kanada

dört senedir yaşadığım; çok isteyerek, çok şeyden fedakarlık yaparak geldiğim ama şuan ömrümü törpüleyen memleket. soğuk bir ülkedir, insanları da bir o kadar soğuktur. otobüste trende herkes sıcak, arkadaş canlısı dosttur yabancılara ama bu arkadaşlık oradan ileri gitmez. türkler gibi bir arkadaşlık anlayışları yoktur. kanadalılar birbirlerine hesap yıkmaya çalışırlar, ucuzdurlar. (bkz:#vancouver) gibi ılıman şehirleri de vardır. amerikanın daha sessiz sakini, belki yaşaması daha mantıklı olanıdır. beyaz halk bildiğin tembeldir, senelerce göçmenlerin üstünden geçinmiş şimdi çoğunluğu işlerini göçmenlere kaptırmıştır. ekonomisi amerikadan kontrollüdür, krizlerde amerika yada avrupa kadar sallanmaz. doğal güzellikleri çoktur, outdoor sporları sevenlerin vazgeçilmezidir. bir de çoğu eyaletinde sokakta içki içilmez. polis yakaladığına ceza yazar. iki sene öncesine kadar içki yasak ama marihuana içmek serbestti. tuhaflıklarla çelişkilerle dolu bir ülke vesselam.
eşcinsellik konusunda dışarıdan göründüğü kadar toz pembe olmayan ülke. her ülkede olduğu gibi burada da pek çok tip var eşcinsellerden nefret eden.
amerika kadar dinamik değildir, istanbuldan giden biri eğer ki vancouver, toronto ya da montreal'de değil ise kafayı sıyırabilir. oralardayken de sıyırma potansiyeli var gibi duruyor hatta, bilemedim.
filistin'in bm'ye gözlemci statüsüyle üyelik başvurusuna hayır oyu vererek abd nin kıç yalayıcısı olmaktan vazgeçmeyeceğini ilan etmiş ve beni hayal kırıklığına ugratmış olan ikinci ülkem...
stephen harper senin götüne koyayım.. rezil ediyorsun bizi elaleme şerefsiz yalaka..
amerikalıların bizim köylü halimiz diye dalga geçtikleri memleket. bu söz biraz doğru biraz da yanlıştır. toronto, montreal, quebec, vancouver gibi şehirleri dışarda tutarsanız dünyanın en iç sıkıcı ve dandik ülkelerinden biridir. ülke hayvan gibi geniş sınırları ve kısıtlı nüfüsuyla bir tezatlar ülkesidir. göçmenlik sistemi ülke ekonomisini döndürür. fransızca ve ingilizce konuşulur. benki chicago'ya soğuk derdim bu sözümü kanada'ya gittiğimde yedim. hakikaten neden buraya insanlar taşınmış nasıl bir akılla buraya ülke kurmuşlar anlamıyorum. belki de benim adana'lılığımdan kaynaklanıyor bu soğuk düşmanlığı. abd'de geçirdiğim zaman kadar uzun süre geçirmedim ama gözlemlerime dayanarak şunları söyleyebilirim; abd'lilerin bu ülkeyle dalga geçmelerinde birkaç sebep var. bunlardan ilki kanada'daki düşük suç oranı. abd'liler bunu içten içe kıskanır ve sinir olurlar. daha sonra ülkedeki fransız etkisi ve fransızca konuşulan quebec, montreal gibi şehirlerin varlığı. malum abd'liler fransızlara kıl olurlar. dolayısıyla kardeş ülkeleri de olsa orda bulunan fransızların varlığı abd'lilerin sinirlerini bozar. ve pek tabi dünyanın en zengini ve güçlü memleketi olduklarını düşünen abd'lilerin en az kendileri kadar zengin memleket olan kanada'yı çekememe durumu. ve malum soru, uzun süreli kanada'da yaşarmıyım? buna çok net hayır diyebilirim. kanada'da da tuhaf bir yanılmasa var*. o kibar hallerini hiçbir zaman sahici bulmadım. açıkçası abd'nin orta büyüklükte, entellektüel düzeyi yüksek herhangi bir şehri kanada'daki düşük suç oranını ve huzurunu zaten sağlar. ilerde kuzey amerika'da yaşamayı düşünenler için seattle, san diego, portland, minneapolis gibi şehirleri düşünsünler derim. hayvan gibi büyük şehir olsun, kozmopolitlikten yıkılsın diyorsanız new york var. hiç başka seçenek düşünmeyin...

