düşün ki o bunu okuyor

  • /
  • 10
şu ülkede en büyük hayranın benim iddia ediyorum. 6 ay önce beşiktaş'ta yürüyordun ben çıkıverdim karşına, o işte evrenin çekim gücüydü, yüzün çok asıktı beklediğimden daha ciddi ve agresiftin. bağıramadım ardından "şivesi sensin aşkın!" diye. ama inan seni çok seviyorum ve bu aşk mezara kadar gidecek. bir gün bir şarkını ben sana söyleyeceğim. o an ölebilirim, ilerisi teferruattır önemli değil.

bilseydin keşke

bilseydin keşke
günler geçer üstümüzden, geceler doğrar, biçer, ezer ve kavuşuruz sonunda da, nasıl kavuşuruz, ne halde kavuşuruz? muamma. gönülün istediği aşktan ötesidir. aşkın özüsün, öyle birisin. kendi içindeki öteliklerden bana da ver ve alıştır kavuşunca kokunla sarhoş olmaya beni.
gerçekler, hayallerden ve düşlerden yapılmıştır, bilmez misin? benimle oynama daha fazla. böyle ortaya çıkman iyi oldu aslında. gel. özlemlerinle gel.
konuşalım. sussak bile yüreklerimiz, ruhlarımız bizi dinlemeyecek. onlar birbirleriyle hep konuştular; biz tanışmadan önce bile üstelik! beyinlerimizi dinlemeyecek onlar. dinlememeli de. aşk bir beyin işi değildir; yürek işidir. sonsuzluğun parçası olalım. seni boşvermek imkansız. sen mutluyken mutlu, mutsuzken mutsuz olan bana seni boşvermek imkansızdan da öte. sen ezelden gelip ebede gidensin. bu dünyada manevi olarak kendini düşününce varacağın nokta, ötekindeki kendindir. maddi olarak kendimizi düşünmeyi es geçiyorum! burda sönmediğini anladık. burda biten, bitişin sonu olmalı. başlangıca selam olsun! seviyorum. seviyorsun. sadece sarıl. öylece kal. gözyaşlarımız yıkasın kalp kırıklıklarımızın kirini. paklanalım. gel.
hayat, seni doğurandı. "gelsem mi?" deme, gel. hayal kırıklığının büyüğü sen yokken olandı daha fazlası olmaz bana inan. küçüklerini zaten saymıyorum; onları kanıksadım. o'nun ben olduğumu, o'nun sen olduğunu anladığım gibi anla n'olursun. tereddüt etme, göreceksin, göreceğim. birbirimize geç kalmadık. son tren, son uçak, son vapur henüz kalkmadı. birbirimizi beklemeye gerek yok. neden bekleyelim? haydi, şimdi! hayatın verdiklerini, ölüme taşıyacak değilim. yaşayalım.
özlediklerin gerçekleşecek; bunu bil ve iste ve gel. gel. sadece gel ve korkmadan gel. ürkek adımlarla değil, koşarak gel. bekleyeceğim. şimdi, uykumda bekleyeceğim seni. gel, düşüme gel. düşümü gerçek kıl.*
bu satırları okurken elini tutabilir miyim?
sevgilim, bana hep sevgilim de, yüzüme diyemediğinde ruhuma de, hissederim seni uzaklarda olsan bile. tükenişin, bir bitişin değil, bir başlangıcın işareti. hep seni düşünüyorum; düşüncelerim seninle dolu. tükenişin tamamlandığında yanına bak; orada olacağım ve bana sarılacaksın sımsıkı biriciğim. birlikte kalplerimizdeki oksitlenmeyi kazıyacağız; ışıl ışıl parlayacak kalplerimiz ve tekleşeceğiz yeniden. mutluluk anlıktır. o anları da yakalayacağız ve sevip bırakacağız özgürlüklerine yeniden; başka aşıklara da yaramalı bu olumlu anlık enerjiler!

