eryaman lgbt olayları

2000 li yılların başında
lgbt bireylerin gördüğü zulümler
ve bir gecede a takımı ismi verilen grup tarafından kovulmaları (düşüncelerinizi merak ediyorum)
ayrıca birkaç yıl evveline kadar bazı lgbt bireylerin çalıştığını görüyordum
ancak bir süredir yoklar
birkaç gün önce bir kadın lgbt bireylerin eskiden çalıştığı yerde 'burası renkli merdivenler mi burada bayan çalışıyor mu dedi' kadının gözü mordu ve utanmış gibiydi
aranızda eryaman da olan bitenler hakkında daha detaylı bilgisi olan var mı?
ankara’nın eryaman ilçesinde yaşayan travesti ve transseksüellere yönelik saldırılara da katılan dört kişinin yargılandığı dava sonuçlandı. yaklaşık iki yıldır süren davada çete kurmakla suçlanan sanıklar, tutuklulukta geçen süre göz önüne alınarak tahliyeye karar verildi.

pembe hayat lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel (lgbtt) dayanışma derneği’nin avukatı senem doğanoğlu sanıkların çete kurmaktan cezalandırılmalarının önemli olduğunu belirtti. ancak cezaları yetersiz bulduklarını ve temyize gideceklerini söyledi.

17 ekim 2008'de görülen mahkemede sanıklardan şammas taşdemir, transeksüellerin gittikleri kuaföre yönelik baskında silahla yaralamadan 45 ay; diğer sanıklar harun çardak ve ahmet günay 40’ar ay, kurtuluş bölgesindeki transseksüellere yönelik silahla yaralama eylemlerinden dolayı ahmet günay'ın 34 ay cezalandırılmalarına karar verildi.

diğer şikayetçilere yönelik yaralama eylemlerinin teşebbüs aşamasında kaldığından bütün sanıkların yaralamaya teşebbüsten cezalandırılmalarına karar verildi.

“sanıkların pişmanlık duymaması nedeniyle cezanın paraya çevrilmediğini ve ertelenmediğini” belirten doğanoğlu “cezaların alt sınırdan tesis edildiğini ve hakimin takdir indirimi kullandığını” söyledi.
“sanıkların cezaları bir daha suç işlemeyecekleri yolunda mahkemede takdir oluşmadığı ve pişmanlık duymamaları nedeniyle ertelenmediğini” belirten doğanoğlu “para cezasına çevrilmeyen bütün cezaların alt sınırdan tesis edildiğini” söyledi.

kararı temyize götüreceklerini ve sanıkların tutuklu yargılanmalarını talep edeceklerini ifade eden dernek avukatı mahkemenin verdiği çete kurma cezasını şu sözlerle değerlendirdi:

“gerekçeli kararı görmedik ama çete kurmaktan dolayı cezalandırılmış olmaları türkiye ve lgbtt mücadelesi açısından önemli. 2006 yılında bu yana bildiğimiz örgütlü faaliyet yürüten, transseksüel ve travestilerin yok edilmesini hedefleyen ve nefret suçları işlemek için bir araya gelmiş, sadece dört üyesi yakalanabilmiş bir ekip vardı. bunun çetesel faaliyet içinde değerlendirilmesi bence hukuk açısından önemli. ama gerekçe nereden kurulacak onu bilmiyoruz henüz.”

eryaman olaylarında kovuşturulabilen tek davanın mala zarar verme suçundan olduğunu hatırlatan doğanoğlu “diğer suçların faili meçhul olarak kaldığını” söyledi.

