bacağın, eğer yeterince kalın ve kaslı ise tabii kasıktan başlayıp uyluk dahil olan dize kadar o üst bölgesi. özellikle kasıktan uyluğa geçilen o ara bölgede böyle dozunda bir adonis de belirginse... öhömm neyse.*
bunun reklam aralarını hatırlıyorum, "be be be be fm best fm" diye bir şeydi.* hala aynı mı bilmiyorum. radyo dinlemiş neslin üyesi olmak ilginç geliyor kulağa artık.
anonimliği korumak için gerçek fotoğrafın kullanılmayabileceği durum. mesela şu anki profil fotomda sahip olduğum body shape'i harika yansıtan bir çizim seçtim. çok hoşuma gitti cidden.
o halde "bunaldım" diyenleriniz çok olsun efenim. hehe.
buna birkaç cevabım var ama en net olanı arkeolog olmak. dünyanın bir köşesinde, herkesin merakla beklediği bir kazıda aylarca vakit geçirmek, o heyecanı tatmak ve hatta biraz gizemin içinde yer almak. tabii bu son beklenti biraz kurgusal filan ama genel olarak o keşif hissi beni kesinlikle arkeolog olmaya iterdi. normal bir antik kent kazısı olsa da olur elbette ama bir yandan da dışarıdan böyle görünüyor da muhtemelen mesleği yapanlar hiç de öyle salt zevkten, keşif hissinden ibaret olmadığını söyleyecektir diye düşünüyorum. dışarıdan bakmak da yanıltabiliyor çoğu zaman. "içine" girmek lazım. bakalım, belki bu hissi tatmak için çantayı sırta atıp hem keşif hem zevk dolu bir seyahate çıkıvereyim derim, kim bilir. *
valla ben slytherin'ciyim. onların erkekler daha bi' güzel giyiniyor, jilet gibi maşallah. saç, baş, vücut her şey özenli. gryffindor'lular paçoz gibi o ne öyle.
kendim pek bırakmam ama karşıda nasıl olur diye düşününce, o ter kokusunun libido yükselten etkisi de var tabii ama deneyimliler konuşsun ya. kasıklardaki terin etkisi pozitif oluyor da koltuk altını bilemedim. o durumda da kokmuyorsa eğer görüntü olarak ekstra bir maskülenlik katabileceği için pozitif bakılabilir diye düşünüyorum.
evet alttaki yazar, söyle bakalım seni bir hafta sonu çantanı alıp başka bir şehre götürecek şey ne olabilir? seyahat alışkanlığın nasıldır, neler için yol teperim dersin?
hala karşısındakini bazı ofansif sıfatlarla yargılayan bir yazarın bulunduğu başlık.
karşı tarafa böyle bir kelimeler kullanmamama rağmen bunu yapmaya devam ediyor. yazı zaten benim bu sitede daha önce de hep yazdığım ve kişisel yorumum olan ve hatta zaten altını doldurabileceğimiz farklı bilimsel teorileri de olan submissive-dominant ikiliğine atıf yapan bir şey, bunu yönetenlere övgü de vardı.
ben kişiselleştirip bazı sıfatlar kullanmıyorum, böyle tetiklenmek garip. bu özgüvensizliktir. bunu yapmaya devam etmemesini tavsiye ediyorum. konu insan olarak değil, cinsel ve ilişki uyumuna dair. hala başka yerlere çekiyor "o zaman şöyle yapalım kadınları" gibi kullanılmayan ifadelere çekiliyor.
ya senin boyun kısa şöyle yapsan daha başarılı olursun demek de korkunç o zaman, komedi resmen.
güncel konjonktürün, biyolojik ve sosyolojik bir çıkarımla yorumlandığı başlık.
kimsenin kimseyi aşağılık gördüğü yok, zaten hakkı da yok. biyolojisini doğru yönetmeye ve kullanmaya dair tavsiyeler var ki bunu yapabilenlere de övgü var. iddia edilmeyen şeyler üzerinden yorumlamanın hata olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
bahsi geçen ifadelerin hiçbirinin olmadığı bir başlığı bu kelimeleri kullanmış gibi yorumlamak hoş değil. burada biyolojik uyumdan ve tamamlamadan bahsediyoruz. ayıp. sırf bu yüzden siliyorum entry'i, hiçbirini kullanmadığım ve tasvip etmediğim kelimeler üzerinden yorumlar yapılmış, niyet okunmuş. demek ki burada bu tip meselelere dair kendi halinde yorum yapmamak lazım, her yere çekilebiliyor. herkesin kaldıracağı şeyler değil, belli bir anlayış düzeyine ulaşmak gerekiyor.
one kiss, levitating, love again, break my heart, physical gibi güzel şarkıları var.
