ilk haftasında en az 2,5 milyon satması beklenen albüm, tüm zamanların (adele'in 25'ından sonra) ilk haftasında en çok satan ikinci albümü oldu. taylor'ın da ilk haftasında en fazla satan albümü ttpd artık. aynı zamanda spotify'da 1 milyar dinlenmeye en hızlı ulaşan albüm. 3 günde 700000 plak sattı, hala da satmaya devam ediyor. böylece plak satışında 2024'teki en yakın rakibini, 1 haftada 62000 plak satan beyonce'nin cowbey carter'ını, 10'a katlamış bulunuyor. bitti denildiği yerden daha güçlenerek çıkıyor kadın. 2 gün önceden albümü çeşitli beyonce ve ariana fanlarınca sızdırılmasına ve twitterda albüme nefret zinciri başlatılmasına rağmen en güzel cevabı yine sayılar vermiş oldu.
bu sorunun cevabı benim için yıllardır aynı: cem adrian. maalesef tek bir şarkısını bile sonuna kadar dinleyemiyorum. çok manufactured bir ses, maalesef.
ırkçı beyaz bir faşisttir. bu da onu amerika listelerinde bir numaraya taşıyor. önünü kesebilen bir tek taylor var, bu yüzden bile iyi ki varsın taylor swift!
kimi yazarlarca overrated bulunan dönemin en büyük sanatçısı. ne overrated ama senelerdir bitiremedik abarta abarta... taylor'a olan sevgi değil de belki de ingilizce seviyeniz incelenmeli. zira "lordeyi" yazan birinin fikri ne kadar değerli olabilir? ne yaptın yazıldığı gibi mi okudun, klasik taylor hater'ı ahahaha
her zamanki taylor single'ları gibi... ilk duyduklarında burun kıvırıyordu çoğu kişi, dinledikçe demlendikçe daha iyi geliyor kulağa şimdi. herkes şarkıyı sonradan ne kadar çok sevdiğinden bahsediyor. mesela ben bile ilk başta lead single bu mu olmalıydı diyordum, şu an iyi ki fortnight olmuş diyorum. enfes şarkı, enfes klip. anti-hero'dan sonra taylor'ın uzun soluklu bir hit'i daha oldu diyebiliriz.
olmadı. olabilecek gibi de değildi zaten ferhatla. elif'in kötü oyun kurması, karşının ortalarına çözüm bulamamamız, servis gücümüzü yitirmemiz, karşıda dirilmiş bir gizem örge... naz sonradan girince bir rüzgar döner gibi olmuştu ama o da en kritik anda topu boskovic dururken gray'e atınca zaten maç orada bitmişti. olan 999 sayıyla kalan boskovic ve emeklerine oldu... takımın geri kalanı çok da umursamıyor zaten.
başlığı açalı bir yıl olacak neredeyse ve tarih beni yanlış çıkardı. bizim akıllı uslu london boy'umuz depresif ruh halini, pskiyatrik hastalıklarını ve drug bağımlılığını öne sürerek kadını defalarca aldatmış. söylemekten vazgeçmeyeceğiz; "orospu çocuğusun joe alwyn!"
"and at first blush, this is fate when it's all roses, portrait poses central park lake in tiny rowboats what a charming saturday that's when she sees the littlest leaks down in the floorboards and she just knows she must bolt"
"and for a fortnight there we were forever running 'til you sometimes ask about the weather now you're in my backyard, turned into good neighbors your wife waters flowers, i wanna kill her"
sadece kendi kariyerinin değil, aynı zamanda son birkaç dekatın en iyi albümünü yayınlamış sanatçı. hele "ttpd: the anthology" gelince yerini daha da güçlendirdi. 2 saat içinde iki koca albüm yayınladı, ve anthology'nin şarkıları üst düzey, hepsi ustalık eseri. bu kadından 30 yıl sonra insanlar nasıl bahsedecek acaba, böyle bir müzik dehasıyla, böyle bir ozanla aynı çağa denk gelmek o kadar iyi hissettiyor ki!