“bu nedenle ev baskınları ve silahla yaralamaların faili meçhul olarak kaldı. ancak mala zarar verme suçundan iki kişi para cezası aldı. dava devlet güvenlik mahkemesine (dgm) sevk edilmeden önce müjde biçer’e yönelik yaralama eylemini mahkemeye bildirmiştik. ancak o zaman polis tarafından kayıt alınmamıştı ve bu nedenle herhangi bir hazırlık da yapılmamıştı. biçer’in şikayeti için soruşturma başladı. biçer aralarında tutuklu yargılanan ayhan günay’ın da olduğu saldırganları teşhis etti.”

kaynak:bianet
2006 yılında ekşi sözlükte bir yazarın yazdığı entry;

"eryaman'da yasanan "travesti ve transeksüel soykırımı" hala devam ediyor. eryaman'da ikame eden 2 kisi gecen hafta iskitler'de büyük bir zulme ugradilar. 1i canini zor kurtardi, digeriyse agir yarali. olayin ic yüzünde a takımı denilen bir balyoz ekibi var. ankara'da maskelerle arabaların icinden cikip önlerine gelen travesti ve transeksüelleri linc ediyorlar. polislerse olaylara sadece bakmakla yetiniyorlar. organize bir sekilde gerceklestirilen bu durum ülkenin baska sehirlerinde de bu aralar kendini göstermekte. bursa'da bir transeksüel gece yarisi bursa cöplügüne atiliyor, üzerine iseniyor ve cirilciplak birakiliyor... izmir'de farklı tarihlerde 2 kere linc girisiminde bulunuldu, istanbul'da bircok eve polis izin istemeksizin cilingirle eve giriyor. evleri talan edip, insanlari yildirarak kacip gitmelerine sebebiyet veriyor..."
ilgili tarihlerde çetelerin saldırıları ile ilgili olarak yaşanılanların bir kısmı da insan hakları izleme örgütünün 2008 yılında yayınladığı raporda yer almaktadır. "balyoz timi" olarak geçen o bölümü ve ankara'daki çete saldırıları ile ilgili olan kısmı kopyalıyorum. raporun tümünü indirerek okumanızı öneririm.

https://www.hrw.org/reports/2008/turkey0...

c. balyoz timi

ankara’da yaşayan birçok travesti ve transseksüel insan hakları izleme örgütü’ne verdikleri ifadelerde kendilerini “balyoz timi” adındaki gizemli birlikten olduğunu söyleyen sivil polislerle yaşadıkları deneyimleri anlattılar. alınan bilgilere göre bu tim ankara’daki farklı bölgeleri, özellikle merkezi seks işçilerinden olduğu gibi travesti ve transseksüellerden de temizlemek üzere emir almış. bu timin elemanları travesti ve transseksüelleri kurban olarak seçmiş ve hakaret ederek gözdağı vermiş—transseksüel bir seks işçisi olan bahar bize şöyle iade verdi: “bize sürekli ‘ibne’, ‘top’ diye hitap ediyorlar; ‘g..verensiniz’ diyorlar.insan hakları izleme örgütü’ne 2001 yılına kadar giden, bu tim tarafından yapılan tacizler rapor edildi. kurbanların hikayeleri ise şehirdeki travesti ve transseksüel vatandaşları bugün hala taciz etmeye devam ettiklerini gösteriyor. bir transseksüel olan fulden 2002’de bir gün, arabamı satmıştım ve oradan gelen parayla yaşıyordum. o dönem fuhuş yapmıyordum, gündüz sokaktan geçiyordum. yanımda bir taksi durdu ama şoförün tipini beğenmedim, yanımda da çok fazla nakit vardı. bu yüzden tereddüt ettim. yakınımda sivil polisler vardı, şoförle konuştuğumu gördüler— ve beni durdurdular. telsizleriyle konuşuyorlardı ve balyoz adı geçiyordu. bir grup polis üzerime geldi, kaç tane olduklarını bilmiyorum. kafama ve vücuduma coplarla vurdular, arabaya atıp karakoldaki ‘ahlak masası’na götürdüler. kayıtlarında adım yoktu—çünkü pembe nüfus cüzdanı almadan önceki adımla kayıtlarım vardı. yeni adımla, fotoğrafımla ve parmak izlerimle beni fahişe olarak kaydettiler.

