mangal

odun kömürünün kor hale getirildiği düzenek. bu kor üzerinde bir ızgara aparatı ile etler pişirilir. pişer pişmezde löp löp yenir... ama o ne lezettir öle.. üzerine az kekik serpilir pişerken, bu eyleme "mangal yapmak" denir...
ayı cemaatince pek sevilir ... bu aktiviteye hayır denmez, çok ayıptır, böyle bir cevap ilişkileri yeniden gözden geçirmeyi hatta ayı gruplarından dışlanmayı bile getirebilir, dikkat etmek gerekir her topluluğun bir raconu var hacı...
yaz yapılır, kış yapılır, gündüz yapılır, gece yapılır, velhasılı mevsimi sati yoktur. yeminle diyom bak...bir ayu mangal başında ömür bitirebilir o derece....
yapıldığı zaman yemeğin ardından korlaşmış köz ile uygun aromalı bir nargile yakılır ve onun da yanına yine aynı közde pişmiş türk kahvesi ile lokum ikram edilirse beyin adeta endorfine boğulur.
bizim buraların olmazsa olmazı. özellikle pazar günleri her yerden dumanlar çıkar. her evin, her şehrin usulü farklıdır elbette. piknik denilen kavramı çok sevmem ben biraz pis gelir. ama illa gidilecekse pikniğe, mangal yakmak çekilebilir kılar. sadece et tavuk balık değil, sebzede nefis olur. hele patlıcan biber domates üçlüsü. pişir, soy, doğra hatta soğanı da pişir. temizle doğra, iyi bir zeytinyağı, limon, bol sarımsak, tuz acık karabiber, çok az sirke, bol maydanoz, biraz taze nane. sonra eti bırak buna yumul. mangal mı yaksak acaba bugün?
yakması sevilmeyen ama pişirilince yenmesine doyum olmayan piknik kültürümüzün vazgeçilmezi.
edinilen siyah bir yüz etlerin piştiğinin göstergesidir.

(bkz: kırmızı burun)
bunu yakmak süper bir özgüven verir insana sevdiklerinle beraber mangal yapıyorsan bir de tadından yenmez manganın yanması bile manevi haz veriyor resmen. üstüne tuzlanmis mantar atılır mantarlar suyunu salar önce yana yana suyunu içersin sonra mantarı yersin

bunun katlanır olanları var katlanır masa katlanır sandalye katlanır mangal bir şişe şarap sevdiklerin yani prometeus görse der ki buna değdi