sylvia plath

the bell jar'ı ( sırça fanus) ve güzelim şiirleri olan amerikalı yazar ve şair.
zorlu hayatı, dipsiz yalnızlığı, uçsuz bucaksız hüznü ve yersiz intiharı ile yeri başka bende.
beraberinde nilgün marmara yı da sürüklemiş olan alman asıllı amerikalı yazar ve şair. lady lazarus hiç bir kalp cerrahının alamayacağı kadar derinlere batmış bir şiirdir
http://www.brainpickings.org/index.php/2...
yukarıdaki adresten sylvia plath'in kendi ellerinden çıkmış çizimlere ulaşabilirsiniz. hazine gibi, mucize gibi...
sevdiğim şair kadın.
adını bilmediğim bir şiirinde şöyle diyor :

kolay değil ifade etmek yaptığın değişikliği.
eğer hayattaysam şimdi, o halde ölmüştüm,
gerçi, bir taş gibi, ondan etkilenmeden,
durmuştum alışkanlık olduğu üzere.
bir parmak bile öteye çekmedin beni, hayır
ne de bıraktın benim küçük çıplak gözüm ilişsin diye
göğe doğru yeniden, umutsuzca, kuşkusuz,
kavrayarak maviliği, ya da yıldızları.
sylvia plath - gece dansları

çimene bir gülüş düştü.
doldurulamaz yeri!

ve nasıl yitirecek kendilerini
gece dansları? matematikte mi?

nasıl da saf sıçrayışlar ve sarmallar -
kuşkusuz dolanırlar

bütün dünyayı sonsuzca, büsbütün
yoksun oturmam güzelliklerden,

küçük nefesinin hediyesinden, ıpıslak çimenden,
uykularının kokusundan, zambaklardan, zambaklardan.

tenleri ilgisizdir.
egonun soğuk kıvrımları, güney afrika zambağı,

ve kendini süsleyen kaplan –
benekler, ve sıcak yaprakların bir örtüsü
...
...
...
sadece 5 entry olduğunu görünce üzüldüğüm yazardır. 29 yaşında intihar eden babasına ve eşine bundan kasıtlı erkekliğe nefret ve öfke duyan feminist olarak nitelendirilebilecek kadın yazar. sırça fanus'da kadınların uğradığı ayrımcılıklara arada bir yer verip öfkesini gözler önüne sermiştir. 9 yaşında bipolar bozuklukla uğraşan sylvia babasının ölümüyle kötüleşir, 2 kez intiharı dener başarısız olur. karşısına ted hughes çıkar ne yazık ki aşkı bulduğunu düşünen sylvia, döneminde şiirlerinin güzel bulunmaması ve eşinin onu aldatan bir gavat olmasından kaynaklı depresyona sürüklenir, halihazırda bu hayata katlanamayıp, ölmeyi sanat olarak gören sylvia çocuklarının odasına süt ve kurabiye koyar, kapılarının altını bezle kapatıp mutfakta fırın gazıyla intihar eder.

sylvia - persephone'un iki bacısı

iki kız var: evin içinde
oturur biri; öbürü, dışarıda.
gün boyu gölgeyle ışığın bir düeti
çalınır bunların arasında.

siyah lambrili odasında
ilki problemler çözer
bir hesap makinasında.
kuru tıkırtılar işaretler zamanı

hesaplarken bir toplamı.
bu kısır girişimde
fare hinliği yerleşir kısık gözlerine,
kök solgunluğu zayıf bünyesine.

toprak misali tunçlaşmış, ikincisi uzanır,
aydınlık havada polenler misali
altın uçuşlarını işitir tik takların. sakinleşir
bir gelincik yatağının yakınında,

taçyaprağı kanındaki kırmızı ipek ışığının
güneşin kılıcında
nasıl yanıp açıldığını görür.
o yeşil sunakta

güneşin gelini olur özgürce, ikincisi
büyür hızla tohumla.
bir kral taşır karnında, emeğinin gururuyla
yayılarak çimene. acılanmış

ve bütün limonlar misali solgun,
öbürü, son nefesine kadar kekre bakire,
girer mezara çürüsün diye eti,
solucanlarla evlenir, kadın olmaz yine de.

(1956)
bugün doğum günü olan amerika'lı şair, yazar. "bir şeyin öldüğünü ve özgür olduğunu düşünürsün. sonra, onu içine çöreklenmiş sana gülümserken bulursun..." dizlerinin sahibi.
sylvia kristel ve silvia saint'den dolayı porno yıldızı zannedip tıkladığım ama şair olduğunu öğrendiğim abla.