deniz, balyoz kuvvetlerinin yerel çetelerle nasıl işbirliği içinde çalıştığını anlatıyor: 2003 yazının başlarıydı. kendisi de bir travesti olan ev arkadaşımla sokakta müşteri bekliyorduk. önümüzde içi erkekle dolu bir araba durdu. psikopat gibiydiler, yüzlerinde yara izleri vardı. dört kişiydiler, mhp’li gibi gözüküyorlardı. 20’li yaşlarının başlarındaydılar. ellerinde bıçakları vardı ve bize arabaya binmemizi söylediler. balyoz timini yirmi metre kadar ötemizde gördük. bu adamlara da bize davrandıkları gibi davranacaklarını düşünüyorduk. ama yaklaşmadılar bile. arabaya binmek zorunda kaldık. ama 400 metre kadar bile gitmeden balyoz yolumuzu kesti. bizi karakola götüreceklerini düşünüp sevindik. bu adamların bize yapabileceklerinden daha iyi gözükmüştü. ama polis bu adamlarla selamlaştı, tek tek öpüştü. takma isimlerle birbirlerine hitap ediyorlardı, birbirlerini tanıyorlardı. bizi aynen bu adamlara geri teslim ettiler. adamlar bizi ankara’nın dışında ıssız bir yere götürdü. bize tecavüz ettiler, soydular, tüm paramızı aldılar. ve bizi orada bırakıp gittiler.

deniz ifadesinde şöyle dedi: “genelde oral seks istiyorlar ve zorla yaptırıyorlar. ama bu kez oral değildi istediği. balyoz timi beni arabamdan çıkarıp bir arka sokağa götürdü ve burada her yerime dokundu. bir yıl önceydi. ama aynı şey hala oluyor—her yerime, hatta içime dokunuyorlar.”

fulden anlatıyor, bir gece arabamda çalışıyordum ve beni [balyoz’dan bahsediyor] durdurdular. çankaya karakolu’nda üçüncü kata götürdüler ve gözlerimi siyah bir bantla bağladılar. beni nereye götürdüklerini bilmiyorum ama başka bir binaya geçmiştik. soyunmamı ama gözlerimi açmamamı söylediler—üzerime kalın hortumlarla tazyikli su sıktılar. bacaklarımı açtırdılar ve ameliyatlı bir transseksüel olduğum için vajinama basınçlı su sıktılar. büyük bir acıydı.

giray’la 2007’de konuştuğumuzda 27 yaşındaydı ve uğradığı bir saldırıyı şöyle anlatıyordu: eve gidiyordum. yanımda içinde dört kişi olan sivil bir araba belirdi. arabadan inip bana saldırdılar. tokatladılar beni. dediler ki “biz balyoz’danız—ne yapıyorsun sen?” o sırada bir minibüs geldi ve bu dört adam beni minibüse bindirip ‘ahlak polisi’ne götürdü. beni iki gün karakolda tuttular. hücrede benimle birlikte üç transseksüel daha vardı. karakolda hiçbir kayıt almamışlardı. isimlerimizi bile sormamışlardı. iki gün sonra beş polis memuru beni çıkardı ve minibüse bindirdi. minibüste bana tokat atmaya devam ettiler ve sabahın 3’ünde mamak’ta [ankara’nın bir ilçesi] bir çöplüğe attılar. oradaki askeriye’ye [mekanize piyade birliği] gittim, onlar beni eve bıraktı. bununla ilgili kavaklıdere polis karakolunda şikayette bulundum. ifade verdim. beni arayacaklarını söylediler. dört yıl oldu, hala aramadılar.

