climaxx

Durum: 11 - 0 - 0 - 0 - 11.06.2019 00:08

Puan: 134 - Sözlük Kezbanı

5 yıl önce kayıt oldu. 9.Nesil Yazar.

0

sigarayı bırakmak

son bir gündür içerisinde bulunduğum eylem, daha öncesinde birkaç girişimde bulunmama rağmen tekrardan başlamıştım ancak kararım bu kez kesin gibi. hadi bakalım.

ölüm pornosu

palahniukvari

marilyn monroe yürürken kalçası daha güzel sallansın diye ayakkabısından birinin topuğunu biraz kısaltırmış. ömür boyu zatürre ve bronşitten çekmesinin sebebi ise: halkın huzuruna çıkmadan önce buzla dolu bir küvete girmesiymiş. buzun içinde saatlerce yatarak memelerinin ve poposunun dik olmasını sağlar, ama acıya katlanmak için de uyuşturucu kullanırmış .

- ölüm pornosu

amerika'nın sloganı şöyle: "yeterince iyi değil. hiç bir şey yeterince büyük değil. asla gözümüz doymuyor. her zaman gelişim içindeyiz." herhangi bir şey yaratma riskini göze alamadığım için ömrüm boyunca her şeye saldırdım. daha iyi olmalı dedik de ne oldu? hayatımın sonuna geldim, ama elimde hiçbir şey kalmadı .

- tıkanma

the making of the english working class

marxist tarihçi e.p. thompson tarafından yazılan, sanayi devrimi sonrası ingiliz işçi sınıfının nasıl ortaya çıktığını anlatan kitaptır, gecenin bu saatinde ömrümü çürütendir.

gummo

harmony korine'nin filmi. kendisini kids'in senaryosundan tanıyoruz.amerika kasaba hayatı içinde yetişen bireylerin çarpık, patolojik varoluşlu gençlerinin hayat hikayelerini rahatsız edici bir biçimde anlatır. seyirciyi şok etmeye yönelik sahneleri olan filmin absürd kısımları da mevcut. daha doğrusu absürd olmayan kısımları da. çocuk istismarına göndermesinin sağlam olduğunu belirtmek isterim...

pembe tavşankulağı takmış, tuvalette akordeon çalan yarı çıplak bir çocuk, meme uçlarına bant yapıştırıp çekmeyle memelerini büyütmeye çalışan iki kız, sokaklardan topladıkları kedileri suda boğan ya da tabancalarıyla öldürüp kilo başına çin restoranlarına satan ve kazandıkları parayla özürlü kardeşini satan adama gidip özürlü bireyle ilişkiye giren iki genç, tornadonun etkisiyle mahvolmuş bir kasaba ve bu yıkımdan sonra normal insan yaşantısı formundan yavaş yavaş uzaklaşan insanlar, akıllara zarar, sinir bozucu, farklı bir film.

filmde aslında herhangi bir öykü/konu göremiyoruz, buna ihtiyaç da duyulmamış. olaylar da birbirinin devamı niteliğinde değil, farklı sahneler, kesitler. bir nevi mesaj kaygısı gütmeme durumu diyebiliriz filmin anlatışı için. örneğin tavşankulağı takmış yarı çıplak çocuğun filmde oluşunun bir anlamı yok, yönetmene bu soru sorulduğunda sadece öyle bir karakteri filmde görmek istediğini söylemesi de bunu kanıtlar nitelikte.

das weisse band - eine deutsche kindergeschichte

"tanrıya beni öldürmesi için bir şans verdim." repliği ile zihnimin en karanlık köşelerine kazınmış haneke filmidir.

