tiyatro

sinemanın canlı versiyonu gibi düşünülse de çok daha fazlası olan sanat dalı. her şeyden önce gerçektir ve özellikle oyunun farklı zaman dilimindeki gösterimlerinde hep aynı rolü kuşanabilme ve seyirciye geçirebilme gibi zor bir misyonu vardır. seyircisi de özeldir veya özel olmalıdır. en azından patlamış mısır, kola ve cep telefonunun ışığıyla izlenmesi farz değildir.

(bkz: dot tiyatrosu)
(bkz: tiyatro seyircisi)
kurgulu, dekorlu, kostümlü, oyunculu sanat.
ilk defa tiyatroya gittiğimde sahnede ermeni çetelerin yerel halka yaptığı zulmü konu alan bir oyun oynanıyordu. izledik bitti, oyuncular selam verecek diye beklerken ermeni çete liderini canlandıran genç selam verdiğinde salonda kıyamet koptu. ıslıklar, yuh sesleri; 'ya allah bismillah allahu ekber' sloganı ile bozkurt işareti yapan, küfür eden insanlar vardı. gerçekten nasıl bir çomarlığın içine düştüğümü; kimlerle yaşadığımı sorgulamış şaşırmıştım. bu kadar mı vizyonsuzdunuz? bir üzüldüğüm nokta ise çocuğun arkadaşları, ailesi gelmiş; donup kalmışlardı. o günden sonra bir daha gitmedim.
yalnız şunu tahmin ediyorum: muhtemelen bir derneğin, kurumun abazan tayfasını medeniyet görsünler diye etkinlik adı altında getirmiş olmalılar. diğer türlü bunun izahı yok.