2005 yılının yazında, selay sokakta evinin yakınında yürürken dört adam ona yaklaşıp, balyoz timinden olduklarını söylediler. onu yakaladılar, bir arabaya bindirdiler ve ankara’nın gölbaşı ilçesine götürdüler. “burada bana coplarla saldırdılar. karnıma tekme atıp suratıma yumruk attılar” diye anlatıyor. selay, dayak yerken cep telefonuyla partnerini aramayı başarır. dedim ki “balyoz timin elindeyim, beni öldürüyorlar! bunun üzerine [balyoz tim üyeleri] paniklediler. birini aradığımı görünce üstümü temizlemeye çalıştılar. sonra beni arabaya bindirdiler. beni gasp büro amirliği’ne götürdüler. balyoz timin şefi—adını hatırlamıyorum—beni odasına çağırdı. arkadaşlarımın ve avukatımın beni aradığını biliyordu ve şikayetçi olmamamı istedi. “şikayetçi olursan ankara’da yaşayamazsın” dedi. bir saat boyunca konuştuk ve çok korktum. “arkadaşlarını ve avukatı ara, gelmemelerini söyle” dedi bana. ona sadece bir tek şey istediğimi söyledim. balyoz timinden bana saldıranlarla konuşmama izin vermesini. adamları çağırdı. onları karşımda görünce “bu yaptıklarınızdan sadece allah’ın ve benim haberim var. ben bir annenin kızıyım ve siz bunun cezasını çekeceksiniz. onlara küfür ettim: “allah belanızı versin.” şikayetçi olmamaya karar verdim. ... bir ifade yazdılar. okudum. arabaya kendi rızamla bindiğimi, kafamdaki yaranın başımı kazara cama vurduğum için olduğunu yazdılar. balyoz timindekiler travesti ve transseksüellere yaptıkları saldırılarla ünlü. sürekli beni tekrar alacakları korkusuyla yaşadım.

2003’te başbakanlık insan hakları başkanlığı insan hakları izleme örgütüne yaptığı açıklamada “tüm ülkedeki emniyet güçleri dahilinde balyoz adında bir tim bulunmamaktadır. insanlar gayrı resmi olarak gruplaşabilir, bir tim oluşturabilir. ama böyle yapsalar bile adına balyoz diyeceklerini sanmıyorum” diyerek balyoz timin varlığını inkar etti.

e. müşteri şiddeti, çeteler ve cezasız kalan suçlar

.... ankara’da eryaman ve dikmen mahallelerinde 2004 ile 2007 yılları arasında çeteler sistematik olarak travesti ve transseksüel kadınlara saldırdı. her iki mahallede de saldırılar benzerdi: özel araçlarda kimliği belirsiz adamlar o bölgede seks işçiliği yapan travesti ve transseksüel kadınları taciz etti, dövdü ve onlara tecavüz etti. dikmen’deki saldırılar 2004 ile 2005 yılları arasında gerçekleşti; eryaman’da olanlar ise nisan 2006’da başladı ve aralık 2007’ye kadar devam etti. bu mahallelerdeki travesti ve transseksüeller ne zaman yeşil bir ford taurus veya beyaz bir araba görseler kaçmaları gerektiğini öğrendiler. ayrıca eryaman’daki saldırganların ocak 2007’de esat mahallesinde saldırılar düzenlemeye başladıklarına dair haber aldık.

deniz 2004 yazında dikmen’de başına gelenleri anlattı; hikayesini anlatırken titriyordu: otostop çekiyordum. iki adam yürüyerek yanıma geldi. beyaz bir araba arkamdan gelerek yanımda durdu. kaçmaya çalıştım, ama bana doğru yürüyerek gelen adamlar tarafından durduruldum. bir tanesinin elinde ustura vardı, diğerinde ise metal bir çubuk. elinde bıçak olan adam bir eliyle saçımı tutarken diğer eliyle de bıçağı boğazıma dayadı. elinde metal çubuk olan adam bana vurmaya başladı; omuzlarıma vurdu. beni zorla arabaya soktular. donakalmıştım.