"and you saw my bones out with somebody new who seemed like he would've bullied you in school and you just watched it happen
so if i sell my apartment and you have some kids with an internet starlet will that make your memory fade from this scarlet maroon? like it never happened could it be enough to just float in your orbit? can we watch our phantoms like watching wild horses? cooler in theory, but not if you force it to be, it just didn't happen"
"and when that sky rains fire on you and you're persona non grata i'll tell you how i've been there too and that none of it matters"
"a greater woman stays cool but i howl like a wolf at the moon and i look unstable gathered with a coven 'round a sorceress' table"
şu üç şarkı taylor'ın en iyi şarkılarından... gerçekten bu kadın kariyerinin en iyi albümünü yayınladı az önce. 2 saatlik bir müzik şöleni, bayılıyorum sana be kadın.
taylor swift durmuyor, durmayacak. henüz yeni albümünü yayınlayalı 2 saat olmuşken, bir albüm daha yayınladı. daha doğrusu double albüm diyebiliriz. 15 yeni şarkı daha ttpd üzerine eklenip "the tortured poets department: the anthology" olarak yayınlandı. yemin ederim deli bu kadın. ne başarıyorsa hepsini hak ediyor, bu kadar üretken başka bir sanatçı yok ya, olamaz. bir de instagramda "size gece 2 sürprizi yapmak istedim" diyor... al hayatımı mahvet canım kadın.
ttpd: the anthology tracklist: the black dog imgonnagetyouback the albatross chloe or sam or sophia or marcus how did ıt end? so high school ı hate ıt here thank you aımee ı look in people’s windows the prophecy cassandra peter the bolter robin the manuscript
baylar, bayanlar ve nonbinary'ler... işte karşınızda the tortured poets department. albüm hakkında yazacağım bir ara. şimdilik tek söylemek istediğim şey; taylor'ın açık ara en iyi albümü.
"you look like taylor swift in this light, we're loving it you've got edge, she never did the future's bright, dazzling"
ha bir de ali koç sinirli sinirli soyunma odasına gitti maç sonrası. neler oldu konuşuldu bilmiyorum ama şöyle bir sarsılmaya ihtiyaçları var takımın. ali bey şu lavarini'yi de bir posta dövmüştür umarım içeride. çok sinirliyim.
ilk girimi 2011 yılında ağustos ayının 14'ünde akşam 5'te yazmışım ayı sözlük'e. o günün üzerinden 5 yıldan fazla vakit geçmiş.
zaman, pekâlâ, hiç de acımadan patır patır ilerliyor işte.
ben, yeri geldiğinde, gayet duygusal bir insan olabiliyorum sanırım. gerçi, bazı zamanlar oluyor, dünyanın bütün dertleri omuzlarıma birikmiş gibi hissediyorum sonra bazı zamanlar oluyor, dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissediyorum.
biz insanlar, bu girift ruh hâllerinden uzaklaşamıyoruz içinde yaşıyor olduğumuz dünya, dünyaya geldiğimiz zaman, zamanı harcadığımız olaylar hasebiyle.
son dönemde hem sözlük içre, hem de içinde yaşıyor olduğumuz ülke içinde olan bitenler beni ziyadesiyle etkilemiş durumda. bu yüzdendir ki uzunca bir süre kendimi soyutlamak niyetindeyim bazı mecralardan. sözlük de bu mecralardan bir tanesi.
ülkenin içinde bulunduğu ahval dahilinde akıl sağlığımı korumanın en iyi yolu olarak bunu görüyorum: kendimi müziklere, kitaplara ve filmlere hibe edeceğim. "insanlardan buz gibi soğudum." diyor cahit külebi, vardır bi' bildiği.
