the babadook

2014 yapımı korku filmi. oyuncu/senarist jennifer kent'in ilk yönetmenlik işi. psikolojik gerilim/korku jarnı adına, film, izleyiciye çok yeni şeyler sunmuyor olsa bile; sonu (ki bir korku filminden beklenilmeyecek bir son -ya çok yavan ya da çok mayndfak) ve yarattığı babadook karakteri (ki korku sinemasının en iyi karakterlerinden biri) ile izlenmeye değer bir film*.
eşinin ölümünden sonra oğlunu tek başına yetiştirmek zorunda kalan amelia (essie davis) ve oğlu sam'in (noah wiseman) yaşadıkları etrafında dönüyor film.

konusu kısaca şöyle:
sam annesinden bir gece ona yeni bulduğu 'mister babadook' kitabını okumasını ister. kitap, babadook adındaki bir yaratıktan ve babadook'un var olduğunun ayırdına varan kurbanlarını nasıl öldürdüğünden bahseder. kitabı okuduktan sonra evde garip olaylar zuhur eylemeye başlar.

trailer:
izledikten sonra 2 gün boyunca uyuyamadığım film. ayrıca küçük veletin ağzını burnunu kırmak istiyorum.
efektsiz ve muhteşem oyunculuk ile korkutan tırtstıran avusturalya yapımı film.tek saniyesi gerilmeden geçirmek zor.film bittiğinde felç kısa süreli felç geçirmiş gibi tüm kaslarınız kasılıyor.
klasik bir velet ögeli korku filmi gibi görünse de öyle değil.izleyin ve tırstın.babadook allah seni kahretsin sesin bile korkutmaya yetiyor.şekilsiz heyvan!
korku filmlerinin hastası olarak, başıma bir iş gelmeyecekse pek de beğenmediğim film. her ne kadar hikaye ve çekimler güzel de olsa ben de ne bileyim biraz zorla bam! korkun dermişcesine bir izlenim uyandırdı.
bu yazıyı geçtiğimiz yaz ekşi sözlük'te yayınlamıştım. burada durması daha anlamlı sanırım. (filmle ilgili spoiler içerebilir)



her şey bundan yaklaşık 1 yıl önce bir tumblr kullanıcısının, 2014 avustralya yapımı the babadook'un, eşcinsel temsili bir film olduğunu öne sürmesiyle başladı. paylaşım kısa sürede tumblr kullanıcıları tarafından karşılık bulup ilginç bir tartışmayı da ateşlemiş oldu. bir ay kadar sonra bir başka tumblr kullanıcısı, hesabından bir görsel paylaştı.



"netflix'in the babadook'u gay temsili olarak kabul etmesinden onur duydum" diye yazan kullanıcının paylaştığı resimde, netflix'in lgbt temalı filmler arasında the babadook'a da yer verdiği görülüyordu. netflix gerçekten böyle bir öneri yapmış mıydı yoksa fotoğraf sadece bir şakadan mı ibaretti bilinmiyordu, ancak bunun pek de bir önemi yoktu çünkü çok geçmeden paylaşım önce tumblr, ardından da twitter'da viral haline gelerek sosyal paylaşım sitelerinde hızla yayıldı. artık babadook ve lgbt ayrılmaz bir bütün olmuş, bir korku filminin baş kötüsü tepeden tırnağa gökkuşağı renklerine bürünmüştü. herkes babadook'un gay olduğunu öne sürüyor, gay'leri temsil etmek için mükemmel bir karakter olduğundan bahsediyordu.

peki aslında babadook nasıl biriydi? filmi izleyen ya da filmden haberi olan herkesin bildiği üzere the babadook, bir korku filmi. eşini doğum yaptığı gün kaybeden bir anne ve oğlunun, hayatlarına kaldığı yerden devam etme mücadelesini anlatan bir drama aynı zamanda. tesadüfen buldukları ve ilk bakışta uykudan önce masalı gibi görünen, ancak biraz inceleyince ürpertici mesajlar ve rahatsız edici görsellerle dolu olduğu anlaşılan bir kitabı okuyan anne ve oğlu, çok geçmeden kitapta yer alan babadook isimli varlığın kendilerine musallat olduğunu fark ediyor ve film bu noktadan sonra biraz halka, biraz altıncı his kıvamında bir korku/drama öyküsüne dönüşüyor.



