emek sineması

emek sineması, istanbul'un önemli tarihi binalarındandı. malesef yıkımından önce kötü işletmecilik yüzünden can çekişiyordu. yenilenmeyen iç ve dış cephesi yüzünden mekan küf kokuyor, cicili bicili avm sinemaları yüzünden de seyirci kaybediyordu. lakin çok önemli bir tarihi değeri vardı. sinema olarak değil ama müze ya da istanbul film festivali için kurumsal bina olarak değerlendirilebilirdi. emek için yıkım kararı alınmadan önce tüm sinema yazarlarına mail atmış, o zamanlar ön gösterimlere katıldığım için hepsiyle konuşmuştum. bakın bu sinema çöküyor başına bir iş gelecek dediğimde hiçbiri ilgi göstermemişti. şimdi günah çıkarır gibi röportajlar veriyor, festival açılışında protesto konuşmaları yapıyorlar. emek sineması'nı sinemacılar da istanbul halkı da el birliğiyle yıkıma itti. hafızası olmayan, kültürel ve tarihi değerlerine sahip çıkamayan bir halktan bir cacık olmaz. şu an yapılan eylemleri de samimiyetsiz buluyorum... ben en azından arkadaşlarımla o sinemada festival filmlerini izledim. siz avm'lerde patlamış mısırlarınızı yiyin...
yıkılmaması için bugün saat 16:00'da eylemlerin yapıldığı sinemadır. malesef son gelen haberlere göre insanlar tazyikli sularla ıslatılmış, biber gazıyla zehirlenmiş. costa gavras'ın eylemde polis zulmünden nasibini aldığı, ahmet şık'ın poslislerle tartıştığı söyleniyor. altyazı dergisinden berke göral ise gözaltına alınmış. biz bu şehri sahipsiz bıraktık...
varlık vergisiyle "el konulmuş" bir rum ailenin malıymış. yapılan eylemlere devletin müdahalesi tartışılır; yine emek sinemasının türk sinema geleneğindeki yeri de aşikar. fakat üzerinden atlanılan bir şey var: sermayenin türkleştirilmesi arzusuyla darma duman edilmiş gayrımüslim ailenin bugün emek sineması dediğimiz bina üzerindeki hakkı.

şüphesiz emek'i emek yapan o rum aile değil, 'türk sineması'dır. fakat bugünlerde maruz kaldıkları polis şiddetinin hemen geçen asrın başında gayrımüslimlere de yaşatıldığını bildiklerini zannetmediğim sanatçıların ve emek-severlerin şu an o baskı gören haletiruhiye ile emek'i sahiplendiklerini görüyoruz ve asıl sahibin türk sineması olduğunu söylüyorlar. ara sıra ülke gündemine şöyle bir girip çıkan gayrımüslimlerin mallarının iadesiyle ilgili tek tek soru sormak isterdim kendilerine.

murathan mungan meskalin'inde güzel demiş bu ülkenin temeli doğru atılmamış; ve ardından gelen tüm doğrular, altına yanlışların süpürüldüğü halı üzerine inşa edilmiş... * bu nedenle hiç bir şey meşru değil.
"sevgi neydi?
sevgi emekti.
emeğe hiç saygınız yok.
bari sinemasını rahat bırakın!"

(bkz: metin üstündağ)

"benim sinema yaparken çok emek harcamadığımı düşünenler var, doğrudur; çünkü "emek" harcanmaz. bir haberim var.
emek sineması'nı satın aldım. keşke böyle olsaydı tabii. teklif ettim, ama baktım ki emek sineması zaten bizimmiş."

(bkz: cem yılmaz)
ülke elden giderken sessiz kalınıp bir sinema için onca fırtına koparılmasına anlam veremediğim, hassasiyeti fazla kaçmış eylemler dizisinin öznesi...
sinemayla ilgili bir konunun sinemacılar tarafından tepki gösterilmesinin yanında, işin simgesel boyutu kavranamadığı sürece koskoca bir çoğunluk tarafından anlaşılması mümkün olmayan eylemler dizisidir. başka pek çok eylem gibi. o anlamayan çoğunluğun da, ne olduğunu anlayabilmesi için her şeyi devletten beklemek yerine bir zahmet kendinin de emek harcaması gerekmektedir. tabii anlama ihtiyacını gerçekten hissediyorsa.

bohem bir hayatım yok. en son ne zaman beyoğlu'na gittim bilmiyorum. ama yine de emek sinemasının simge değerini anlayabilecek/bilebilecek kadar anım var.

"onlarca aç insan dururken kedi köpek beslemek neye" tepkisini vermek, belli ki kimileri için bir şey yapmakla aynı kapıya çıkıyor.