şu 5 yıl boyunca güzel insanlarla konuştum, güzel insanlarla tanıştım, çirkin insanların yazdıklarını okudum, çirkin insanlardan uzak durdum. hali hazırda peyderpey konuşuyor/mesajlaşıyor olduğum iki-üç kişi var.
hayatım boyunca, franz kafka ile akıl ve ağız birliği etmişçesine, çevremde hep birkaç insan oldu zaten. ne demiş: "huzur mu istiyorsun? az eşya, az insan." şu iki-üç kişi benim için 5 yıl 3 ayın getirisidir; yüreğime basmış, özümsemişim. kâfidir benim için.
"insan ne için yaşar?" peki, "insan ne için yazar?"
ilk sorunun cevabı nezdimde değişmekle beraber, ikinci sorunun cevabı benim için bellidir: hayat gailelerimden bir tanesi dünyaya bir iz bırakabilmektir.
o yüzden girilerimi silmiyorum. burada kalsınlar, okunsunlar.
ingeborg bachmann şöyle yazar pek güzel bir şiirinde*: "hiçbir şey gelmeyecek bundan böyle."
kapanışı güzel bir müzikle yapayım.
"like little puffs of smoke we're here and then we're gone"
ayı sözlük'e yolunda başarılar dilerim. güzel günler görmek dileğiyle.
*bu arada, olur a iletişime geçmek isteyen yazar ya da okurlar olabilir. mail adresi şudur: _________________ [email protected] _________________ istediğiniz herhangi bir şey hakkında yazabilirsiniz. okumaktan keyif alırım.
o halde "bunaldım" diyenleriniz çok olsun efenim. hehe.
buna birkaç cevabım var ama en net olanı arkeolog olmak. dünyanın bir köşesinde, herkesin merakla beklediği bir kazıda aylarca vakit geçirmek, o heyecanı tatmak ve hatta biraz gizemin içinde yer almak. tabii bu son beklenti biraz kurgusal filan ama genel olarak o keşif hissi beni kesinlikle arkeolog olmaya iterdi. normal bir antik kent kazısı olsa da olur elbette ama bir yandan da dışarıdan böyle görünüyor da muhtemelen mesleği yapanlar hiç de öyle salt zevkten, keşif hissinden ibaret olmadığını söyleyecektir diye düşünüyorum. dışarıdan bakmak da yanıltabiliyor çoğu zaman. "içine" girmek lazım. bakalım, belki bu hissi tatmak için çantayı sırta atıp hem keşif hem zevk dolu bir seyahate çıkıvereyim derim, kim bilir. *
eğer mikrobiyolji çalışıyor ve numunelerinizn bozulmadan analizlerini gerçekleştirmek istiyorsanız soft yok kristal yapıları inceleyecekseniz hard olabilir
tutkulu ve dominant. hayvansal güdüleri ve duyguları arasında kaotik geçişleri olan. zihinsel olarak oturaklı bir olgunlukla kışkırtıcı bir gençlik hissi arasında durdurak bilmeden akışkanlık gösteren.
kısacası renk, her şey renk. iç içe. birbiri içinde dans eden renkler.
(bkz:#436300 ) bir önceki yazısında artık bu konulara girmeyeceğim diye ağladıktan sonra ilgi çekme merasimine devam etmesi. hadi yallah çıktığın mağaraya geri dön. senin gibilere zaman harcamaya değmez. kimsenin umurunda bile değilsin.
nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde. zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir. "heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense. ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.
ilk defa veya uzun aradan sonra pasif oluyorsa eğer penetrasyon anındaki yüzleri... aşırı tatlı bir ifade oluyor izlemeye bayılıyorum. gerçi penetrasyona kadar çoktan parmaklamış oluyorum ben tabii ama penisin giriyor olması daha farklı hissettiriyor olmalı. prostatına ilk değdiğimde zevkten dönen yalvarırmış gibi bakan gözleri, ben üstünde acımasızca devinirken onun aldığı tüm hazzı yüz hatlarında izleyebilmem, bir yandan altımda kıvranıp kaçmak isterken bir yandan da daha fazlası için sürtünmesi... erkeklerin her duygusunu vücudunun her santimiyle yaşamasına ve bu duygu selinin yüzde zuhur etmesine bayılıyorum, çok seviyorum, canım erkekler!
