem de kimse göremesin. niye mi bu? kardeşim, açılmaya ihtiyacın olacak ve her zaman etrafında birileri olmayacak, olsa bile anlatacak kelimeleri bulamayacaksın, bulduğunda sabaha karşı dört olacak. bu yüzden ulaşılabilir bir kuyu olacak yanında. istediğinde su çekersin. ya da kuyuyu gözyaşınla doldurursun. haa orta birde aşık olduğum çocuğun sivilcelerini uzun uzadıya yazmış olmak bu senelerde kendimden utanmama sebep vermiyor değil. ama sen boş ver, bunu gelecekteki sen düşünsün.*

bakir erkek

yozlaşmaya giden en kestirme yolun cinsellikten geçtiğini kavramış olması muhtemel erkektir.

aşk, sevgi, kıymet ve hürmet gibi insanın ruhuyla alakalı bir takım erdemlerin cinsel perhizle arttığı hakikatini de biliyor olabilir. meyvesi geçici bir haz olan cinselliğin ancak sevilen biriyle kalıcı olduğu fikrinden hareketle bu mahremini oburluk, zenginlik, alışveriş manyaklığı gibi kapitalist devrin bir neticesi olan 'başıboş' * cinsellik anlayışından uzak tutmayı müstakbel 'iyi insan' profilinin vazgeçilmezi kabul etmiştir.

peki, bu devirde ne zaman doğru kişi bulunacak da kalıcı olacağı tahmin edilen cinsellik yaşanacak? öyle zor bir soru ki insanın yanılması işten bile değil.

yanılmaktan korkup devamlı çekinmek ise faydasız bir hareket olur. "seni seviyorum" demenin bile aşkı yıprattığı ön yargısıyla sarhoş olan yeni insanın *tahriki rahat bırakmayacağından, korkunun ecele de fayda etmediğini fark edecektir. en önemli devre ise bundan sonradır. iş bittiğinde, maddi hazzın insanı soyarak çıplak ve bencil bir insana çevirdiğini; asıl bakirliğin, bedenî olanda değil de ruhî olanda saklandığını keşfetmesi en büyük bilgisi ve erdemi olacaktır. ve en büyük üzüntüsü... bazen dayanılmaz, kalıcı bir eziyet, endişe ve dehşetengiz bir ürkme hali. fakat her halükarda uçkuruna düşkün, beyniyle testisleri yer değiştirmiş insandan daha onurlu. peki onur?

neyzen tevfik

günümüde daha ziyade taşlamalarıyla tanınan oldukça yaratıcı bir şair. ayı sözlükte yazılan bu şiir doğru olmayabilir. sitedeki bu şiirin içeriği küçükler için uygun olmayabilir.

yürü be ehli deve endamını göreyim
sensiz geçen gecelerin ecdadını sikeyim
mecnun gibi topmuyum bir am için öleyim
mecnunuda sikeyim leylayıda sikeyim
bana yar olmayan karının izzetini itibarını sikeyim
yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim
düşmüşüz bir orospunun belasına
koymadık diye ta amının ortasına
kader böyle yazmış hatırasına
ben böyle hatıranın hikayesini sikeyim
kerem dağları deler bir amcık uğruna
aslı gitsinde ona buna vurdura
bir karı için değermi hiç bütün bunlara
her taraf amcık dolu mala iyi vurana
fuzuli am peşine düştün gurbete
am serindir, am derindir, şifa verir millete
ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz göte
bu gidişle yarrağımı gidersin cennete

hayal kırıklığı

eşcinsellerin sevgi kulvarında alışkanlık haline getirdiği olumsuz bir "davranış".

yazmak

yazmak yıkanmaktır. yazmak özgürlük ve yazmak kimi zaman kusmak. yazmak kaçış, ardına bile bakmadan bazen. yazmak gün geliyor sessizliği bozmak belki de aksine sessizliğe boyun eğmek. yazmak mukaddes bir eylem ve yazmak masumiyet, naiflik ve bütün mevzuya inat nezaket. yazmak...

brokeback mountain

esasında roman falan değildir. annie proulx'un yazdığı kısa bir öykü. aralarında teorik bir ayırım olmasa da hikaye bile diyemiyorum bu öyküye.
everest'in film çıktığında popüler kaygılarla brokeback dağı diye türkçeye iğrencü'l-vahşet bir tercümeyle kazandırdığı öykü. bu kötü çeviriden olsa gerek -diye umuyorum- öykü hayli sıkıcı. onu okuduktan sonra kitabın başka hiç bir öyküsünü okumadım.

bu filmi sinemada izledim ben arkadaş. daha bir tane bile gay arkadaşım yokken. bir tane bile gay pornosu izlememişken. (aynı zamanda genel porno da izlememiştim.) bakırköy'de +18 mi ne yazıyordu o zaman. kimliğimi isteyecekler diye altıma sıçmıştım korkudan. ama bir kere beni kesmedi. sonraki hafta ikinci kez gittim. benim için ne kadar anlamlı olduğunu anlatamam. o zamana kadar yalnızca e2'de yayınlanan hollyoaks dizisinde gördüğüm eşcinsel sevgili muhabbetleri bir anda koca bir öykü olarak beyaz perde aracılığıyla gözümün önüne serilmişti. arkadaş o zaman ben de sonu böyle olmayan ama sevdiğimle güzel bir ilişki yaşayabilirim deyüpde sinemadan çıkararaktan eve koşmuştum. gözlerim de yaşlıydı efendim. ağlamamış değildim. son sahnede.