işin aslı, ilk bakışta babadook'un cinsel kimliğine yönelik filmde herhangi bir emareye rastlandığı pek söylenemez. öte yandan babadook'u bağrına basan queer topluluk ve filmin söylemini masaya yatıran akademisyenler öyle düşünmüyor. örneğin bütün bu fitili ateşleyen ve babadook'la eşcinselliği ilk kez bir araya getiren tumblr kullanıcısı, kendisine "bu sadece bir film" diye karşı çıkan kullanıcılardan birine paylaşımının devamında, "avustralyanın küçük bir banliyösünde, sadece hayatını yaşamak isteyen gay bir adamın öyküsünü anlatan bu film, sizin için 'sadece bir film' olabilir ama bizim yolculuğumuzun bir sembolü" diyerek karşı çıkıyor. güney kaliforniya üniversitesi'nde görev yapan akademisyen karen tongson, "bu nasıl gayler hakkında bir film olabilir?" şeklindeki sorulara cevaben "lgbt bireyler bazen kendi ailelerinde tam olarak aynılarını yaşıyorlar" şeklinde konuşuyor ve anlaşılan o ki bu sav, filme ikinci kez dönüp baktığınızda çok da temelsiz durmuyor. evvela babadook merdiven altı bir bodrumda yaşıyor: benzer şekilde toplumsal baskı, dışlanma ve benzeri birçok tehdit sebebiyle gizlenerek yaşamak zorunda kalan eşcinsellerin kimliklerini çevrelerine açıklama ve ortaya çıkması eylemine come out of the closet, yani dolaptan, saklandığı yerden çıkmak deniyor. filmdeki anne karakteri, babadook ortaya çıktıktan sonra hayatları geri dönülmez ve inkar edilemez biçimde etkilenmesine rağmen, görmezden gelerek, yok sayarak babadook'un varlığını inkar etmeyi seçiyor. bu "safsataya" itibar etmezse, kendiliğinden geçip gideceğine inanıyor. ancak babadook'un "geçse de bir söz ya da bakıştan, kurtulamazsın babadook'tan" şeklindeki tekerlemesi, babadook'u bir kez fark ettikten sonra yok etmek yahut görmezden gelmek üzerine her türlü çabanın beyhude olduğunu daha filmin başında anneye-ve izleyiciye- bildiriyor ve zaten anne ancak bunu anladığı zaman huzur buluyor.



elbette bütün bunların sadece birer varsayımdan ibaret olduğu ve filmin lgbt'yle en ufak bir alakası olmadığı savunulabilir. nitekim filmin yönetmeni bu yönde herhangi bir açıklama yapmış değil. babadook'a can veren oyuncu tim purcell ise, yapmak zorunda kaldığı ağır makyaj ve giydiği kostüm sebebiyle esprili bir şekilde, rolü sırasında kendisini hiç de gay hissetmediğinden bahsediyor. ancak yukarıda da belirttiğim gibi bunların gerçekten bir önemi yok. çünkü sinema filmleri de diğer sanat yapıtları gibi yoruma ve öznelliğe son derece açıklar ve günün sonunda önemli olan, sizin onları nasıl yorumladığınız oluyor. bu vakada da the babadook, baş karakterini kendileri ve yaşadıklarıyla özdeşleştirmeleri sebebiyle queer topluluk tarafından tamamen benimsenmiş gibi görünüyor. bu durum, 1 haziran'da start veren ve tüm dünyada çeşitli festivaller, sanat etkinlikleri, partiler ve başka pek çok türde bir araya gelişlerle kutlanan pride month, yani onur ayında özellikle göze çarpar hale geldi. sosyal medya paylaşımlarının çığırından çıkması ve sokak gösterilerinde babadook'un bolca arz-ı endam etmesi bir yana, söz konusu karaktere yönelik queer ilgisi lgbt haklarına destek veren markaların da dikkatini çekmiş durumda. facebook, profil fotoğrafını tematik biçimde değiştirmek istediğinizde resminize babadook'u eklemenize izin veriyor. tüm bu fenomenin başlangıcında yer alan netflix ise geçtiğimiz günlerde "dünyada görmek istediğiniz babadook olun" şeklinde üstü kapalı bir mesaj ve de filmden bir görsel paylaşarak, onur ayına gönderme yaptığı söylentilerine sebep oldu bile. google'da the babadook diye aradığınızdaysa karşınıza lgbt içerikli binlerce sonuç geliyor.




anlaşılan o ki the babadook, 2017 onur ayının tartışmasız de facto sembolü haline geldi ve önümüzdeki yıllarda da varlık göstererek daimi bir ikona dönüşmesi işten bile gözükmüyor: tam aksine, ba ba-ba dook dook dook! sesleri şimdiden duyuluyor. gökkuşağınız bol olsun.

kaynaklar:

https://twitter.com/kylebuchanan/status/...
https://www.buzzfeed.com/juliegerstein/b...
https://twitter.com/netflix/status/87320...
https://www.theguardian.com/film/2017/ju...
https://www.polygon.com/2017/6/8/1576214...
http://www.latimes.com/entertainment/mov...