çok geç değil. öldük derken, yaşadığımızı anladık. sevdik. çok sevdik. çok az kula nasip olacak bir sevgi bahşedildi bize. ayrılık varsa kavuşmak da var. çok geç değil; çıkmadık candan umut kesilmezmiş. çok geç değil. aldığımız nefes aynı atmosferden. çok geç değil; aynı zaman diliminde yaşıyoruz. çok geç değil çünkü yüzümüzü kızartacak şeylerimiz olmadı ötekine karşı. çok geç değil, çünkü aşk var hala. sinüs dalgaları çizen, inen-çıkan bir aşk ama hep ileri gidiyor, gidecek, gelecek var çünkü. gelecek yok değil. var.

sonsuzlukta eriyecek bir aşksa bu aşk, bir gün bitmez elbet.
yolun sonunu buradan göremiyoruz. karanlık veya aydınlık olduğunu bilemiyoruz. bilemeyince, karanlık deyip geçiyorsun. oysa ufacık bir ışıktan fazlası var; hissediyorum. apaydınlık! zorlamaya değil, akışa bırakmaya ihtiyacımız var; akışta kalınca, olacağı varsa, ki var diye inanıyorum, olur. korkmadım, korkmuyorum. korkan sendin ve bunu itiraf ettin. sonra rollerimizi değiştik bir güzel. vardım, hep vardım, olacağım. ikimiz de varız. yetiştin bana, yetiştim sana. gör artık gör. iyice bak, ruhumun derinliklerine bak ve samimiyetimi gör. birbirimizden başka kaybedeceğimiz yoktu. birbirimizi kaybetmeyi seçmedik. an geldi ve oluverdi. başka etkenler yüzünden... bilirsin. güven bana ki, sana güveneyim. evrildim. sen de evril. gel yanıma, gir içime gönlümün sahibesi.

çaresiz değilsin, korkma. gitmedim be kadın! buradayım, içindeyim. başka gelen olmayacak ve godot da değilim! uykumun geldiği gibi gel bana, usulca gel ve sarıl arkamdan. hissedeyim memelerini sırtımda...*
iyi olmanı istiyor muyum istemiyor muyum hiçbir fikrim yok. kötüydüm ve benim hissettiğim şeyleri hissetmeni istemiştim sadece ve şu an ikimizde bok gibiyiz. deniyorum ama olmuyor. ben yapamıyorum.
sana aşkı getirdim ..

yağmurlu bir geceyi nisan ayının arasından yırtarak,gözlerinde ısıl,ısıl parlaklıgıyla yüregimin penceresini tiklatti sevda...

sana aski getirdim dedi.ve bütün yildizlari gökyüzünden indirmis gibi gülümsedi yüzüme..

güzel duygularin sarhoslugunun keyfini sürdüm bir süre,sonra yüregimi acip onu iceri aldim...titriyordu yüregim..

ask yildizlarla süslenmis piril,piril parlayarak saclarinin her bir telinde,haydi diyordu yüregime..haydi sicak sevdanin ülkesine uzan ellerime...

uzandim ellerine simsiki tutup.actim yüregimi girdi ruhuma,benligime sürükledi beni bir süre sevdanin en güzelliklerine..

merdiven kurup cikardik her gece gökyüzüne yildizlari toplamak icin ellerimizle..avucladigimiz her yildizi birbirimize sunuyorduk sevgimizle.tüm yüregimizle..

lakin aşka ve yildizlara inat öylesine degisiyorduki hayat ve buna bagli olarak sevdali..koparmadim degisen düzenden ,cekemedim ayriliklardan,örttüm yüregimin kapilarini sımsıkıca yinede uçuverdi habersizce...

fısıldadim çıglık,çıglık olup,uçurma yüreginden beni,takma sevdali bir kus kanadina yüregimi..yüregimi sensiz,beni yüreksiz birakma diye...

bir baska nisan öglesi bu kez yüregimi daglarken,gök gürlüyordu her yeri yirtarcasina,olanlara isyan eder gibi..