minima moralia

minima moralia okumaları

insanlar sana bakıyor...kurbanlar, normal okurlara ne kadar az benzerse, ne kadar esmer, "kirli" ve göçmen tipliyse, uygulanan zulme duyulan öfke de o kadar azalır. izleyiciler kadar suçların da doğasını aydınlatan bir etkendir bu. belki de anti-semitlerde algının toplumsal şematizasyonu, yahudilerin insan olarak görülmesine izin vermeyecek türdendir. şu sürekli karşılaştığımız iddia, vahşilerin, siyahların, japonların hayvan gibi olduğu, diyelim maymuna benzediği iddiası, pogromun anahtarıdır. ölümcül yara almış bir hayvanın bakışı insanınkiyle karşılaştığı anda, pogromun yapılıp yapılmayacağı da belli olur. bu bakışı reddedişindeki zorlama inat "sonuçta sadece bir hayvan"- insanlara uygulanan zulümlerde de karşı konulmaz biçimde ortaya çıkacaktır: suçlular onun "sonuçta sadece bir hayvan" olduğunu tekrar tekrar kendilerine anımsatmak zorunda kalıyorlardır, çünkü bir hayvanın bile sonuçta sadece bir hayvan olduğuna tam olarak inanamıyorlardır aslında. baskıcı toplumda, insan kavramının kendisi de tanrının suretinde yaratılmanın bir parodisidir. "marazi dışa yansıtma" mekanizması, iktidardakilerin, insani olanı tam da farklı olandan kendilerine geri yansıtmak yerine, ancak kendi yansıtılmış imgelerini insan olarak algılamalarına yol açar. öyleyse cinayet de bu sahte algının çılgınlığını daha da büyük bir çılgınlık yoluyla mantığa doğru çarpıtma çabasıdır, hep yinelenen bir çaba: insan olarak görülemeyen ama yine de insan olan, kıpırtılarıyla manik bakışı artık yalanlamasın diye, bir şey haline getirilmektedir.

amour

haneke ile amour hakkında:

hayran olduğum yaşlı bir kadının yanında büyüdüm, beni yetiştiren de odur. 80 yaşında kansere yakalandı ve bu dayanılmaz bir durumdu, çünkü sevdiğiniz bir insanın acı çektiğini görüyorsunuz ve daha kötüsü elinizden hiç bir şey gelmiyor. hayatımda daha önce hiç o kadar büyük bir acı çekmemiştim. bunun gibi anlarda her şeye büyük bir öfke duymaya başlıyor insan. sonunda iyileşti gerçi ama 93 yaşında intihar etmek istedi. onu baygın bir halde buldum. hemen yardım çağırdım ve hastanede kendisine geldiğinde, bana “bunu neden yaptın?” diye sordu. bana kızmıştı. 2 yıl sonra, ben bir festivaldeyken, tekrar intiharı denedi ve o zaman vefat etti. tahmin edebileceğiniz gibi o an bunu bir senaryoya dönüştürme gibi bir arzum yoktu, ne var ki bir gün, aradan yıllar geçtikten sonra, bir fikir gelir, tam bir fikir değil de daha çok ifade etmek istediğiniz bir duygu…

barbie

dayatılan güzellik (!) algısı mı desek? faşist düzenin bebeleri mi?

yalnızlığın anlaşıldığı anlar

boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi...

kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi...

sinema

sinema, insanlığa hiçbir şey öğretemez, çünkü insanlık, hiçbir şey öğrenemeyeceğini, son dört bin yılda yeteri kadar ispatlamıştır."

mühürlenmiş zaman - andrey tarkovski

pessoa

'' birden yapayalnız kalıyorum dünyada. manevi bir çatının tepesinde seyrediyorum bütün bunları. dünyada yalnızım. görmek, uzakta olmaktır. açıkça görmek, durmaktır. tahlil etmek, yabancılaşmaktır.. insanlar bana değmeden geçiyor yanımdan. etrafımda havadan başka şey yok. kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum..''

20. yy 'ın en önemli portekizli şairi pessoa'dan.
Henüz bir favori entry yok.

Toplam entry sayısı: 11

sinema

sinema, insanlığa hiçbir şey öğretemez, çünkü insanlık, hiçbir şey öğrenemeyeceğini, son dört bin yılda yeteri kadar ispatlamıştır."

mühürlenmiş zaman - andrey tarkovski

das weisse band - eine deutsche kindergeschichte

"tanrıya beni öldürmesi için bir şans verdim." repliği ile zihnimin en karanlık köşelerine kazınmış haneke filmidir.

the making of the english working class

marxist tarihçi e.p. thompson tarafından yazılan, sanayi devrimi sonrası ingiliz işçi sınıfının nasıl ortaya çıktığını anlatan kitaptır, gecenin bu saatinde ömrümü çürütendir.
Henüz takip ettiği biri yok.
Henüz takip eden biri yok.