otuzlu yaşlardaki adam tatlılığı

neye heyecanlanması gerektiğini iyi kestirebilen, ölçülü, teslim olma ya da sahiplenme konusunda çekince yaratmayan ve en önemlisi işinde gücünde olan yavrular, bizim yavrularımız.

yalnız yaşayanı potansiyel olarak ileriye dönük olma açısından güçlü aday olmakla birlikte, çoğunun başkaları tarafından kapıldığı gerçeği karşısında; elimizi çabuk tutmamız gerektiği söylenebilir. durmayın, davranın.
gozlerdeki yorgunlukla tavirlardaki olgunluk kombinasyonun bir insani ne kadar seksi kildiginin kanitidir.
yeme de yanında yatılası durum.
koruyucu olmasından dolayı görülen tatlılıktır. tadına doyum olmaz.
her yaşın güzelliği var diyeceğim, geyik deyip atacaksınız. o zaman o güzellik bana kalsın. geyik meyik, modası geçik ama birilerinin gerçeği.

şu da var. kendini, varlığını kanıtlamanın yolu bazıları (ya da çoğunluk desek) için bazen (ya da çoğunlukla desek) niteliği değil de niceliği (nietzche?!) seçmekten geçiyor herhalde.

fastfood ne kadar zahmetsiz, eğlenceli ve çeşit çeşit olsa da, ev yemeğinin verdiği duygusal tatmini veremiyor. (teşbihimi seveyim.)



bu yaslardaki erkeklerin olgunlugun var olma ihmalinden kaynakli bilinc altimin uyandirdigi cazibeye sahiplerdir. bu yaslardakilerin sahip olduklari bu avantaji kullanmayan varsa aranizda aptallik etmemelidir.
son demleridir. 5-6 yıl sonra perte çıkabilir -gerçi kendine bakarsa değişebilir- bu adamların yüzlerindeki kırışıklar, gülüşlerindeki görüp geçirmişlik farklı. henüz o yaşlara oldukça yolum var.
bende olduğu gibi 30+ yaşlarda sevgilisi olanların çok iyi bildiği durum. yerim onu yerim
birçok yazarın gözden kaçırdığı otuzlu yaşlar sendromunu da hatırlatmak isterim. çoğunlukla kendi gözlemlerime dayanarak otuzlu yaşlarının ilk yarısında olan eşcinsel erkeklerde tutarsız davranışlar ve çocuksu tavırlar yoğun olarak görülmektedir. sosyal toplumda belirli bir noktada olan ya da olmaya çalışan, sigortalı işi olan bir çok eşcinsel erkek ve bazı evlenmemiş heteroseksüel erkeklerde baş gösteren bu sendrom, ergen tripleriyle yarışacak boyutlarda bir alınganlık ve memnuniyetsizlik duygusuyla etkileşim halindeki diğer bireyleri kendilerinden uzaklaştırmasına sebep olmaktadır. kimi zaman görünüşüne de yansıyan bu durumu, yaş alımını kabullenememe duygusuna bağlamaktayım. yirmili yaşlarının hala bitmemiş olduğunu düşünerek gerek dış görünüş gerek de düşünsel yapı bakımından olgunluk konusunda kendinden daha genç kişilere göre sınıfta kalmaktadırlar otuzlu yaşlardaki bu adamlar. yine de tatlılardır fakat ağzınızda kekremsi bir tat bırakabilirler. *
arasıra okuyup mutlu olduğum başlık. tabii bazı ibneler çirkin şeyler yazıyor otuzlu aplaları hakkında onları ignore ediyorum yazarken.
gerçi sevgili şakayla karışık otuzundan sonra ya ayışığında ya da mum ışığında demişti.
o bile böyle dediyse bu ibneler itin götüne soksalar haklılar.