askin saclarindaki yildizlar sönüp birer,birer düsüyordu inci tanesi büyüklügünde yas olup kirpiklerimin yamaclarindan dudaklarimin kıyılıklarına..

sevdam gidiyordu avuclarimin arasindan..hayallerim,ümitleri m,yüregim gidiyordu benden..baka kaldim ardindan..

ne yüregimi atabildim..ne yüregimden atabildim....

sana aşk getirdim..
kendi içindeki diğerlerini de, tümün kadar seviyorum ayrı ayrı. sen de benim içimdeki diğerlerini sev.
ve unutma kendilerimiz için de, biz olduğumuzda da, "the whole is greater than the sum of its parts" yani "bütün, parçalarının toplamından fazladır"; fazlalıklarımızla daha da güzelleşelim bebeğim.

kaybettiğini sandığınım belki. belki de sen kaybettiğimi sandığımsındır.
bekledim ama gelmedin ey sevgili. biliyorsun, bildiğimi biliyorsun. boynum büküktü oysa. çok farklı ve tükenmeyecek, geleceği yeniden şekillendirebilecek bir hikaye yazacaktık. hala vakit var. uykumda beklerim tam da şu an seni. ruhuna nur dolsun canım sevgilim. huzurlu ol. olacak, bak göreceksin. bıraksan şu inadı hele bir... *

biz, kimseyiz. kimsesizlikteki kimseleriz biz; o'yuz.

"o" da bir kimsedir, aramaya gerek yok, içimdesin; o sensin o. hasretim kadar yakınsın. ah bir dokunabilsek birbirimize şimdi! kavuşmayı istersen kavuşuruz. iste, gönülden iste. uykumda kimse'yi görürüm, o'nu görürüm, biz'i görür dururum; düşlerimin düşleminde düşünü düşlerim ta ki gerçek olana dek hayaller.

sevgilim, hala sevgilimsin, hep öyle kalacaksın. başka bir sevgilim olmayacak. dönmezsen, başkaları olacak bana belki. ve yine dönmezsen, sana da başkaları olacak lakin sevgili olacak mı onlar sahiden? gel, sen beni sende değil bende bul. ben de seni bende değil sende bulayım. iste ve olsun! içinde bir garip sızıyla yaşamayı, yani yaşarken ölmeyi seçme. o sızıdan bende de var. tahmin ediyorsundur. dindirelim sızılarımızı. yaşa ve yaşat. ölme.
bekliyorum. şimdi olmazsa bile pek yakında olmasını bekliyorum. gel.

kalbimin ait olduğu kişi sensin, senindir o. seninle çarpar, seninle durur. ölüm bir son değil, hayat bir başlangıç değil. dairesel döngülerdeyiz; doğar doğar ölürüz, ölür ölür diriliriz. dert etme bu kadar, bir gün ikimiz de yanyana geliriz!

biriciğim, aşkım, yaşama sebebim canım sevgilim:
yitik aşkım mı oldun sonrasında, öyleyse dostluğa yelken açtık aşk okyanusunda. bunu da deneyimleyelim; bakalım varabilecek miyiz istediğimiz yere?

boşuna korkuyorsun benden; oysa ben, korkmamaya çalışıyorum senden! ölmekten korkmuyorsun, acıdan korkmuyorsun ama yaşamdan korkuyorsun be güzelim. yeniden seveceğim de, eski sevgimin üstüne seveceğim seni. daha fazla seveceğim. sen de öyle yap…
niye uyumadın hayırdır
cuma günü öğleden sonra kadıköy'de, kahrolası istanbul'un asya yakası'nda yani karşı tarafta bana göre, bir işim vardı.
bir saat içinde de dönecektim. bu gibi durumlarda hep vapuru tercih ederim, bilirsin. trafikte boğulmadan, denizde boğulma olasılığını barındırdığından olsa gerek!