bir de oy bölüyorsunuz diye zırlayan ibneler vardı. chp'liler sever zaten islamcılarla el ele vermeyi. hala islamcı önüne domalıp "bakın biz de sizdeniz" ayağı çekiyorlar, hem de bizim üzerimizden. benim varlığıma alenen savaş açan bir zihniyet batarsa batsın. bu ülkenin düzelebilmesi için önce bu chp tarzı oluşumların yıkılması gerekiyor. bu yüzden iyi ki dem parti var, iyi ki başak demirtaş var! ekrem'den de sokak köpeklerinin katli için islamcılarla kol kola giren mansur'dan da kurtuluyoruz bu seçimde. artık kendinize çekidüzeni de siz veriverin. hadi bir daha zırlayın akp kazanacak diye.
sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?
ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.
edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.
edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun
eylülün sonlarına doğru rus orta yaşlarda gayet hoş bir adam gelmişti istanbul'a. instagramda bir süredir like'laşıyorduk. açıkçası ilgimi de epey çekmişti. istanbul'a geldiğini haber verdiğinde çok heyecanlanmıştım, bildiğin rus ayısı bi tip, sarı uzun sakalları, kırışık göz çevresi ve kıllı bir vücut... tabii hemen bilet bakıyorum hızlıca yanına uçabilmek için. kendisi otel tutmuş. istanbul'a indi, otelde dinlenecek ben de sözde ankaradan yanına geleceğim. telefonda konuşuyoruz, bir anda benimle seksini kaydetmek istediğini ve ileride izlemek için bunu yapmak istediğini söyledi. ben tabii has anadolu çocuğu, yer mi bunları. biraz ağzını aradım ve onlyfans'e başladığını öğrendim. daha öncesinde de lafı geçmiş ve benim onlyfans'la hiç ilgilenmediğimi takip etmediğimi öğrenmişti. yani hiç haberim olmadan pornom yayılabilirdi. tabii ağzına sıçtım bunun, biletimi de yaktım. yalvardı, yüzünü buzlayacaktım dedi ama nafile. en son para teklifi yapınca iyice uyuz oldum. içimde ne varsa ingilizce bildiğim ne kadar küfür varsa ettim herife. o defter kapanmıştı. dün twitter'da dolaşırken bir türk porno hesabı gördüm, bir onlyfans içerik üreticisi. biraz bakayım diye tıklar tıklamaz kabak gibi bizimkiyle olan pornosunun trailer'ını gördüm. o reddettiğim sarışın rus ayısı bizim onlyfans'çıyı delmiş resmen. gerçekten güzel bir seksi kaçırmış oldum. tabii buzlanmış bile olsa seksimin bir yerlere yayılmasını istemem ama adamın penisi o kadar güzel ki... uncut, damarlı ve gayet kalın. dişimi doldururdu yani. işte o an onlyfans'tan etimle kemiğimle nefret ettim. tek içimi ferahlatan şey bizim türkün de gayet iyi hakkını verniş olmasıydı, o yarrak öyle sürülmeliydi, gerekeni yapmış. ama o rus ayısı benimdi, benim olabilirdi. orada, bi rus ayısı var uzakta, o rus ayısı bizim ayımızdır diyemedim. neyse sağlık olsun, allah belanı versin onlyfans.