öte yandan, ilgimi çeken diğer yönüyse basbas bağıran maskülen aurası. fit, sıkı core bölgesi, suratındaki (çene eksenli bilhassa) keskin hatlar filan çok ilgi çekici. birlikte bir akşam takılsak keyifli olurdu. zaten bir ayağı balkanlarda, kültürel yakınlık da var. *
tutkulu ve dominant. hayvansal güdüleri ve duyguları arasında kaotik geçişleri olan. zihinsel olarak oturaklı bir olgunlukla kışkırtıcı bir gençlik hissi arasında durdurak bilmeden akışkanlık gösteren.
kısacası renk, her şey renk. iç içe. birbiri içinde dans eden renkler.
romantik bir ilişki ve harika seks... chef kiss. sikemeyen erkeklerle karşılaştınız diye sekse küsmeyin canolar, denizde balık çok. ayrıca illa sekse küsmüş olduğunuz için istemiyor değilsinizdir belki; (bkz:aseksüellik),(bkz:aseksüel olmak).
"şaka" bir yana. gezmeyi çok severim. konaklama konusunda da bir prenses olmamam her şeyi daha kolay yapıyor bence. sırt çantamı çadırımı aldığım gibi düşerim yola. sevdiğim bir insanın "bunaldım" demesi bile yeter. kapıp kaçırırım onu hemen kafasının dağılacağı bir yere. ya da bazen, en çok da, kendim kötü hissedersem çıkarım. yürümek yolda olmak köksüz olmak beni hayata bağlayan yegane şey. dolayısıyla özel bir sebep aramam genelde.
peki altıma gelecek olan yazar söyle bakalım, maddi hiçbir kaygın olmasa ve yapabileceğine de inansan hangi mesleği tercih ederdin? içinde ukte kalan bir bölüm/meslek var mı?
seks için bir buluşma kuralı yoktur. ilişki arayanların da illa ki beklemesi gerekir gibi düşünmüyorum. 7 yıl birlikte olduğum eski kocam ile de ilk buluşmada seks yapmıştık.
benim en sevdiğim ilk buluşma: önce seks, sonra birer içecek ve muhabbet, sonra yine seks. eğer muhabbet sıkıcıysa ya da canınız ikinciye istemiyorsa oradan anlarsınız tekrar buluşma potansiyeli var mı yok mu.
jenerasyonlar arası ilişkiler ipne toplumunda dünyanın her bir yerinde görülür ve ipnelere önemli bir kültürel zenginlik katar, olgun amcalarımızdan öğrenebileceğimiz çok şey var, öncelikle kendinizi beğenmeyi öğrenirsiniz, hayata karşı farklı bakış açıları öğrenirsiniz, seks yapmayı bile öğrenirsiniz. olgun kişi de genç partnerlerden dünyada bu aralar neler oluyor yeni nesil nelere önem veriyor onu öğrenir, eskimez. o yüzden yürekten desteklediğim bir olgudur genç-olgun ilişkileri yok hayır kesinlikle artık kırk yaşına merdiven dayadığımdan değil
sevgililerime sorsan beni pek soft görmediklerini söylerler ama aslında çok seviyorum softken emilmeyi çoğu sevgili ancak o zaman hepsini ağzına alabiliyor
emen taraf ben olduğumda en canımı sıkanlar bi türlü sertleşmeyenler bakalım allah büyük inşallah bir yirmi otuz yıl daha o günleri görmeyiz
ilk defa veya uzun aradan sonra pasif oluyorsa eğer penetrasyon anındaki yüzleri... aşırı tatlı bir ifade oluyor izlemeye bayılıyorum. gerçi penetrasyona kadar çoktan parmaklamış oluyorum ben tabii ama penisin giriyor olması daha farklı hissettiriyor olmalı. prostatına ilk değdiğimde zevkten dönen yalvarırmış gibi bakan gözleri, ben üstünde acımasızca devinirken onun aldığı tüm hazzı yüz hatlarında izleyebilmem, bir yandan altımda kıvranıp kaçmak isterken bir yandan da daha fazlası için sürtünmesi... erkeklerin her duygusunu vücudunun her santimiyle yaşamasına ve bu duygu selinin yüzde zuhur etmesine bayılıyorum, çok seviyorum, canım erkekler!
teşekkürler efenim isim konusunda yanılmış olsanız da ahaha ~ kalınlık konusuna burada girmeyeyim şimdi eheh ^^
ben de risk almayıp nickname'den yürüyüp "iskender" demek istiyorum. ama nedense bir "ali, alper, erdem" gibi yumuşak geçişli ama "ağzı dolduran" bir isim gibi de geliyor. neyse, her türlü iyi ki sözlükte var dediğim yazarlardan, keşke daha çok yazsa. bir hazine yatıyor orada hissediyorum.