adamlar [toplam üç adam] beni dikmen’de ıssız bir otoparka götürdüler. adamlardan bir tanesi usturasıyla yüzümü okşuyordu, sonra bir tutam saçımı aldı ve kesti. adamlardan ikisi—usturalı olan ve metal çubuk taşıyan—benimle seks yapmak istediler, ama arabayı kullanan, “ona dokunmayın” dedi. o adam [şoför] beni 100 metre ileriye götürdü ve diğerleri arabada beklerken bana tecavüz etti. orada dört ya da beş saat kaldık. bir sürü hap yuttuklarından hapların etkisini bekliyorlardı. beni öldüreceklerini sanıyordum. ölmek istemediğimden otostop çektiğim yere beni geri götürsünler diye içlerinden bir tanesiyle aşk oyunları oynamaya başladım. gerçekten de beni oraya geri bıraktılar.

eryaman’da olan olaylar da buna benzer. ceren, 37, ve bahar, 40, diğerleriyle beraber taciz ve saldırılara maruz kaldılar. bahar, “sürekli ‘ibne, seni öldüreceğiz; burada çalışamazsın, ibne, öleceksin,’ dediler” diye anlatıyor. ceren nisan 2006’da ilk kez saldırıya uğradığında “kaçtım ve evime gittim. bunun normal olduğunu düşündüm” diye ifade etti. ilkinden hemen hemen iki hafta sonra başına ikinci saldırı geldi: “bahar’la birlikte arabada yeşil ışığın yanmasını bekliyorduk. yanımızda yine aynı adamların olduğu bir araba durdu, havaya ateş açtılar ve bize taş attılar. bu kez şehit osman aycı polis karakoluna gittim. ifademle birlikte kullandıkları arabanın plaka numarasını verdim. bu konuyu araştıracaklarını söyleyip beni eve yolladılar.” polis bu konuda ceren’i şimdiye kadar hiç aramadı.

bahar o zamanı şöyle aktarıyor, “[durum] öyle bir noktaya geldi ki sürekli taciz edildiğimizden gruplar halinde arabalarda dolaşmaya başladık. saldırıya uğradığımızda [polise] şikayetçi oluyorduk ve araba plaka numaralarını veriyorduk—ama sonra polis konuyu araştırmıyordu.” “sonunda bu saldırganlarla yüzleşmeye karar verdik” diyor ceren. “bize oradan gitmemiz gerektiğini ve kendilerine 5 milyon türk lirası vermemizi söylediler.” ocak 2007’de, deniz, 41, mine, 26, ve selay, 34, ankara’nın esat mahallesi’nde bir çetenin saldırılarına maruz kaldılar. bağlar’da otostop çekiyorduk [esat mahallesi’nde birçok travesti ve transseksüel seks işçisinin çalıştığı bir cadde]. önümüzde yeşil bir ford durdu—gri bir opel vectra bizi takip ediyordu. aniden dokuz on adam arabalardan çıktı. ellerinde bıçaklar vardı ve bize saldırmaya başladılar. biz [deniz ve mine] yakınlardaki bir restorana koştuk; selay diğer tarafa kaçtı. benim peşimde iki adam vardı. omzuma sopa gibi bir şeyle vurdular. yere düştüm ve arkamı döndüğümde bir copun üzerime savrulmakta olduğunu gördüm. bir kere de kafama vurduktan sonra kaçtılar. ayağa kalktım ve mine’yle selay’ı aramaya koyuldum. mine’yi gördüğümde bacağı kanıyordu. bacağını makasla kesmişlerdi.

pembe hayat’ın avukatlarından olan senem bize şöyle dedi: “telefon hep çalıyor, telefonun hep çalması her zaman kötü haber demektir”. 2007’nin başında dikmen çetesinin üyesi olmaktan ve birkaç polis memurunu öldürmekten dört kişi tutuklandı. buna rağmen, travesti ve transseksüellere yaptıkları saldırılar konusunda kendilerine soruşturma açılmadı. bu dava, travesti ve transseksüelleri kaçıran, paralarını çalan, yaralayan ve tehdit eden adamlara karşı açılan esat davası gibi halen devam etmektedir.