nefret suçuyla ifade özgürlüğünün ayrımını 2024 yılında yapamamak... bu neyin ahrazlığı böyle ya, yani orangutan bile öğrenirdi şimdiye kadar herhalde. zaten sana laf anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba, "homofobik eşcinselim" ne demek ya ahahah sen homofobik değilsin, sen eşcinsellerden değil bizzat kendinden nefret ediyorsun. çünkü zihninin nasıl bir lağım çukuru olduğunu biliyorsun. kendine olan nefretin o kadar boğmuş ki seni başkasına yansıtarak nefes almaya çalışıyorsun. üstüne insanları idraksızlıkla suçluyorsun. o beğenmediğin lgbt dernekleri sayesinde kaç trans intihardan vazgeçti, kaç ailesinden ölümden kaçan lgbt çocuk yuva bulabildi, kaç öğrenci burs bulup dezavantajlı olduğu illerde okullarda okuyabiliyor farkında mısın? lgbt ortamından dışlanmış olmanı garip karşılaman asıl garip olan şey. çünkü sen içgörüsü sıfır olan bir herifsin. senin birini sevebilme ihtimalin yok, birinin seni sevebilme ihtimali yok, bir ortama dahil olabilme bir çarklının dişlisi olabilme ihtimalin yok. ve bu senin karakterinle, yalnızlığı sevmenle ya da seçmenle değil, bizzat karaktersizliğinle alakalı. insanlardan saygı görememiş olman senin zaten zerre saygı hak etmemendendir. "heteroseksüeller bas bas bağırıyor mu" demen bile seni ele veriveriyor hemen. bugüne kadar saklanarak, kendini sevmeyerek ve hatta nefret ederek yaşamış olabilirsin. ama sana kötü bi haber, herkes senin gibi ezik ve sinmiş halde yaşamayı seçmiyor artık. insanlar kendilerini sevebiliyor ve kendilerini affedip tanıyabiliyorlar. umarım bu seviyeye ulaşırsın bir gün diyeceğim ama dediğim gibi içgörüsü sıfır bir herifsin, bir şempanzeye emek vermek daha net sonuçlar verir sendense. ama işte senin gibiler için de mücadele edeceğiz. allah kahretsin ki sen ve senin gibileri de kapsamak zorundayız. ama birilerinin artık sizin yüzünüze yüzünüze çarpması gerekiyor gerçekleri. ve bunu yapmaktan hicap duymuyorum hiç. öğreneceksiniz, sike sike öğreneceksiniz.
sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?
ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.
edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.
edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun
bir erkeğin ya da prostatı olan bir bireyin hayatı boyunca alacağı en maksimal zevktir, heteroseksüel erkeklerin bile rektal tuşe muayenesinde prostatlarını muayene ederken birkaç saniye süren muayenede sertleştiklerini gördüm. tr'de evli çiftler openminded olabilse hetero erkekler lavaj nedir bilse ve kadınlar haftada bir gün erkeklerini oyuncakla ya da parmakla sikse çok ciddi söylüyorum mutluluk kat sayısı arşa çıkar ülkede. zaten yattığım tüm evli erkeklerin aktif bile olsa o prostatlarını parmağımla mıncıklarım, bezlerini parmağımla sikerken hepsinin yüzünde salak bi "lan noluyoo oha" ifadesi oluyor, kilitleniyorlar, bunu izlemeye bayılıyorum ve zaten seks bir anda altıma geçmeleriyle devam ediyor, bir de bu evli erkeklerin bazısı sikilmeye "prostat masajı" adını takıp iç rahatlatıyor buna aşırı gülüyorum, tabii ben işime bakıyorum. avrupalı hetero erkekler buna daha çok açık ama maalesef pisler, ben her ne kadar ortadoğu insanını sevmesem de en azından temizlik konusunda daha öndeyiz, çoğu yatmadan önce benim karıları gibi olmadığımı biliyor ve özen göstermek zorunda olduklarından karılarına vermedikleri titizliği bana veriyorlar, vermek zorundalar. her neyse hayırlı forumlar, "prostat masajı" isteyen karısından gizli yorgan altında misafir odası koltuğunda el sikte sözlük gezen evli erkekler varsa yazın canlarım, tabii gayler de aynı şekilde, öpüldünüzzz.
kemalist hükümet akp tarafından çarmıha gerilen platform, tüm muhalifler nasıl oluyor da chp'nin susup akp'nin bu kadar ses çıkardığını soruyor hatta içten içe akp'yi tebrik ediyor. yerel seçimlerde büyük hezimetin ayak sesleri şimdiden duyuluyor, tece'nin yeni yüzyılının ilk çeyreği biterken akp'nin elini güçlendiren şey mustafa kemal mi olacaktı, oldu valla.
