türkiye'nin utanç duvarı

suriye sınırında bulunan mardin'in nusaybin ilçesi ile suriye'nin kamışlı ilçesi arasında, artan kaçakçılığı ve sınır hattından yasadışı yollarla geçişi önlemek amacıyla inşaa edilmeye çalışılan duvar, sınırları hala siyasi haritalarda olduğu gibi sanan geri kalmış bir zihniyetin uygulaması gibi görünüyor ki amaç kaçakçılıksa hopa'dan antakya'ya duvar örülmeli, robovski'yi bile daha temize çekemeyen hükümet, üzerine hala konuşulan eşi ancak israil'de gazze şeridine dikilen ya da almanya da iki halkı ayıran berlin duvarından birşey öğrenmemiş gibi, bu sadece utanç kaynağı olabilir insanların yüreklerine duvar öremezsiniz
birden fazladır türkiye'nin utanç duvarları. reel duvarların dışında yıllardır yıkılamayan cezası verilmeyen suçlar, cinayetler, tecavüzler, nefret suçları, önyargı ve ötekileştirme duvarları yıkılmak zorundadır.
adaletin olmaması önde gelen utanç kaynaklarından olabilir diye düşünüyorum, fakat "adalet nerede var ki?" demekten de kendimi alamıyorum. kadına şiddetin, tecavüzün, sapıkların kol gezdiği, suç yuvası haline gelmiş bir ülke olduğumuz gerçeği zaten başlı başına bir utanç kaynağı. dini, milliyetçiliği, kardeşliği, atatürkçülüğü kullanarak insanların gözlerini boyayan politikacıların barındığı, siyasi olarak tamamen gelişmiş ülkelere bağımlı olan, eğitim seviyesi düşük, düşünce özgürlüğünün olmadığı, 21. yüzyılda olduğumuz halde namusun hâlâ kadınların bacak arasında arandığı, mahkemelerin hükümete bağlı iş yaptığı, kaçakçılığın üst seviyede olduğu, saat beşten sonra sokakta yürünmeyecek halde olan bir ülkeyiz. bunlar sadece çeyreğidir efendim utanç kaynaklarımızın. ne desek boş.