pembe hayat nisan 2006’da bahar’ın arabasına zarar vermekle suçlanan bir grup adama karşı dava açtı. bu dava bahar’ın lehine sonuçlandı. fakat ceren’e yapılan saldırılarla ilgili olarak yetkililer hiçbir dava açmadılar. “yeni saldırılar devam ediyor,” diye anlatıyor senem. anlatımlara göre, şikâyetlerden çok azı suç duyurusuyla veya mahkûmiyetle sonuçlanıyor. deniz 2004’te tecavüze uğradıktan sonra esat polis karakolunda şikâyette bulundu. polis dört adamı tutuklasa da hepsini iki saat sonra serbest bıraktı; bu kişilere karşı hiçbir cezai işlem uygulanmadı. “ben daha karakoldan çıkmadan hepsi serbest bırakılmıştı. polis bana onları suçlamak için ellerinde yeteri kadar kanıt bulunmadığını söyledi" diye anlatıyor deniz. ayrıca bıçaklandıktan sonra da şehit osman aycı karakolunda şikâyette bulundu; polis memurlarının cevabı “eryaman’dan git” oldu. deniz çok korktuğundan temmuz 2006’da türkiye’nin doğu akdeniz kıyısındaki mersin şehrine taşındı ve orada bir sene yaşadı. mine ise bıçaklandıktan bir hafta sonra, çankaya karakoluna gidip ifadesini verdi. saldırganlar halen yakalanmadı.

travesti ve transseksüeller şiddete uğradıktan sonra adaletin yerini bulmasının çok az olduğunu savunuyorlar ve bazen kurbanların sanık haline düştüklerini belirtiyorlar.

giray, insan hakları izleme örgütü araştırmacılarına 2005’in sonlarına doğru hoşdere caddesi’nden iki müşteri alıp evine götürdükten sonra, bu kişilerin saldırısına uğradığını anlattı. “yatağa yatmamı söylediler. yatakta olan adam göğüslerimi okşamaya başladı; sonra boğazımı sıktı ve ağzımı tıkadı. diğeri beni zaptedip, ‘keselim bunu,’ dedi. beni karnımdan bıçakladılar.” giray’ın ev arkadaşı daria boğuşma sesleri duyunca yardım etmek üzere içeri girdi: giray yaralarının iyileşmesi için ameliyat olduktan sonra dört gün hastanede kaldı. olaydan üç gün sonra polis şüphelileri yakaladı ve giray içlerinden bir tanesini tanıdı. ilk duruşma kasım 2006’da gerçekleşti. giray duruşma sırasında saldırganın kendini giray’ın kadın olduğunu sanmasıyla savunduğunu anlattı; ayrıca giray’ı kendisine saldırmakla suçlamıştı. hakim giray hakkında kovuşturma açmaya karar verdi ve onu sanığa saldırmakla suçladı. her ikisi de dava sürecinde serbest bırakıldılar. dördüncü ve son duruşmanın gerçekleştiği 24 mayıs 2007’de, “ben [kasten adam yaralamadan] bir yıl hapse mahkûm edildim, o ise altı ay aldı” dedi tamamen hayal kırıklığına uğramış giray. sanığın cezası ertelendi ama giray’ınki ertelenmedi. giray’ın avukatı senem, “temyize gittik fakat bu konuda kötümseriz: galiba müvekkilimize inanmadılar,” dedi. ve şunları ekledi, “sonradan öğrendik ki ellerinde bulunan parmak izlerini kaybetmişler. kanıtlar da olması gerektiği şekilde kayıtlara geçmemiş.”temyiz aşaması halen devam ediyor.
4 sanığa toplam 62 yıl ceza ile sonuçlanmış dava. tabi hapse girmeleri için yargıtayın onaması gerekiyor.
https://t24.com.tr/haber/eryaman-esat-d...