senelik üyeliğimi yeniledim, neredeyse hiçbir şey izlemiyorum, helal-i hoş olsun. zengin bir içeriği var ve arşivinin orada bir yerde duruyor olması içimi rahatlatıyor. umarım akp'lilerin ve kemalistlerin elinde lağvedilmez.
islamcılar ve kemalistler en son lgbt konuşulurken el ele vermişti, şimdi de kemal için aynı saftalar, yürrüyün be bozkurtlar kim tutar sizi
benimdir bu. hiç de çekinmedim bunu söylemekten ve yaşamaktan. erkekte yaş skalam çok geniştir, bu skalaya her yaştan erkek girdi ama en çok zevk aldığım kişiler hep 45 üstüydü. bir kere tecrübe çok önemli, bu kişilerin kimseye kendini kanıtlama derdi yok artık. iş yerinde o hırslı böcekler gibi değiller, çoğu zaten hayatın belli bir yerinde her şeyleri stabil insanlar. mesela çıkıp da orta yaş bunalımıyla uğraşmazsınız. acaba kadınlarla da olabilir miyim diyip gidip rezil olup akşamında utana sıkıla yatağınıza gelmez. gittiği tatil yeri bellidir, gittiği her yerde bir tanıdığı eşi dostu vardır. spontane planları hızlıca yapıp o planları aylar öncesinden oluşturmuş gibi profesyoneldir. yatakta size değer verir, asla performansını sizin üzerinizde ölçmeye kalkmaz. had hudut her şeyi çok iyi bilir ve gerektiğinde sınırları ustaca aşar. ya açık yazayım, tecavüze uğramış gibi hissetmezsiniz amına koyim, yani ben neredeyim aq demezsiniz sikiş üzerindeyken. tapınır gibi hayvan gibi çiftleşir gibi devinirsiniz üstünde sesi çıkmaz, iş bittiğinde gururlu şekilde siktir olup banyoya gitmez, yanınızda durur uzun uzun öper. çünkü anın kıymetini bilirler, geçen zamanın kıymetini bilir, bir gün ayrılsanız dahi zamanında böyle böyle güzel vakit geçirmiştik dememin önemini bilir. canım olgunlarım, orospunuz bayılıyor size.
kimi yazarlarca overrated bulunan dönemin en büyük sanatçısı. ne overrated ama senelerdir bitiremedik abarta abarta... taylor'a olan sevgi değil de belki de ingilizce seviyeniz incelenmeli. zira "lordeyi" yazan birinin fikri ne kadar değerli olabilir? ne yaptın yazıldığı gibi mi okudun, klasik taylor hater'ı ahahaha
hiç onun yerinde olmak istemedim, ben bu şekilde boynuzlanmak istemezdim çünkü. ne asil kadın ama... onun gibi olamayacağımı biliyorum, büyük göğüsleri, kapı gibi ünvanı, koridoru inleten koca topukluları ve herkesi büyüleyen bir cazibesi var. bazen onun kocasıyla değil de onunla birlikteymişim gibi gelir. ona hizmet ediyormuşum gibi. kocasının hayvani duygularını dindiren bir köle, içindeki şiddeti akıtacağı bir gider, toksikliğini berraklaştıracak bir antidot... kocasıyla her seviştiğimde zafer kazanan o oluyor biliyorum, kocası her bana vurduğunda her kavgamızda evi o denli huzur doluyor. kıskanmıyorum ama deli gibi "o" olmak istiyorum, kendimi sevebilmek istiyorum, kocasını kapıya koyabilmek, bana hissettirdiğinin aksine bok gibi olanın kendi olduğunu benim ondan daha iyi olduğumu kocasının suratına bağırabilmek... bir kere olsun güçlü olabilmek. bunların hepsini yapabiliyor o.
