the shining

kitaptan filme uyarlanan senaryolarda, filmin beğenilmemesiyle ilgili tek argümanın ''kitapla alakası yoktu, bir sürü yeri atlamışlar'' olması kafasını bir türlü anlamadım.
çünkü evet, kitabı okuyorsun, sonra filmini izliyorsun, bakıyorsun ki bir sürü önemli kısmı atlamışlar ve bunu filmin bir kusuru olarak görüyorsun. ama değil, bu bir kusur olmamalı.
edebiyat ve sinema sanatın iki farklı dalıdır ve sanatçılar özgürce, üsluplarında, karşılaştırılmaksızın ifade edebilmelidirler.
bunu resim sanatındaki espri kopyasına benzetiyorum ben. picasso'nun las meninas'dan esinlenip bir sürü farklı las meninaslar yapmasına benzetiyorum ki stanley kubrick de bunu yapmıştır bir nevi.
the shining'e giren inanılmaz bir zeka içeren kızılderili katliamlı ögeler de bu özgünlüğün bir yansıması.
stephen king abiye gelince, o zaten düştüğü yanılgıyı çektiği filmle ilan etmiştir.
stanley kubrick'in her filmi gibi mutlaka izlenmesi gereken filmlerden biridir. tabii ki her kubrick filmi gibi subliminal mesajlarla dolup taşar ve her kubrick filmi gibi 10 kere bile izledikten sonra bir şeyler keşfedebilirsiniz. *