türkiye'de çok zor. ispanya'da ve birleşik krallık'ta ise endemik tür gibiler. türkiye'de bulabildiklerinin büyük kısmı dul ve çocuklu oluyor. which is gross... şöyle saplı kulplu dişe gelir birisini bulmak imkansız. galiba o yaştaki gaylerimiz bir yolunu bulup ülkeyi terk etmişler. veya köyceğiz'de didim'de tavuklu bahçeler güdüyorlar. şimdi genç adamsın arada istiyor canın böylesini ama işte... elinde olan tek şey hornet'ten yazan dayılar. köy ağası gibi şalvarlılara düşmüyoruz maalesef. eyyoru kısa kesersek; ağızda buruk tat bırakan bir hayalden öteye gidemiyor cağnımız cinnet vatanımızda.
tutkulu ve dominant. hayvansal güdüleri ve duyguları arasında kaotik geçişleri olan. zihinsel olarak oturaklı bir olgunlukla kışkırtıcı bir gençlik hissi arasında durdurak bilmeden akışkanlık gösteren.
kısacası renk, her şey renk. iç içe. birbiri içinde dans eden renkler.
o halde "bunaldım" diyenleriniz çok olsun efenim. hehe.
buna birkaç cevabım var ama en net olanı arkeolog olmak. dünyanın bir köşesinde, herkesin merakla beklediği bir kazıda aylarca vakit geçirmek, o heyecanı tatmak ve hatta biraz gizemin içinde yer almak. tabii bu son beklenti biraz kurgusal filan ama genel olarak o keşif hissi beni kesinlikle arkeolog olmaya iterdi. normal bir antik kent kazısı olsa da olur elbette ama bir yandan da dışarıdan böyle görünüyor da muhtemelen mesleği yapanlar hiç de öyle salt zevkten, keşif hissinden ibaret olmadığını söyleyecektir diye düşünüyorum. dışarıdan bakmak da yanıltabiliyor çoğu zaman. "içine" girmek lazım. bakalım, belki bu hissi tatmak için çantayı sırta atıp hem keşif hem zevk dolu bir seyahate çıkıvereyim derim, kim bilir. *
şimdi sünnetsizin daha estetik olması için şartlar olduğuna katılıyorum. kesinlikle kalın ve düzgün şekilli olması gerek. bunun zirvesi benim favori heterolarımdan tommy gunn'dır. ama işte bayağı üst level bu, o açıdan doğru.
ve evet yani gerçek penislerden bihaber ve tecrübesiz olabiliriz. suratımıza vurmayın (bilgisel olarak) yani nolmuş.*
güncel konjonktürün, biyolojik ve sosyolojik bir çıkarımla yorumlandığı başlık.
kimsenin kimseyi aşağılık gördüğü yok, zaten hakkı da yok. biyolojisini doğru yönetmeye ve kullanmaya dair tavsiyeler var ki bunu yapabilenlere de övgü var. iddia edilmeyen şeyler üzerinden yorumlamanın hata olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
bahsi geçen ifadelerin hiçbirinin olmadığı bir başlığı bu kelimeleri kullanmış gibi yorumlamak hoş değil. burada biyolojik uyumdan ve tamamlamadan bahsediyoruz. ayıp. sırf bu yüzden siliyorum entry'i, hiçbirini kullanmadığım ve tasvip etmediğim kelimeler üzerinden yorumlar yapılmış, niyet okunmuş. demek ki burada bu tip meselelere dair kendi halinde yorum yapmamak lazım, her yere çekilebiliyor. herkesin kaldıracağı şeyler değil, belli bir anlayış düzeyine ulaşmak gerekiyor.
o halde "bunaldım" diyenleriniz çok olsun efenim. hehe.
buna birkaç cevabım var ama en net olanı arkeolog olmak. dünyanın bir köşesinde, herkesin merakla beklediği bir kazıda aylarca vakit geçirmek, o heyecanı tatmak ve hatta biraz gizemin içinde yer almak. tabii bu son beklenti biraz kurgusal filan ama genel olarak o keşif hissi beni kesinlikle arkeolog olmaya iterdi. normal bir antik kent kazısı olsa da olur elbette ama bir yandan da dışarıdan böyle görünüyor da muhtemelen mesleği yapanlar hiç de öyle salt zevkten, keşif hissinden ibaret olmadığını söyleyecektir diye düşünüyorum. dışarıdan bakmak da yanıltabiliyor çoğu zaman. "içine" girmek lazım. bakalım, belki bu hissi tatmak için çantayı sırta atıp hem keşif hem zevk dolu bir seyahate çıkıvereyim derim, kim bilir. *