ps: illa kanada diyenlere gelsin: paranız çoksa vancouver'a yerleşebilirsiniz. yok daha makul ve kozmopolit bir yaşam istiyorsanız da toronto var.
dünyanın en geniş sınırlarına sahip ikinci en büyük, kuzey amerika ülkesi. ekonomisi büyük oranda abdye bağlıdır ve para birimi olarak kanada doları kullanır. bu ülkede iki resmi dil vardır, bunlar ingilizce ve fransızcadır. özellikle quebec eyaletinin halkının anadili fransızca olmakla birlikte bu eyalet, kanada tarihinde birden fazla kez referenduma gitmiş ve kanadadan ayrılıp bağımsız bir ülke durumuna gelme fırsatını hep ucu ucuna kaçırmıştır.

türkiyede göçmenlik ve eğitim aktiviteleri açısından pek bir popüler olsa da, pek çok bölgesinde kışları -40 ca varan hava sıcaklıkları ile pek de anadolu insanına hitap eder bir yapıya sahip değildir. bunun yanında çoğunluğun göçmen -ya da bir zamanlar göçmen statüsüne sahip olan- olması sebebiyle pek çok kültürden adam bulunabilir. özellikle uzak doğudan gelen tiplemeler dikkati çeker.

buz hokeyinde başı çeken ülkeler arasındadır.
south park'ın köşeli insanlar ve köşeli cisimler ile ti'ye aldığı ülke.
üniversite bitirenlerin bir türlü gerçekleşmeyen ortak ''kurtuluş yolu'' rotası.
molson adli bira markasinin amerikalilara ve amerikalilarin kanada algisina fena giydirdigi bir reklamda su sekilde resmedilen ulke:

ben kanadaliyim, kurk ticareti ile ugrasmiyorum ve oduncu da degilim, bir iglooda yasamiyorum, ic yagi yemiyorum ve kopeklerin cektigi bir kizaga binmiyorum. sizin bir sekilde tanistiginiz suzy, sue ve johnu tanimiyorum -ama eminim cok iyi insanlardir- ben dunya barisina inaniyorum dunyanin jandarmaligina degil, hem ingilizce hem fransizca konusuyorum amerikanca degil, ulkemin bayragini cantamda gururla tasiyorum (amerikalilara dunyanin baska yerlerine gittiklerinde kanadali olduklarini soylemeleri onerilir, bir nevi survival guide for dummies, amerikalilar icin hayatta kalma kilavuzu)....

hala guldugum, ama bir sekilde sevdigim reklam.
soğuk havası ve insanı hiç çekilmeyen, pasaportum elime ulaşır ulaşmaz terkedeceğim ve büyük ihtimal bir daha da uğramayacağım ülkedir. hayalini kuranlara duyurulur.
ilk başta master için gitmeyi düşünürken daha istanbul'da 1 derecede dünyanın kaç bucak olduğunu gördükten sonra değil içlik vs, kafaya ugg geçirsem bile hayatıma devam edemeyeceğimi tahmin ettiğim soğuklar ülkesi, adeta frozen - let it go. oysa ne güzel gölleri, ormanları, beyleri falan vardı...
bu ülkede bile homofobik profesörler var. rick coupland adındaki st lawrence college'da profesörlük yapan homofobik, "onur yürüyüşlerinde bayrak asacağınıza, eşcinselleri asın" demiş. sonrasında sosyal medyada tepki alır almaz, üniversite profesörün işine son vermiş. profesör sosyal medyada yazdığı bu yazı için özür dilese de üniversite geri adım atmamış. bu durum hemen bana ihsan karaman'ı hatırlattı. tabi bizde böyle işten çıkarma, görevden alma, istifa etme gibi şeyler olmuyor.
kendisinden ne sebeple olursa olsun kopma hissine kapılınca paniklettiren.. büyüten, sorgulatan, zorlayan, kıç dondururken iç ısıtmayı başaran, daha da zorlayan, her zorlamada ders çıkarttıran.. ikinci evim. iki evimden biri.
her genç kızın rüyası listesine ülke kontenjanından giren ülke, vatan, yeni diyar.
yine sokaklarında kahve içmek vardı şimdi bana dedirten, yaşanılası ve sanat festivallerinin çok olduğu ülke. bir hafta bulunduğum ve kendimi evimde hissettiğim ülke.