her zamanki gibi beşiktaş'taki kadıköy iskelesine geldim ve 15:15 vapuruna bindim.
o hatta otuz dakikada bir vapur çalışır. yani 16:15'le dönecektim, ki öyle de yaptım.
giderken oturduğum üst katta cam kenarındaki yerimin tam karşısına bir kız oturdu. kız, sana çok benziyordu. bir dergi çıkarıp okumaya başladı. bense çaktırmadan kızı inceleyip durdum. yirmi dakika kadar sürüyor ya vapurun diğer iskeleye varması, yanaşma süreci dahil, işte o süre balın aktığı gibi aktı kaşıktan.

arada, camdan dışarı bakmak için, dergisinden kısa süreli ayrılıyordu kız. o sıralar, onu incelediğim anlaşılmasın diye başka yönlere baktım, göz teması kurmamaya dikkat ettim. hiç huyum değildir böyle şeyler; kız sana benzemese, dünya güzeli olsa umurumda olmazdı sevgilim.
elbette fiziksel bir benzerlikten bir halt çıkmaz fakat sanki karşımdakini senmişsin gibi hayal etmek
dahi bir nevi hal-i pürmelale daldırıyordu beni.

iskeleye yanaşmasına az bir süre kala vapurun, yerimden kalktım, açılacak kapının (modern vapurlardandı)
yakınında durdum. küçük bir çanta taşıyordum. çantama bir şeyin süründüğünü hissedip ( yankesici endişesi ile) başımı çevirdim. rulo haline getirip elinde tuttuğu dergisinin, kasten veya tesadüfen (burasından emin olamadım) sürtündüğünü gördüm az evvel karşımda oturan kızın.
başka bir yöne bakıyordu...

vapurun yanaşmasıyla yolcular dağılmaya başladı. metro hattının oradan, karşı yola geçmem gerekiyordu. kırmızı yandığından, ki uzun süreli yanar ışıklar orada, biraz bekleyecektim. sağa sola bakınırken bir sigara yakmaya yeltendim; nereden geldiyse, o kız peydah oluverdi dibimde! bozuntuya vermedim; yeşil yandı. hızlı adımlarla gideceğim yere doğru yürümeye başladım.
kız geride kalmıştı...

zaman geçti, bir resmi dairedeki basit işim bitti, dönüş yolundaydım. kadıköy'deki beşiktaş iskelesine geldim. 16:15 vapurunun kalkmasına bir-iki dakika kalmıştı. turnikeden geçtim, vapura bindim. bu kez çok kalabalıktı. hemen yer bulamadım. eski vapurlardandı üstelik.
daha sonra bir yer bulup iliştim. akordeon ve gitar çalan çalgıcılar vardı etrafta...
para toplayan bir küçük kızın uzattığı bardağa tüm bozukluklarımı attım; beş-altı lira civarında olmalı. çantamdan okunacak bir şey çıkaracaktım ki, caydım, sıkılıyordum. bu kez para toplayan o küçük kızı izlemeye başladım. iki oturma yeri çaprazımda, 15:15 vapurundaki kız oturuyordu! küçük kız, kendisine yaklaştığında, sana benzeyen o kız, bana bakarak, küçük kıza para verdi; sanırım benim kadar bozukluk attı o bardağa...

gözlerimi ondan kaçırdım! gözlüğümü temizler gibi yaptım ve uyukluyormuş havası yaratıp, ortamdan kendimi yalıttım!
korktum çünkü. o kızın benimle bir şekilde frekansı tutuyormuş gibi geldi. hatta, biraz daha fazlası...
yakınlaşıp, yanaşıp bir şekilde temas kurabilirdim ve reddedilmeyecektim büyük olasılıkla.
kaçtım. vapur yanaşır yanaşmaz, bulduğum boş bir taksiye atlayıp, bu kabusun içinden kaçtım!

