ilk entry'yi okuyunca üniversite anılarım canlandı.
üniversitenin ikinci haftası, klinisyenlerle tanıştık artık cerrahlar dersimize girip kendilerini tanıtıyor. ve oryantasyon haftasında bile imzaya önem veren bir hoca dersimize girdi. ortada imza kağıdı dönüyor, herkes iddia kuponu doldurmaya yarayan sarı kalemin mavisi renginde imzalarını çakmış. bi' benimki arada sırıtıyor; dolma kalemle atılmış ve mürekkebi diamine'ın amazing amethyst'i... farklı olacağım ya illa...
dersin sonunda hocanın eline imza kağıdı geçiyor. herkes gergin soru kime sorulacak diye. o an hissediyorum "oğlum efemerid şimdi boku yedin" diye... hemen tak ismimi söylüyor tabii. hangi aristokratmış bu imzayı atan bir görelim diyor. birkaç soru cevap faslından sonra çıkışta beni yakalıyor. meğer kendisinin de dolma kalem mürekkep koleksiyonu varmış. konu oradan açılıyor ve ben hayatımda hala idol olarak aldığım, okulda teorik derslerden kaçıp kaçıp ameliyatlarına katıldığım, hala görüştüğüm ve arkadaş olduğum kişiyle böylece tanışıyorum.
çok zorbalandığım da oldu tabii ama hiç kulak asmadım. lisede de ellerim renkli renkli mürekkep izleriyle dolu gezerdim, hala da öyle.