nazarımda aktifliğiyle ün salmış, yakın zamanda torun tombalağı olmuş epey süredir görüşmediğim babacığa yazdığımda bana verdiği cevap:
"penis küsmesi olmuş artık eskisi gibi değil"
canım dedem kim dedi sana bu lafı, ulan erektil disfonksiyon de, sertleşme sorunu de, hadi hepsini geçtim kuş kalkmıyor falan de, penis küsmesi ne?
olgunların en sevdiğim yanı bu işte, beyinleri az çalışıyor, böyle babacıkları çekmek istiyorum kendime. penisinizin boynunu bükmeyin, küstürmeyin dedelerim, daha sağlıklı penisler için ben hep yanınızdayım. :*
not: yazık bir olgun tarafından eksilenmişim, püüü size verdiğim emeklere
elinin değmediği genre bırakmamış 21.yüzyılın en başarılı sanatçısı, lyricist'i. bundan 50 yıl sonra zamanının en büyüğü diye anılacak, müzik tarihinde bahsi hiç kapanmayacak, hikayesi anlatılagelecek. muadilleri bir bir silinirken... elinde sadece eski tip bi gitar küçük bir nashville kafesinde country söyleyerek başlattığı müzik kariyerine, 18.yılında dünyanın en büyük stadyumunu 3 kez üst üste sold out ettirerek devam ediyor. aynı zamanda sadece müzik yaparak billionare olmuş tek sanatçı oldu geçtiğimiz günlerde. ayık yüksek her türlü kafayla iyi giden, "baydığını" söyleyenleri alkışlarla arka kapıdan naşlattığımız müzik insanı. vira taylor!
sağcılarla ortak noktada buluşulabileceğine inanan daha göçmenle mültecinin farkını bile bilmeyen kafatasçı faşist bir yazar daha, şaşırdık mı? siz nasıl yüzsüz, nasıl korkunç insanlarsınız ya, oğlum siz kimsiniz ya? hangi sağcıyla yan yana duracaksın sen, sen toplumun bir parçasısın da evinin damında o yalandığın sağcıların füzeler patlattığı insanlar değil mi? sen daha iyi bir hayat hak ediyorsun da onlar hak etmiyor mu, sen kimsin ki bu insanlardan farkın olduğuna inanıyorsun?
ümit özdağ yeşil ışık yakmışmış, ulan özdağ tabanında sen ibne halinle nasıl bir karşılık bulacaksın? birlik olacakmışız da mülteci karşıtlığı yapacakmışız. özdağ'ın tohumlarının türk aile yapımızı bozamazlar diye açtığı pankartları da mı görmedi faşist gözlerin. toplum mülteciler ve lgbt arasında bir seçim yapacakmış, peki şeyin bundan haberin var mi mesela toplumun? oğlum toplum zaten o seçimi yaptı geçen seçimde, sen teröristsin toplumun gözünde, seçmedi yani seni hani bunun cevabını merak ediyorsan. çık bakalım pride bayrağı baskılı tshirtle fatih'e. sevgilinle el ele gez bakalım memuriyetin nasıl düşürülüyor sağcılar tarafından. akp iyice homofobik hale geldi kurtuluş özdağ'da öyle mi? şu sıçtığımın hayatını satranç oynar gibi yaşayıp piyon olmaya bu kadar hevesli olmayın.
edit: ırkçı yazar türkmenbeyi girdisini silince havaya yazmışım gibi oldu. eğer kendisini açıklasaydı veya özür girdisi yazsaydı kendi görece agresif girdimi de silerdim ancak kendisi silip kaçmayı seçti. bakan görsün bunu, kendisi hazır "fırsat" yakalamışken özdağcılarla beraber olup mülteci karşıtlığı yapmamız gerektiğini böylece toplum tarafından sevileceğimizi söylüyordu girdisinde. faşist.
edit: şimdi de seri eksilemeye başlamış, zavallı faşist herif, senin gibilerin yüzüne yüzüne faşist diye bağıracağım sizden korkan çekinen umursamayan sizin gibi olsun