po ovası'ndaki amelelerin yarattığı halk şarkısından, mussolini faşizmine karşı partizanların marşına evrilmiş, sonra dünyanın her yanında faşizme karşı popüler bir ezgi olmuşken türkiye'de arada kalmış eğlence mekanlarının popüler parçası haline gelmesi ilginçtir. bu şarkı biraz che guevera gibidir; sosyalizmi, devrimi anımsatır ama aynı zamanda içi boşaltılmış bir figür olarak lümpen ya da yarı solcu algılar için kapitalizmin göbeğinde yeşeren popüler kültürün bir parçasıdır.
aslında sıradan insan yoktur, sıradan olduğuna inandığımız ve yer yer büründüğümüz, kabul gören maskeler vardır. yani bu biraz algı meselesidir. sıradışı maskelere bürünmüş o kadar sıradışı olmayan kişiler gibi, sıradan sandığımız sıradışı kişiler de çoktur... ki ben en çok bunları severim, çünkü genelde sıradışı yanları zorlama değil kendiliğindendir.
yukarıdaki şiirleri solcu, ahmet kayacı ve grup yorumcu arkadaşlar yeterince tanıttı. biraz da burdan yakalım.
ve unutmadan, zeki müren'i seviniz.
merhaba canım
ben az konuşan çok yorulan biriyim
şarabı helvayla içmeyi severim
hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
annemi ve allahı da çok severim
annem de allahı çok sever
biz bütün aile zaten biraz
allahı da kedileri de çok severiz
hayat trajik bir homoseksüeldir
bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
çünki bütün sarhoşluklar biraz
freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır
siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
çünki ben okumuştum muydu neydi
biryerlerde tanrılara kadın satıldığını
ah canım aristophones
barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
ölümü tanrıya saklıyorum
ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seviceksiniz
sakalsız bir oğlanın tragedya'sıdır aslı. hem kendisi hem hayatı ve muhafazakar sol beyinlerin kitabının kapağına konduramadığı.
şiire buyrun efenim:
charles chaplin bir savaşta yitirdim sakalımı
çıkmazlığın grev sesi umutlarımı vururken
yendirdim bıyıklarımı papağan kuşkulara
biraz elma şekeriyle kazıdım sakalımı
lohusa şerbetiyle kazıdım sakalımı
yanaklarım paprika lahmacun ister misiniz
al işte sana böyle yüze böyle güz
demeyin deseniz de sakal yok ya ucunda
bu güz vermedi tarla seneye bıyık kerim
ben ettim siz etmeyin sakal veririm size
iğne iplik elimde bıyık dikerim size
yanaklarım taşlıtarla kurabiye yer misiniz
sayın bayan dursanıza gözünüze kuş kaçmış
bu bıyık hiç gitmemiş sesinizin rengine
sakalınız uzamış inmiş ta belinize
at kuyruğu yapınız ya da örgüleyiniz
kedinizin bıyığını usturayla kesiniz
yanaklarım bileytaşı ispirto sever misiniz
yoksul ve utangaç bir müşteriyim ben
sizde güneş bulunur mu biraz/kaktüs alıcam
saksılarım yeşersin üç beş bulut verin de
çok üşüdü güneşten şizofreni olucak
çabuk olun lütfen dikenleri solucak
yanaklarım gobi çölü soğuk su içer misiniz
yüzüm eski bir artist yaşlandıkça shirley temple
elimde bir baş soğan bir baş sarımsak
ah ne kadar şakacısınız hiç hamlet oynamadınız
mı
olmak ya da olmamak bütün sorun bu
yanaklarım yul bryner şimşir tarak ister
misiniz
onu tanıyarak kendini tanımaya başlamışsan tanımaya başlamışsın demektir. ama bilki hiç bitmeyecektir. ... kafa karışıklığı: boşverin bunları, kasmayacaksın en güzeli.
yukarıdaki şiirleri solcu, ahmet kayacı ve grup yorumcu arkadaşlar yeterince tanıttı. biraz da burdan yakalım.
ve unutmadan, zeki müren'i seviniz.
merhaba canım
ben az konuşan çok yorulan biriyim
şarabı helvayla içmeyi severim
hiç namaz kılmadım şimdiye kadar
annemi ve allahı da çok severim
annem de allahı çok sever
biz bütün aile zaten biraz
allahı da kedileri de çok severiz
hayat trajik bir homoseksüeldir
bence bütün homoseksüeller adonistir biraz
çünki bütün sarhoşluklar biraz
freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır
siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü
çünki ben okumuştum muydu neydi
biryerlerde tanrılara kadın satıldığını
ah canım aristophones
barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum
ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde
ölümü tanrıya saklıyorum
ve bir gün hiç anlamıyacaksınız
güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seviceksiniz
nezahat-kâzım gündoğan çiftinin "kayıp kızları" bulma, hikayelerini araştırma projesidir. bu proje bir kitap, iki belgesele dönüşmüştür. üçüncü belgeselin çekimleri devam etmektedir. dersimin kayıp kızları belgeselinin ilki iki tutam saç, ikincisi hay way zamandır. üçüncü projeyi bekliyoruz efenim.
bize kaba olarak ezberletilen dildir, bu nerden çıkmıştır bilmem. gırtlak kullanıldığı zaman dilin kaba olduğuna dair bir genellemeye nasıl gidilmiştir, dile kaba gibi bir sıfat nasıl, nerde eklenmiştir; bilinmez. bütün dillerin güzel yanları vardır ancak bence maalesef günümüz türkçesine göre çok daha şiirseldir arapça. ve feyruzdan gelsin
doğru insanlar bir araya gelirse tadından yenmez. ayrıca birbirine aşık iki insan birlikte başka insanlarla seks yapabilir. seksi aşkın hapsinden kurtaralım, toplumun bu kanayan yarasına bir parmak da siz basın efenim.
onu tanıyarak kendini tanımaya başlamışsan tanımaya başlamışsın demektir. ama bilki hiç bitmeyecektir. ... kafa karışıklığı: boşverin bunları, kasmayacaksın en güzeli.