diğer yandan. sözlük, bu film sinemada izlediğim ilk filmdir. benim için önemini anlatabiliyor muyum? ve 2006 yılı benim için ne kadar mukaddestir. lise daha bitmemişken nihayet sinemaya gittim demek için sinemaya gitmeye çalışan ben'in -param olmazdı da gitmezdim, net zaten yoktu- gittiği ilk filmin brokeback olması hayli hoş bir tesadüf.

begüm

timurun soyundan gelen hatunların kullandığı ünvan.

türklerde ve türk-moğol devletlerinde kast sistemi yoktur ancak herkesten farklı olarak bir hanedan vardır. ve hanedana en çok destek çıkanlar. hanedan devleti yöneten aileye deniyor ve türklerde bu kişiye han deniyor. ve han'ın karısına da hanım deniyor. timur imparatorluğu denilen zaman diliminde durum kast sistemini anımsatacak denli karışık. timur bir beydir. her ne kadar han'ı avucunun içinde oynatsa, devleti ve dünyayı kendi istediği gibi yönetse de han değildir. neden mi? çünkü han, kan bağını gerektiren bir şey olup cengiz han'ın kanından olanlarca kullanılabilen bir ünvandır. timur ise halktan bir çocuk. nasıl kullansın? onun asıl ünvanı beg'dir. ve eşinin ismi de begüm. hanım, begüm. han ve hanım'ın kan bağıyla süregeldiği bir dönemden sonra, yani timur'dan sonra beg ve begüm de kan bağını anlatır olmuştur. timurun kanından olanlar sadece beg ve begüm olabilmiştir. öyle ki ben beg'im ben begüm'üm dediğin zaman senin şecereni çıkartabiliyor adamlar.

malumunuz, timurla yıldırım bayezıt 'han' savaşmışlardır. birbirlerine küfür dolu mektuplar göndermişlerdir. yıldırım mektuplarının altına han imzasını attırınca timur küplere binermiş; lan oluuumm sennn cengiz hanının soyundan gelmiyonki söğütlü vatandaş diye. tabi yıldırım bunu bilmiyor ve sallamıyor. han ünvanını kullanıyor. artık buna mı sinirlenmiş ne timur sen saldır yıldırıma. darmaduman et adamcağızı. tabi bir koltuğa iki karpuz sığmaz.

bdp milletvekili sırrı süreyya önder'in çevre duyarlılığı

gezi parkı eyleminin siyasal platforma taşınmasını sağlayan kişidir, sırrı süreyya. ne kadar bdp'yi sevmeseniz de kepçelerin önüne kendini atıp gezi parkı yıkımını durdurması aşkına saygıyı hak ediyor. taksim platformunun önceki gün ona konuşma fırsatı tanımaması tam anlamıyla nankörlüktür.

tanım: değinildiği üzere, çevreyi, onu korumak için kepçeyle burun buruna gelecek kadar sevmektedir. bu da çevre duyarlılığının gelişmiş olduğunu göstermektedir.

eşcinsellerin aslında demek istedikleri

-orayı biliyorum. güzeldir.

aslında demek istedikleri ya da içlerinden geçen tahkiye tam olarak tutunamayanların 43. sayfasına denk gelen dördüncü bölümünde yer almıştır. mukaddes muharrir adeta bir geyin on saniyelik hayatıni hülasa etmiştir. saygıyla anıp iktibas ediyorum:

turgut’un oturduğu apartman, büyük şehrin kuzey doğusunda, enlemi kırk bir derece sıfır sıfır dakika kuzey ve kırk bir derece sıfır sıfır dakika bir saniye kuzeyle boylamı yirmi dokuz derece on iki dakika doğu ve yirmi dokuz derece on iki dakika bir saniye doğu olan noktalar arasında sıkışan bir arsa üzerine kurulmuştu. apartmanın dünya üzerindeki bu konumunu anlayabilmek için biraz astronomi bilmek gerekiyordu. oysa, turgut’un arkadaşlarının karıları, bu bilgiden yoksun oldukları halde, apartmanı 'elleriyle koymuş’ gibi buluyorlardı. selim ise -bilimsel tanımları uygulamakta her zaman güçlük çektiği için- yarım saat oralarda dolaşıp durmuştu ilk geldiği gün. bina, enlem ve boylam noktaları arasına sıkıştığı gibi, daha yüksek birçok apartmanın arasında ezilmişti. bu nedenle, kuzey rüzgârlarına kapalıydı ve güneyindeki apartmana bitişik tavan, yağmurda biraz akıyordu. insanın kendi evi olmadıkça, bunlara katlanmak gerekiyordu. çocukların odasının penceresinden bakılınca -biraz da sola, dışarı sarkmak şartıyla- karşıdaki iki apartmanın çatı katları arasındaki küçük boşluktan, önce bir iki servi ağacı ve daha uzakta soluk mavi renkli bir çizgiden ibaret olan deniz görünüyordu.

(bkz: oğuz atayı içmek istiyorum)

göğüs kaslarını oynatan erkek iticiliği

bir de bunların gel bi ellesene diyen türü vardır ki düşman başına. ego tavan. gel elle bir daha göremezsin. bir yerlerini yırtsan sen yapamazsın tadında sözler ve bakışlar. kasları dökülesice. **