geriye, seninle paylaşması kaldı. onu da yaptım!*

(bkz: vapur)
buraya yazdıklarımda değil, sana fısıldadıklarımda ara manayı.
hani sen kariyerin için yalnız kalmalı ve üretmeliydin ya bu albümdeki o şarkıyı ilk bana dinlettin ya ve o aslında hiç güzel olmayan gömleğini ben hala dolabımda tutuyorum ya... ne yaptığımı ben bile anlamıyorum.... bildiğim tek şey yolun öyle bir açık olsun ki rtenin duble yollarında daha açık daha güzel olsun....
hani sen kariyerin için yalnız kalmalı ve üretmeliydin ya bu albümdeki o şarkıyı ilk bana dinlettin ya ve o aslında hiç güzel olmayan gömleğini ben hala dolabımda tutuyorum ya... ne yaptığımı ben bile anlamıyorum.... bildiğim tek şey yolun öyle bir açık olsun ki rtenin duble yollarında daha açık daha güzel olsun....
hani sen kariyerin için yalnız kalmalı ve üretmeliydin ya bu albümdeki o şarkıyı ilk bana dinlettin ya ve o aslında hiç güzel olmayan gömleğini ben hala dolabımda tutuyorum ya... ne yaptığımı ben bile anlamıyorum.... bildiğim tek şey yolun öyle bir açık olsun ki rtenin duble yollarında daha açık daha güzel olsun....
hani sen kariyerin için yalnız kalmalı ve üretmeliydin ya bu albümdeki o şarkıyı ilk bana dinlettin ya ve o aslında hiç güzel olmayan gömleğini ben hala dolabımda tutuyorum ya... ne yaptığımı ben bile anlamıyorum.... bildiğim tek şey yolun öyle bir açık olsun ki rtenin duble yollarında daha açık daha güzel olsun....
hani sen kariyerin için yalnız kalmalı ve üretmeliydin ya bu albümdeki o şarkıyı ilk bana dinlettin ya ve o aslında hiç güzel olmayan gömleğini ben hala dolabımda tutuyorum ya... ne yaptığımı ben bile anlamıyorum.... bildiğim tek şey yolun öyle bir açık olsun ki rtenin duble yollarında daha açık daha güzel olsun....
aşkım seni eve bırakmama izin vermiyorsun ya ben tav oluyorum neden telefonda konuşmuyoruz anlamiyorum annen zaten biliyor sesini sadece buluştuğumuzda duyuyorum üzüyosun beni
her neredeysen, umarım mutlusundur.
bıraktığın yerde değilim, ki sen de uzaklarda kaybolmuşsun; anlayamayacağın şeyler oldu, değişmişsin, ben de değiştim; görsen tanıyamazsın.
dışarıdan bakınca 30 yaşını aşmış "adam" gibi görünüyor olman, gerçekte öyle olmadığın gerçeğini gizlemiyor..

öyle karaktersiz, aşağılıksın ki gerçekte yakınına biraz yaklaşan herkes senden uzaklaşıyor.
bunu göremeyecek kadar da körsün..
bi kere dümdüz, hiç bir yeteneği olmayan sadece nefes alıp veren atmosferde ki döngüyü sağlıyorsun..
karaktersizliğin içler acısı..

bu gün yaptığın güya aklınca zekice davranışın yüzünden, her şeyi tümüyle bırakıp çekip gitmek istedim, ve şundan eminim ki diğerleri de aynı nefretle çekip gidecekti..

şirkette müdür olmak, bir şekilde yaladığın götlerin etkisi ile oradaki makamı yakalamış olmak sana hiç bir sik kazandırmamış..

gözümde zerre değerin kalmadı pek sikik müdürüm, umarım o rus ekiple birlikte en feci şekilde can verir geberirsin..

kendimi geçtim, y ve c senin yüzünden tüm gününü zehir gibi geçirdi..

şimdi karşımıza geçip gevrek gevrek "yav arkadaşlar sabahki olaydan dolayı kızmayın, patron adam yapar böyle şeyler" demesi yok mu?

alacaksın o sandalyeyi kafasına geçireceksin..
  • /
  • 10